Sevdiğim bir insanın ardından kolayca yazamıyorum. Sözleri bir araya getiremiyorum.
Seksenli yılların sonunda bir zaman, Türkbükü'ne gittik. Bu, öylesine bir Bodrum hikâyesi değil. İlhan Berk, gençliğimden beri benim arkadaşım. Bodrum, bilmediğim bir yer değil. Ama bildiğim bir yer de değil. Ilhan Berk İstanbul'a geldiğinde, aradığı üç beş insandan biriydim. Onun İstanbul'a geleceği haberini şöyle alırdım: Seyhaaan. Ben İstanbul'a geliyorum." Çat! telefon kapanır. İlhan Berk, bende kalıcak. Anladığım bu
Bir sevgi kırgınlığının sonunda per perişan dolanıp duruyorum. Yücel Demirel'le geziniyoruz. Diyorum ki, Arif Damar Türkbükü'ndeymiş, gel bulalım. Gidip elimizle koymuş gibi buluyoruz.
Masaya oturup, mer'aba Arif, diyoruz. Sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi, konuşmaya başlıyoruz.
Benim için sevgi kırgınlığı bitiyor. Unutuyorum.
Ertesi gün, çorbaya davetliyiz. Balık çorbası.
Gittik. Şahaneydi. Sonra, bize şunu söyledi: buraya bir inek geliyor, bahçeye giriyor, ne yapıcağ'mı bilemiyorum. Ama gözleri çok güzel.
Ev, onun değildi, ama bahçeden de sorumlu hissediyordu kendisini.
Kahkahaları, herhalde bütün belde duymuştur. Doğrudur, ineklerin, ceylanların, eşeklerin gözleri güzeldir. Köpekler, insan gibi bakar ve mahvolursun. Kediler, başka türlü bakar.
Her niyse, ben ona Ömer Bedrettin, Kemalettin Kamu güzel, filan diyordum, bi dak'ka, dedi. Gitti bavulundan bir kitap çıkardı.
Halit Asım. O gece Halit Asım'ın şiirlerini okuyarak geçti, kitabı bize verdi ve biz Yücel'le yürüyerek Gölköy'e döndük.
Halit Asım'ın kitabı, elbette, tekrar yayınlandı.
Bizim, Arif'le (artık Arif diyebilirim) dostluğumuz, hep sürdü. Onun kadar, yeni şiirin izini süren, mütevazı kalan az şair biliyorum.
Onun bana, hayduuut, diye bağırmasını çok özliycem. Benim gözlerime bakmasını da çok özliycem. Gerisi, sevgili Tülin'in, Nice'nin. Bir yaprağa bakarmış gibi baktım ona. Kırılmasın, incinmesin.
Oysa ki, o yürüyen bir çınardı.
Benim anlatıcaklarım bitmez. Biz, sadece şiir konuşmuyorduk.
Parti hakkında da, çok konuştuk. Çok şey anlattı. Çok.
Bunları yaz, dedim. Gülümsedi, sadece. Ben şairim, dedi.
Eh, Arif olan anlar. (SE/EK)