Yönetmen Carlo Lavagna’nın Arianna adlı filmi (2015, İtalya yapımı) sıra dışı konusuyla belgesel yanı ağır basar gibi görünse de büyük bir izleyici kitlesine sahip olan sinema sanatından ödün vermemesi izleyicinin gözünden kaçmıyor.
Roma’da erkek çocuğu olarak dünyaya gelen Ari, birkaç yıl sonra kız çocuğu belirtileri göstermeye başlar. Doktor olan baba, üç yaşındayken Ari’yi ameliyat ettirir: O artık kız çocuğu olarak büyüyecektir.
Aradan on altı yıl geçtikten sonra anne ve baba Arianna’yı üç yaşından beri görmediği göl kıyısındaki yazlık eve tatile götürürler. İlk günler her şey yolundadır. Arianna ve babası motorla gölü gezerler; yüzerler. Arianna, amcasının uçarı kızı Celeste ile sohbet eder, onun aşk serüvenini dinler, genç kızın içtenliği karşısında o da yaşadığı cinsel sorunlarından söz eder. Göğüslerinin büyümesi ve ilk adetini görebilmesi için hormon bantı kullanmaktadır.
Bir sabah annesine göğüslerinin acıdığından yakınır. Annesi, “Baban doktor, onunla konuş” der. Babası iki yıldır aynı şeyleri söylediği için Arianna onu dinlemekten bıkmıştır. Bu kez babasına, jinekologunu değiştireceğini, onunla bir yere varamadıklarını söyler: “Göğüslerim büyümüyor, regl olamıyorum; gerçek bir kadın doğurgandır, göğüsleri iridir, cinsel haz almayı bilir.” Ama baba bin dereden su getirir: “Doktorun seni yirmi yıldır tanıyor. Daha iyisini mi bulacaksın? Her şey düzelecektir” diyerek ona sabır tavsiye eder. Anne de eşinin etkisiyle aynı fikirdedir.
Derken babası onu ava götürür. Arianna belli ki av konusunda deneyimlidir. Vurduğu hayvanı diğer avcılar çengele asarlar. Hazırlıklar bittikten sonra gece hep birlikte alem yaparlar.
Ertesi sabah yatağın kan içinde olduğunu gören Arianna sevinç belirtisi göstermez, oysa adet görmüştür. Düşüncelidir. Babasına ders çalışacağını, arkadaşlarına parti vereceğini bahane ederek ailecek çıkılacak geziye katılamayacağını söyler. Evde yalnız kaldığında arabasına atlar, cinselliklerini keşfetmek için bir araya gelen kızların terapi grubuna katılır. Başlarında yaşlıca bir kadın danışman vardır. Arianna ondan daha önce hiç işitmediği sözler işitir: “Cinsellik çoğunlukla sonradan edinilir, doğuştan parçamız değildir. Kişinin zorla kabullendiği bir şeydir.” Kızlar cinsellikle yeni tanıştıklarındaki deneyimlerini anlatırlar. Arianna konuşmaları dikkatle dinler.
Eve dönünce dolapları karıştırır, eski mektupları bulur, okur. Annesi, babasına yazdığı eski tarihli bir mektupta, eltisinin Ari’yi ameliyat ettirmenin yanlış olduğunu söylediğinden yakınır. “Çocuklar bize hediyedir, onları oldukları gibi kabul etmemiz gerekir.” demiştir kadın.
Arianna eve arkadaşlarını çağırır. Kızlı erkekli grup suya girerler, top oynarlar, eğlenirler. Celeste ve sevgilisi Pietro bir odaya çekilirler. Arianna biraz da onlara özenerek yeni tanıştığı Martino ile yakınlaşır. Ama bu uzun sürmez.
Onu bu kez, babasından habersiz gittiği bir kadın jinekologun muayenehanesinde görürüz. Derdini anlatır. Hormon bandını bırakmamıştır. Partide Martino ile yaşadığı cinsel ilişkiye canı acıdığı için devam edemediğini söyler. Muayene sırasında doktor kasığındaki yara izini sorar. Arianna’ya fıtık denmiştir, o da aynısını yineler. Doktorun yüzünde kuşkulu bir anlatım belirir, ondan ameliyat olduğu hastaneden sağlık dosyasını bulup getirmesini ister. Bu o kadar kolay değildir; “sana yardım edeceğim”, der.
Arianna, Martino ile ikinci denemesi de başarısızlıkla sonuçlanınca gözyaşlarna boğulur. Arkadaşından özür diler. Neyse ki Martino durumu anlayışla karşılamıştır. Arianna sağlık dosyasını bulmak için hastaneye gider. MR cihazına girer. Tahlil sonuçlarını bekler. Dosyayı ararken tanıdığı biri yaşlı, üç erkek doktora rastlar. Onlardan ilgi görür. Muayene önerilerini reddetmez. Doktorlar muayeneden sonra tüm verileri incelerler. Yaşlı olan, “Bunu gizli tutmalıyız, sonuçlar doğru jinekologa gitmeli” der.
Arianna’nın cinsel deneyiminin iyi geçmediğini söylemesine karşın annesi, sevecenlik göstererek onu avutmaya çalışır. Evde parti verilecektir. Baba ayna karşısında parti için hazırlanmaktadır. Arianna yürüyüşe çıkacağını söyleyince, halinden onun mutsuz olduğunu sezer, “Haklısın, yeni bir jinekolog bulalım” der, Arianna ilgilenmez, ayrıntıları dinlemez. Evden ayrılır. Yürüyüş iyi gelmiştir. Ormanın derinliklerine dalar, akarsuyun birikintisinde yüzüne bakar, görüntüden hoşnut olmaz. Amcası gelir yanına, iki saattir onu arıyordur. “Nerelerdesin?” diye sorar. Arianna öfkelidir, “hepsi yalancı”der. Amca onun kimleri kastettiğini bilir, Ari’nin ameliyatını onaylamamıştır; ama eşi kadar yürekli değildir, gerçeği anne – babanın yüzüne vuramaz; ağabeyin baskısı çocukluğundan beri onu sindirmiştir. Yine de yapıcı olmaya çalışır: “Baban seni sever. Celeste de sorunlar yaşıyor ama senin gibi o da konuşmaz, neden böylesiniz siz? Ben de susmayı tercih ediyorum” der, içtenlikle.
Arianna’yı bu kez elinde sağlık dosyasıyla daha önce katıldığı kızlardan oluşan terapi grubunda konuşurken görürüz: “Hastalığımın adı, 5 alfa redüktaz yetmezliği, yani hermafroditim. Sonradan bunlar kadın olmayı tercih ederlermiş. Üç yaşımdayken kararı onlar verdiler, erkekliğimi aldılar. İyiliğim içinmiş! Alay konusu olurmuşum arkadaşlarıma: “duşa giremezsin” dediler. Bence utanan onlar, ben değilim. Zorla kadın olmam için uğraştılar.” Kendi kendine konuşur gibi ekler: “Yarı erkek yarı kadın olmak iyi değil.” (Bu arada 5 alfa redüktaz yetmezliğinin hermafrodite yol açmayabileceği yorumu da var, bazı tıbbi kaynaklarda.)
Anne ve doktor olmasına karşın baba ve başvurdukları uzman doktorlar, Ari’nin ilerleyen yaşlarda karşılaşacağı sorunları önceden görememişlerdir. Bu da yadırganacak bir durum olmasa gerek. Anneyle babanın genç aşıklar gibi sarmaş dolaş dans ettikleri sahnelerin de gösterdiği gibi, duydukları bildikleri, bir kadın ve bir erkeğin oluşturduğu çekirdek ailedir. Zihin yapıları çağı yakalayamamıştır. (Teknolojik buluşlar – örneğin tüp bebek - üreme için cinsel birleşmeyi bir zorunluluk olmaktan çıkarmış, cinsellik ve doğurganlığın birbirinden ayrılmasıyla cinsellik kavramı genişlemiştir.) Bağımsız düşünebilen kadın jinekoloğun dışında, diğer erkek doktorlar da aynı erkek egemen anlayışla yetiştirildiklerinden, Ari’ye kadın cinsiyetini uygun görmeleri - hormon bantları kullandırma, regl olmasını sağlama- ve Arianna’nın interseksler için söylediği, “sonradan kadın olmayı tercih ederlermiş” sözü de kafada soru işaretleri bırakacak türden: Neden erkek olmayı tercih etmiyorlarmış? Acaba bunda doktorların telkinleri mi rol oynuyor? Belki de organda telafisi mümkün olmayan arızaların ortaya çıkma olasılığı doktorları kaygılandırıyor. (Kadındaysa böyle bir sorunla karşılaşılamayacağı var sayılıyor.)
Öte yandan modern tıptan habersiz yengenin, “Çocuklar bize hediyedir” inancıyla, Ari’nin henüz kendi bedeni hakkında karar veremeyeceği bir yaşta bedenine tıbbi müdahalede bulunulmasını hazmedememiş olması önemlidir. Aynı şekilde, yazı için bilimsel kaynak olarak başvurulan kitapta* da ülkemizden bir interseks bireyin babası, “hiçbir yaradılış şekline isyan edemeyiz ve her zaman da onun gibi bir çocuğumuz olduğu için şükrediyoruz,” diyerek, dini ve kültürel kurallara bağlılığın kişinin özgürce konuşmasını engellemediğini gözler önüne seriyor.
Bilimsel kaynaklı görüşlere bakılırsa dünyada bu durumun görüldüğü vakalara sanıldığından daha sık rastlanıyor. Dünyada ortalama her 2000 kişiden 1’i interseks doğuyor. Ama gerçekle yüzleşmek anlaşılan kimsenin hoşuna gitmiyor ki, toplumsal baskı yüzünden vakalar hakkında rapor düzenlenmediği iddia ediliyor.
Sonuç olarak, filmde ayrımcılığın - cinsel açıdan ötekileştirmenin – bir açmaz olduğu vurgulanıyor. İnterseks birey Arianna’nın, yaşamak zorunda bırakıldığı dram, toplumsal yapıyı değerlendirmede de önemli bir referans oluyor. Filmin verdiği sinemasal haz ise izleyicinin, yaşam deneyimlerinin çok çeşitli boyutları olabileceğini kavramasını kolaylaştırıyor. (Arianna’nın ruh haline uygun çevre düzenlemeleri unutulacak gibi değil; alacakaranlıkta dağ yolu, gölün durgunluğu, şimşeklerin peş peşe çaktığı fırtınalı gece, kırbaç gibi inen yağmur; Arianna doğaya aşıktır. Parmaklarında gezinen uç uç böceklerini uzun uzun seyreder.)
Arianna’nın kendi sözleriyle yazıyı sonlandıralım: “Umuyorum ki, günün birinde arayışım bitecek ve kim olduğumu anlayacağım.”
Kuşkusuz bu konu modern tıbbın sınırlarına sığmıyor, yeni araştırmalar da hız kesmiyor. İnterseks aktivistleri, interseks çocukların, yetişkinlerin yasal hak talepleri için uğraşıyorlar. Medyada güncel tartışmalara yer veriliyor. Bu tür filmler en çok da ebeveynlerin konu hakkında bilgilenmelerine katkıda bulunuyor.
Bu arada film, Venedik ve Toronto film festivallerinde özel gösterim bölümlerinde izleyiciyle buluşmuş; en iyi yeni kadın oyuncu, İtalyan Altın Küre’de en iyi kadın oyuncu ödülleri kazanmış. (TT/AS)
* Kaynak: LADEG+’nın “İnterseks Aile Rehberi”