Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, “Araştırmacı Gazeteciliğin Sağlanması ve Korunması Bildirgesi”ni Bakan Temsilcilerinin 26 Eylül 2007 tarihli 1005. inci toplantısında kabul etti. (Çeviri. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Arş.Grv. Barış Günaydın) Bu bildirgenin ana niteliklerine göz atmakta yarar var.
Bakanlar Komitesi bu Bildirgede; kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü Sözleşmenin 10 uncu maddesi ile garanti altına alındığını anımsattı. 29.04.1982 tarihli “Anlatım ve Bilgilendirme Özgürlüğü Bildirisi” ile 12.02.2004 tarihli “Medyada Siyasal Tartışma Özgürlüğü” deklarasyonlarını da anımsatan Komite; insanların toplumu ve kamuoyunu ilgilendiren konularda ayrıntılarıyla bilgilendirilmesini esas kabul etmektedir.
Anımsarsanız Komite, 29.04.1982 tarihli Anlatım ve Bilgilendirme Özgürlüğü Bildirisi’ni; AİHS’nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü hakkına uyulmasının sağlanması için “sansür” ya da herhangi bir “keyfi denetim ve zorlamanın önlenmesi” ve “düşünce ve görüşlerin çeşitliliğini yansıtan, bağımsız ve özerk bir medyanın varlığının korunması” için kabul etmişti.
Bu Bildirgenin önemi ifade özgürlüğü hakkının genişletilmesi amacına paralel olarak; 2007 yılında bu kez araştırmacı gazeteciler için kabul edilen bildirgede tekrarlanmaktadır. Böylece Komite; AİHM kararlarına göre; kamu otoriteleri üzerinde ve siyasal ilişkilerde denetim görevini yerine getirmekte bağımsız ve özgür medyanın öneminin ne kadar büyük olduğuna 1982 tarihli bu bildirgeye atıf yaparak değinmiş oldu.
Yine bu Bildirgede yer alan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2000 yılında Krakov’daki 12 Şubat 2004 tarihli 872’nci Bakan Vekilleri toplantısında kabul edilen “Medyadaki Politik Tartışma Özgürlüğü Üzerine Deklarasyon”u bu Bildirge nedeniyle anımsayalım. Deklarasyona göre; özellikle özgür ve bağımsız medyada halkı ilgilendiren konularda halkın bilgi edinme hakkını garanti etmek ve halkın kamusal ve siyasi konularda bilgi edinmesini sağlamak ve aynı zamanda siyasi yapıların ve kamu kurumlarının denetlenebilirliğini ve şeffaflığını sağlamakla üye devletlerin görevidir. Nefret konuşmaları ve özellikle politik özgürlüklere ilişkin tartışmalar; ırkçı düşünce, nefret kışkırtıcılığı, yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı ve hoş görüsüzlük içermemelidir.
Medyadaki Politik Tartışma Özgürlüğü Üzerine Deklarasyon’da belirtildiği üzere politik figürler, politikacılar ve kamu yetkisini elinde tutan kamu görevlileri medyanın kendileri hakkında bilgi vermesi veya medyanın ihlal ettiğini düşündükleri hakları konusunda sade vatandaşlara göre daha titizdirler. Ancak çoğulcu demokrasi ve siyasi tartışma özgürlüğü, medyanın siyasi şahıslar ve kamu görevlileriyle ilgili olumsuz haber ve eleştirel görüşleri yayma hakkını da içerir.
Aslında bu hak toplumu ilgilendiren konularda toplumun bilgilendirilmesi kadar, toplumun bu bilgileri almasını da gerektirir. Devlet, hükümet veya diğer yürütme, yasama veya yargı kurumları medyada eleştiriye konu olabilir. Nitelik olarak baskın durumları nedeniyle bu gibi kurumlar iftira ve aşağılayıcı demeçlere karşı ceza hukuku kapsamında korunmamalıdır. Ancak bu kurumlar böyle bir korunma hakkını kullandığında, bu korunmanın eleştirme özgürlüğünü kısıtlanması amacıyla kullanılması gibi durumlardan kaçınılmalıdır. Korunma, dar ve kısıtlı bir şekilde uygulanmalıdır. Mizah yolu ile politikacıların eleştirilmesinde; toplum gerçekler hakkında yanlış yönlendirilmediği müddetçe, daha geniş bir düzeyde abartma ve hatta tahrike izin verilmelidir.
Medyanın siyasi şahısları eleştirdiği durumlarda, devletler yasalar yoluyla medyaya yönelik daha katı yaptırımlar ve sınırlandırmalar getirmemelidir. Siyasi şahısların ve kamu görevlilerinin özel hayatları ve aile yaşamlarının medyada haber yapılması durumlarında AİHS’nin 8 nci maddesi çerçevesinde onların özel yaşamları korunmalıdır. Ancak söz konusu şahısların görevlerini ne şekilde yapmış oldukları veya yapmakta oldukları eğer doğrudan toplumu ilgilendiriyorsa, toplumun zarar görmesini önlemek için özel yaşamlarına ilişkin haberler de medyada yayınlanabilir. Siyasi şahıslar ve kamu görevlileri kendi özel hayatlarının bir bölümüne kendi sözleri, yaptıkları ve eylemleriyle toplumun dikkatini çektiklerinde, medyanın bu alanları irdeleme konusu yapmaya hakları vardır.
Sade vatandaşların hakları medya tarafından ihlal edildiğinde medyaya karşı başvurdukları yasal telafi yöntemlerine, politikacılar da başvurabilir. İftira veya aşağılayıcı ifadelere maruz kalan siyasi şahıslar ve kamu görevlileri için öngörülen tazminat ve para cezaları, ya da kabul edilen yeterince etkin ve uygun diğer gönüllü telafi yolları da göz önüne alınarak, makul bir oran çerçevesinde bu müeyyideler karşılanmalıdır. Özellikle, nefret uyandıran söylemler veya iftira ve aşağılayıcı ifadeler gibi temel hakların ciddi bir şekilde ihlal edildiği durumlarda bu tür ihlallerin ciddiyeti ile orantısal bir cezayı ve/veya hapis cezasını kesinlikle gerektirmedikçe, medya tarafından yapılan iftira veya aşağılamalarda hapis cezasına hükmedilmemelidir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin, atıf yaptığı yukarıdaki belgelerinden sonra yeniden “Araştırmacı Gazeteciliğin Sağlanması ve Korunması Bildirgesi”ne dönersek; demokrasilerde denetim ve balans sisteminin en önemli parçası olan medyanın esaslı işlevlerden birisi de kamu bekçiliğidir. Kasıtlı olarak gizlenen yasal ya da etik yanlışların ortaya çıkarılmasını sağlayan ve böylece geniş ölçüde toplumun gelişmesinin yanında aydınlanmış ve aktif yurttaşlığa katkıda bulunan araştırmacı gazetecilik sağlanamazsa, demokrasi şiddetli olarak zarar görür. (Sürecek) (Fİ/EK)