Bir tek doğduğum topraklarda değil aynı zamanda doğduğum günün tarihin de öldürüldü Ape Musa.
Yıl 1992 idi. 20 Eylül gecesi çok sevdiği Amed’in (Diyarbakır) bir sokağında yürürken mücadelesi yarım kaldı. Doğan her Kürt çocuğunun diğer ülkelerdeki çocuklarla aynı haklara sahip olmaları için, anadilinde eğitim alabilmeleri için verdiği mücadelenin tam ortasındaydı…
Ape Musa yani Musa Anter’i unutmadı o çocuklar. Kürt çocuklarının dinlediği öykülerde, okudukları kitaplarda yaşıyor. Neredeyse Kürdistanlı her çocuk onun hakkında bir öykü dinlemiştir. Ben de karanlık gecelerde elektriğin gelmesini beklerken onun okumak için verdiği mücadelesini dinlerdim babamdan. Elektrik gelmezdi ama dinlediğim öykü aydınlatırdı içimi. Belki de hayatım boyunca babamdan istediğim ve tekrar tekrar isteyeceğim tek şey oldu Ape Musa’nın çocukluğunu dinlemek. Musa, Ape Musa olmadan önce yani çocukken, babasını kaybettiği için evin erkeği olarak ailesinin sorumluğunu sırtlanmak zorunda kalmış. Köydeki komşularına o yaşta tercümanlık yapmış. Türkiye’de ki ilk kadın muhtarı olduğu söylenen annesi onu okula yollamış. Türkçe öğrensin istemiş. Türkçe öğrensin ki askerlerin ne istediklerini kendilerine tercüme etsin.
Musa küçük yaştaki zekasıyla öğretmenini kendisine hayran bırakmış. Öğretmeni Musa’nın okula devam etmesi için o dönemde yatılı olarak okunan bir sınava girmesini sağlamış. Daha sonra Musa’nın annesini ikna etmeye çalışmış ama köyde Türkçe bilen tek kişi olan annesi kabul etmemiş bir türlü. Zaten sonra uzun bir süre hiçbir öğretmenin yolu düşmemiş köylerine.
Ve her seferinde heyecanla beklediğim hikâyenin kısmına geldik…
Bir gün Musa’nın teyzesi Nusaybin’e, yani ilçeye gitmiş. Dönüşte canı helva çekmiş ve gazeteye sarılmış helvanın birazını Musa’ya getirmiş.
Musa gazeteyi açmış; helvayı almış ve gazetedeki yazıları okumaya başlayınca adını görmüş: Yatılı sınavı kazanmıştır…
Annesine koşmuş, anlatmış kazandığını. İzin alamamış bir türlü. Ama vazgeçmemiş, köyün büyüklerinden yardım istemiş. Sonunda ikna etmiş annesini…
Tek başına trene binip Adana’daki yatılı okula gitmiş. Meğer okul çoktan açılmış. Öğretmenleri arkadaşlarına yetişmen zor demiş. Matematik öğretmeni onun zekasını şöyle fark etmiş.
Sormuş öğretmeni “x ile y niye toplanmaz”Ape Musa yanıt vermiş hemen “elma ile armut toplanmaz”.
Babamın anlattığı hikaye burada biterdi; annem devam ederdi hep…
“Şeyh-i Anter” der annem ona. Musa’nın annemin kendi babası hakkında yazdıklarını anlatırdı. Ben de her seferinde heyecanlanır bir an önce büyümek isterdim. Ape Musa’nın kitaplarını okumak, dedemi yani annemin babasını onun yazısından tanımak isterdim. Ama küçüktüm bilmiyordum, ben onun öldürüldüğü gün doğmuştum. Sadece onun kitaplarını okuduğumda değil doğum tarihimi her yazdığımda Ape Musa’nın acısını hissedeceğimi, onu hatırlayacağımı…
Ben onun yaşam öyküsü, kitaplarını dinleyerek büyüdüm. Sen rahat uyu Apem Musa… Her 20 Eylül’de nice çocuklar doğar bunlarda… Çoğu senin hala dilden dile dolaşan hikayelerinle büyür, yazdığın kitapları okur… (FBM/HK)