"Kimse bundan bahsetmiyor, lütfen siz yazın. Esnaf da büyük yatırımcı da savaşın ardından kapılar kapanınca büyük zarar etti, Hatay'daki yatırımlar boşa düştü. Batıyoruz."
Apaydın kampıyla ilgili neredeyse "güneşin altında söylenmeyen söz kalmamışken", kampın da içinde bulunduğu Antakya ilçesinde yaşayan halkın sorunları, gündelik yaşamlarının nasıl etkilendiği ve sığınmacıların durumu ikinci plana itildi.
Bu kez kampları değil, sokakta neler olup bittiğini konuşuyoruz.
Hatay'ın Antakya ilçesinde görüştüğümüz herkes, savaşın sıcaklığında geri planda kalan ekonomik durgunluktan şikayetçiydi.
bianet'e konuşan Harbiye ve Reyhanlı semtlerinin esnafı, satışlarının giderek düştüğünü anlattı.
Kapıların açılmasıyla kente otel gibi büyük yatırımlar yapan iş insanları da işyerleri ya da otellerini henüz açmaya fırsat bulamadıklarını söylüyor.
Kente hakim olan gerginliğin, halktaki şikayetlerin ve savaş korkusunun arka planında, günlük hayat da sekteye uğramış durumda.
"Derdimiz savaştan kaçanlarla değil"
Kente bir gerginliğin hakim olduğu, daha sokaklarında dolaşırken hissediliyor.
Kadınların artık tek başına sokağa çıkmaya korktuğunu, akşamları cıvıl cıvıl olan Harbiye semtinin sokaklarının boşaldığını anlatıyorlar.
Antakya halkına sorduk, "Neden korkuyorsunuz?"
Üç ay önce Apaydın Kampı'nın haberleşme sistemini kuran ve adını vermeden bianet'e konuşan bir Hataylı, kampın haberleşme ağının devlet tarafından sağlandığını, kendisinin bizzat fiber optik kablolar gibi sistemlerin kurulumunda yer aldığını ve bu vesileyle kampın içine de girdiğini anlattı.
"Sabah erken saatlerde kampa gittik, kampta daha çok kadınlar ve çocuklar vardı. Erkeklerin gündüz savaşa gittiğini düşünüyoruz, o nedenle etrafta çok fazla erkek yoktu."
"Zaten bizim derdimiz savaştan, bombardımanlardan kaçan sığınmacılarla değil. Onlar da zor durumda oldukları için evlerini terk edip gelmişler. Ancak Özgür Suriye Ordusu'ndan (ÖSO) militanlardan korkuyoruz, kentte huzursuzluk yaratıyorlar."
Söyleşi yaptığımız Hataylı, iki hafta önce eşinin rahatsızlandığını Antakya Devlet Hastanesi'nin acil bölümüne gittiklerini söyledi.
"Ancak tedavi olamadık, saatlerce beklememiz gerekti. Hastanenin acil müşahade bölümünün yarısı Suriye'deki çatışmadan getirilen ÖSO askerlerine ayrılmış durumdaydı. Yaralılar burada tedavi oluyor, sonra tekrar çatışma bölgesine geri dönüyorlar. Tedaviye gelenler arasında 14 yaşında çocuklar da var."
Eski İnsan Hakları Derneği (İHD) Hatay Şubesi Başkanı, Avukat Hatice Can da bianet'e yaptığı açıklamada ÖSO askerlerinin geceleri parklarda dolaştığını ve kendisine o askerlerle ilgili birçok şikayet geldiğini doğruluyor.
Hesap ödemeden lokantalarda yemek yedikleri, taksilere para vermedikleri, minibüs ücretini ödemedikleri de kentte uzun süredir konuşuluyor.
Peki askerlere yönelik tedirginlik ve öfkenin sığınmacılara yönelmesi gibi bir tehlike var mı?
Bu soru şimdiye dek sorulmadı ancak, Can'ın da belirttiği gibi sınırdan geçip gelenlerin yüzde 80'ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sığınmacı sayısının 80 bini geçtiğini, yakında 10 bin kişi daha beklendiğini açıkladı.
Sığınmacıların hepsi kamplarda yaşamıyor. Kentte ev kiralayan ya da Hatay'daki akrabalarının yanına gelip yerleşenler var. Sığınmacılar ile halkın iç içe yaşaması, ÖSO askerlerinin de kentte özgürce dolaşması ve mezhep çatışması tehlikesi, karmaşayı daha da büyütüyor.
Antakya barış istiyor
Konuştuğumuz Aleviler, ÖSO askerlerinin Alevi esnaftan alışveriş yapmadığını, Alevi doktorlara tedavi olmak istemediğini belirtiyor. Korkunun hakim olduğu bir ortamda, rivayetler ve gerçekler de birbirine karışıyor.
Gerginlik devlet erkanına da yansımış durumda. Antakya'da sıradan bir mahalle kavgasına bir otobüs dolusu özel harekat timinin gönderildiğine şahit olduk.
Halkın en çok şikayetçi olduğu konu ise böyle bir karmaşada seslerinin "Ankara'ya dek ulaşmaması", sorunlarına duyarsız kalındığını düşünüyorlar ve Suriye'deki iç savaşın etkilerini kendilerinin de ağır şekilde yaşadığını belirtiyorlar.
Bu nedenle talepleri de ortak: Bölgede barışın hakim olması. (AS)