Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP 25, Şili'den Madrid'e alınınca bizim evde bayram rüzgarları esti.
Geleceğinin parçalanmasını engellemek için protesto yapan çocuklardan birinin annesiyim. Kendi çocuklarımız için harekete geçmeyeceksek, kim için ve ne zaman harekete geçeceğiz, bilmiyorum.
Geleceklerinin bizimkinden daha iyi olmasını umduğumuz çocuklarımız için geleceğin bizimkinden daha kötü olacağını bilmek kahredici bir duygu.
Tam da bu yüzden henüz 12 yaşında olduğundan dolayı kendisi yurtdışına tek başına gidemediği için, Atlas'ı nereye gitmek isterse götürmeye çalışıyorum.
Geçtiğimiz yaz Lozan'daydık, bir hafta boyunca iklim aktivisti arkadaşları ile beraberdi. Gelecekleri için kararlar aldılar, birbirlerini tanıdılar. Bu kez COP25'in ilk haftasına katıldık.
Çünkü yapmak istedikleri boyundan büyük olabilir ama artık boyutun pek de önemli olmadığı bir dönemdeyiz. Atlas'ın iklim aktivisti arkadaşları ile olduğu yere koşa koşa, sevinerek gidiyorum çünkü bambaşka bir birliktelik var aralarında.
Birbirlerine duydukları sevgiyi, beraber bir yolda olmanın verdiği yakınlığı görmek apayrı bir duygu, elele tutuştuklarında o ellerin kopmasını istemediklerini biliyorum artık.
Söyledikleri şarkılarda birleşiyorlar. Kalpleri aynı yerde atıyor. Birbirlerini gördüklerinde sarılmalarından anlıyorum, amaçları o kadar büyük ki; sevgiyle kapsıyorlar birbirlerini.
Gözlerimizin önünde tarih yazıyorlar...
*Fotoğraf: Tunahan Turhan.
Eşitliğe inanıyorlar. Kadın, erkek, eşcinsel, küçük, büyük fark etmiyor. Geleceklerine sahip çıkıyorlar ve hayatlarının merkezinde iklim krizini atlatmak duruyor.
Küresel gençlik hareketlerinde yer alan çocuklarla da Atlas sayesinde tanışma fırsatı buluyorum. Gözlerimin önünde bir tarihin yazıldığına tanık oluyorum, hatta bazen içinde yer alıyorum.
Bir tarafta geleceğini nasıl yaşayacağını bilmediğim bir çocuğum olduğundan dolayı korku içindeyim, bir taraftan bu çocukları tanıdıkça, küçük yaşlarına rağmen yaptıklarına şahit oldukça güven doluyorum.
İşte tam da bu duygularla dolu bir COP25 haftası geçirdik.
Gittiğimiz gün Greta henüz gelmemişti, Atlas grevci FFF arkadaşları ile toplantılara katılırken de ben de "BOOMER"lar olarak adımızı temize çıkarmak ve çocukların çabasına yardımcı olmak adına kurduğumuz PARENTS FOR FUTURE gruplarından katılanlarla görüştük.
Oldukça büyük bir kongre salonunda yapılan COP 25'in büyük bir kısmında ülkelerin stantları yer alıyordu. Benim gözüme ülkelerin karbon ayak izleri ne kadar büyükse, stantları da o kadar şatafatlı göründü.
Geleceklerinin peşindeler
Her sabah verilen fosil ödülleri ise söylediğimi doğrular nitelikte idi. Genelde takım elbiseleri ve tayyörleri ile toplantıdan toplantıya koşan beyefendi ve hanımefendilerin aksine arada sessiz oturma eylemleri veya fosil yakıt şirketlerinin CEO'larının peşinden (gözümüz üzerinizde anlamına gelen) avuçlarındaki gözleri gösteren iklim grevcilerine hayran olmamak mümkün değil.
Geleceklerinin peşindeler ve bilime inanmamızı istiyorlar. Hepsi çocuğum gibiler çünkü gözümde aynı şeyi temsil ediyorlar. Görmek istemeyenler göz oluyorlar, duymak istemeyenlere ise kulak... Tüm bunlar dünyayı yaşayabilecekleri bir yer yapmak için.
Bu kez farklı çocuklarla tanıştım. Mesela Uganda'dan Hilda Nakabyue ile tanıştım.
Küresel Güney'in iklim krizinden ne kadar etkilendiğini ancak seslerini duyuramadıklarını, henüz acıları yaşanmakta olan 12 kişinin öldüğü sellerden bahsetti.
Bahsederken çok kızgındı. Ayrıca sudan sadece 2 metre yüksekte yer alan ve şu anda batmakta olan Marshall Adaları'ndan Carlon Zackhras ile tanıştım.
Gidecek yerleri olmadığını anlatırken kızgındı. Rusya'dan Arshak Makichyan ile tanıştım. COP25'e katılmak için trenle gelirken, grev yaptığı için tutuklanacağını öğrenen Arshak, korkmadığını, sadece iklim krizini durdurmak için çalıştığını söylerken kızgındı.
Şili'den Angela Valenzuela ve Amerika yerlilerinden Rose Whipple da çok kızgındı yaşanan insan yapımı iklim krizinden dolayı. Sonuçta hiç birinin COP25'ten umutları yok ama enerjileri ve istekleri var.
Umut insanlarda diyen çocukların dönemi
500 bin kişinin katıldığı bir grev yaşadık geçen Cuma Madrid'de. Aileler bebekleri ile, üç dört yaşında çocukları ile gelmişlerdi bu greve.
Bu sayı bir şey ifade ediyor mu size bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim; kızgın çocukların sokakları ele geçirdiği bir dönemdeyiz, "umut, hükümetlerde değil, insanlarda" diyen çocukların dönemi bu.
Gelecek sene Glasgow'da yapılacak COP26'da asıl kararların alınacağı söylense de, kaybedilecek zamanları olmadığını biliyorlar. Onların omuzlarına yüklenmiş olan bu ağır sorumluluğun altında ezilmediklerini görmek gurur verici ancak gençliklerini yaşayamadan yapmak zorunda kaldıkları toplantılar, yazışmalar, grevler var.
Umut olmak istemiyorlar. Bize "bilimi dinleyin" derken, ne kadar gerçekçi bir yaklaşım içinde oldukları belli, üstelik yaptıklarının yeterli olmadığından dolayı endişe içindeler, daha fazlasını yapmak için enerjileri var.
Bu çocukların kızgınlığı bizi kurtarır mı bilmiyorum. Ama bizler aileler olarak çocuklarımızın geleceği için onları bu konuda desteklemeli ve yanlarında durmalıyız.
Her ne kadar istemsiz de olsa, bu kızgın çocukların umudum olacağını hiç tahmin etmezdim. Gezegenin geleceğini belirleyeceğimiz bu dönemde iyi ki varsınız ve büyüyorsunuz. Yaşasın grevci çocuklar!
(NSK/PT)