Çocuğunun kök hücre gerektiren tedavisi için boşandığı eşinden çocuk sahibi olmak isteyen kadının durumuyla ilgili olarak "Evlenmeden olmaz" diyen Diyanet, Radikal gazetesinin İnternet sitesindeki haberin başlığında böyle eleştiriliyor.
Başlıkta mübalağa yok. Okur, 9 yaşındaki çocuğunun hayatını kurtarmak için zaten insani açıdan zor bir işe kalkışmış olan anneyle empati kuruyor. Hastane yatağındaki kız çocuğu ve yanında duran annesinin fotoğrafı da bu hissi güçlendiriyor. Buna karşı, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Ekrem Keleş'in "Nikahlısı olmayan bir erkeğin spermiyle çocuk sahibi olmak dini açıdan caiz görülmüyor" diye engel çıkarması onu haberin "kötü insanı" yapıyor. Bu kadar da olmaz!
Haberin derdi
Öte yandan, her şey ilk bakışta göründüğü gibi olmayabilir. Biraz daha dikkatli okuyunca, bu haberin içinde çok iyi gizlenmiş bir başka "kötü insan" daha var: Gazeteci!
Radikal kaynağını belirtmiş, bu haber her gün yüzlerce benzerini hazırlayan Anadolu Ajansı'ndan geliyor. Haberden anlaşılıyor ki, Keleş kendiliğinden bir açıklama yapmamış, "AA muhabirinin sorularını yanıtlamış."
Öyleyse, insanın aklına şu soru geliyor: AA muhabirinin aklına bu konuyu Diyanet'e danışmak nereden geliyor?
Muhabir, bu haberi pekala tıp biliminin geldiği nokta, sağlık hizmetlerinin durumu, çocuk yapmakla ilgili toplumsal kabullerin karşısında bir annenin cesareti, kadının kendi bedeni üzerindeki hakkı gibi açılardan ele alabilecekken işin dinen caiz olup olmamasını sorgulayarak neyi ortaya çıkarmak istiyor? Buradaki "kamu yararı" ne?
Haberin sonucu
Bu soruların cevabını bilmek olanaksız ama bu haberin sonuçlarını öngörmek mümkün. Boşanmış ve çocuklu bir kadının, eski eşinden çocuk sahibi olması yüzünden göreceği olası sosyal baskı, Diyanet'in de onayıyla perçinleniyor. Muhafazakarlığın gemi azıya aldığı bu topraklarda artık onun hayatı çok daha zor olacaktır; muhabir bunu garantiliyor. Dahası, olur da hayatını kurtarabilirse, 9 yaşındaki kız çocuğu da, onun yeni doğacak kardeşi de "dinen gayri meşru" olmakla damgalanmaktan kurtulamayacaktır.
Bu yorumu yapan Keleş'in ve onun bağlı olduğu Diyanet'in hiç mi sorumluluğu yok, diye sorulabilir.
Laik bir devlette dini yöneten bir kurumun varlığının abes olduğu aşikar, bu konu zaten tartışılıyor ama varolduğu sürece –doğası gereği- dinen yorum yapan kurumdan çok, ilgisi olmadığı halde oraya başvurarak Diyanet'i meşrulaştıran gazetecinin yaptığı daha öne çıkıyor.
Şeytan, ayrıntıda –ya da bu durumda satır aralarında- gizleniyor.(EÜ)