20 Şubat saat 09.00 duruşma tarihi, yer Ankara Adliyesi.
Biliyorum unuttuk, unuttunuz. Haklısınız. Hatırlatayım:
Sağlık Bakanlığı mahkemeye başvurmuştu “Ankara ve Hatay Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin görevden alınmasından ibaret” bir dava açılması için.
Gerekçe: 2013 Haziran’ında Gezi sürecinde “…revir adı altında sağlık hizmet birimleri oluşturarak işletmek, amaçları dışında faaliyet”!
…
Bir başka hatırlatma daha: 25 Haziran’da (2014) Şişecam grevi Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmişti. Ertelemenin anlamını biliyoruz, iptal demek oluyor. Ertelemeye gerekçe de yazılmıştı (şimdilik yazılıyor merakta kalmayalım diye olsa gerek): Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu..
Sağlıkçıyız ya, o nedenle -bir halk sağlığı uzmanı kadar olmasa da- genel sağlığı nelerin tehdit edebileceği, bozacağı hakkında “içerden” bir bilgimiz var. Soranlar oldu şişe, cam, ne alaka diye. Tahmin edeceğiniz gibi tatminkar bir cevap veremedik. Ama bu kararı veren de herhangi bir merci değil, Bakanlar Kurulu; içinde Sağlık Bakanı da var. Kuvvetle muhtemel Bakana sorulmuştur. Ne cevap vermiş olabilir? Sanırım sağlık tanımı üzerinden gitmiştir (ne kadar gidilebilirse!) Birlikte akıl yürütmek için yaygın olarak başvurulan bir kaynaktan sağlık tanımını alıntılayalım:
Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil kişinin bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. (Dünya Sağlık Örgütü / WHO)
Tanımdan yola çıkarsak grev yapan işçilerin sağlığının bozulabilme ihtimali ilk akla gelen oluyor. Tersten söylersek grev yapmayan işçinin sağlığı yerinde kabul ediliyor. Akıl yürütmeyi devam ettirerek konuyu uzatmak istemem ama kuvvetle muhtemel “genel sağlığı bozucu”luk açısından söylenebileceklerin ciddiyet düzeyi üç aşağı beş yukarı bu çerçevede olabilir. Bu durumda grev ertelemede asıl gerekçenin “milli güvenlik” olduğu anlaşılmakta. (Bu mevzuda Sağlık Bakanı’nın rolü -ister istemez- bir şeye kılıf hazırlamak için rapor istenen hekim durumu oluyor.)
“Milli güvenlik” önemli. Öyle ki Şişecam grev iptalinin üzerinden 6 ay geçmemişken bu kez de Birleşik Metal-İş Sendikasına bağlı işçilerin grevi milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden iptal edildi. Dikkatinizi çekmiştir: cam genel sağlığı bozuyor, metal bozmuyor (Bu bir halk sağlığı asistanına tez konusu olarak verilebilir sanırım).
“Milli güvenlik” bu kadar sık bozulma tehlikesiyle karşılaştığından olsa gerek Hükümet iç güvenlik paketini gündeme getirdi, bugün yarın TBMM’de görüşülmeye başlanacak.
Şimdi başa dönelim ve Ankara Tabip Odası’nın (ATO) yaralanmış, gaza/kimyasal ajanlara maruz kalmış insanlara yardım etme çabasının neyi tehdit ettiğine:
“…revir adı altında sağlık hizmet birimleri oluşturarak işletmek, amaçları dışında faaliyet” diye bir gerekçeyle Ankara Tabip Odası Yönetim ve Onur Kurulu üyeleri görevden alınmak isteniyor. Hekimlerin her hal ve şartta insanların sağlığı için çaba harcaması tartışılmaz olduğuna göre bu iddia pek inandırıcı gözükmüyor. O halde hekimlerin olması gereken bu çabası da (tıpkı grev gibi) “milli güvenliği bozucu” olarak değerlendiriliyor. Ancak söylen(e)mediği için (şimdilik) “…revir adı altında sağlık hizmet birimleri oluşturarak işletmek, amaçları dışında faaliyet” denilerek süreç başlatılıyor.
Açılan davanın politik olduğu kamuoyunun ortak yargısı. Tartışılan da sağlık değil “milli güvenlik”. Anlaşılan Sağlık Bakanlığı iç güvenlik paketinin “sağlıkta”ki adımlarını önceden atmış.
İç güvenlik paketine 20 Şubat günü ATO’nun yanında Ankara Adliyesinde de karşı durmak “sağlıklı toplum güvenli gelecek” isteyen başta hekimler olmak üzere herkese düşen makul bir görev. (EB/HK)