Koca koca profesörler kaygılarını dile getiriyorlar. Türbanlı kızların üniversiteye girmesinden korkuyorlarmış!
Başörtülü ya da türbanlı (düğümü nereden attı?) tartışmasına takılmıyorum. Bunu dört, beş ay önce bianet’e yazdım "Mayolu, şalvarlı gelenler ne olacak?" dedim. Şimdi iktidara Anayasa taslağı hazırlayan Prof. Dr. Ergun Özbudun bile bu konuda yutkunuyor.
Ben türbanlı kızlardan korkmuyorum
Neyse. Ben başka ve yine temel bir soruya eğilmek istiyorum. Yine öncü olayım (tevazu). Bir süre sonra tartışılacak konuyu yazayım. Yahu neden başörtülü (türbanlı) kızlar üniversiteye gelecek diye korkuyor üniversite hocaları? Bunu konuşmak istiyorum.
Ben bir hoca olarak ( hocam lafını da benimsemedim, hiç bana uygun bulmuyorum) türbanlı kızlardan korkmuyorum. Tam tersine özlemle ve ilgiyle (ve dahi sevgiyle) bekliyorum. Bütün öğrencilerimi sevdiğim gibi, başı örtülü ve kendince bir başka dünyaya inanmış 18- 25 yaş arası kız çocuklarından mı hiç mi hiç korkuyorum, "canımcım" diye onları da diğer öğrencilerim gibi bağrıma basarım arkadaşlar.
Başı açık veya kapalı, canımın içi çocuklarımız. Onların hepsi bizim çocuklarımız. Bütün hileleri, not alma ama dersten kaçma numaraları, hocayı aldatma yarışları ile öylesine güzeller ki... Onları izlerken kendi gençliğimi yaşıyorum adeta...
Bu çocuklar (türbanlı veya çenesinin altından düğümlü kızlar) ne düşünüyor, ne yaşıyor? Özgür düşünce nedir, din nedir, inanç nedir? Onları üniversiteye gelmeden önce birileri beyinsel olarak nasıl biçimlendirdi? Bu tercihlerinin arkasında belirli tarikatlar ve cemaatler mi var? Yoksa uhrevi bir arayış içindeler mi? Uhrevi arayış neden genç yaşlarda onların tüm yaşam beklentilerini esir aldı? Öbür dünyada geniş araziler edinmek isterken bu dünyayı neden boşluyorlar? Ya da birilerini veya kendilerini nasıl kandırıyorlar?
Genellikle yaş ilerledikçe dünyanın ve kainatın sırlarına yönelik yoğunlaşan ilgi, neden genç beyinleri kapanmaya ve korkuya yöneltti? Bu korkular, özgürce arayışlarını ne ölçüde engelliyor? Onların düşünce dünyasının arkasına saklanmış belli tarikatlar ve cemaatler varsa o örgütleri yönetenler, bu çocukları ne gibi ideolojilerle ve öğretilerle bu dünyadan uzaklaştırıyor? Ya da bu dünyayı ele geçirmeleri için ne tür öğretiler sunuyor?
Çocuklarımızı kazanırız
Bu ve benzeri binlerce -belki hepimizin beyninde şu ya da bu yönleri ile gelişen- düşünceleri onlarla tartışmak için sessiz bir sabırla bekliyorum Keşke başı açık öğrencilerimle de tartışabilsem...
Başı açık öğrencilerimle bu konuları hemen hiç tartışmamın nedeni, bu konuları aşmış oldukları ön kabulü ile daha ileri boyutlarda bilimsel çalışmalara zaman kazanma çabası. Ancak eğer bu konulara aşamamışsak, öncelikle bu temel sorunlara eğilmek gerek. Eğer türbanlı öğrencilerim olursa, onlarla öncelikle türban özgürlüğü gibi temeli olmayan sorunlardan değil de, özgür düşüncenin temelleriyle ilgili konulardan söze başlamam gerekecek. Olsun, belki biraz zaman yitiririz ama çocuklarımızı kazanırız.
İşin kolayına kaçmayalım
Peki şu günlerde yaşanan tartışmalarda beni kızdıran ne?.
222 A. Yani "ikinci ayın ikisinde saat 2’de Anıtkabir’de" gibi formüllerle Ata’ya şikayet çabaları. Türbanı kadının bedenine sarmakla oy toplamaya kalkışan erkekler topluluğunu Ata’ya şikayet etsen ne yazar?
Eğer kendimizi daha fazla akıllı hissediyorsak. Eğer bilime ve bin yıllardır gelişen özgür düşünce platformuna sahip çıkıyorsak…
Eğer (türbanlı) kızları bu şekilde biçimlendiren ve üniversitelere gönderen softalardan daha fazla kendi aklımıza güveniyorsak -ki toplumsal tarih bu aklın daha üstün olduğunu ispatlıyor.
O zaman toplumsal tarihin getirdiği bilgileri, analitik düşünceyi, öğrencilere öğretmek bizlerin görevi...
Üniversite hocaları "O çocukları okula almayın, onlar gelirse ben sınıfa girmem" diye kendine güvenmeyen yanlışlar sergilemek yerine, öğrencilerine, beynini inanç denilen hurafelere kaptırmamayı, sorgulamayı öğretmek üzere kolları sıvayıp yeni ders yılına hazırlık yapsınlar bakalım.
Evet “Bu konular Batı'da birkaç yüz yıl önce, Türkiye’deyse 80 yıl önce aşıldı, artık bizim kendi bilimsel disiplinlerimiz var, biz öğrencilerimize batılı anlamda bilimsel teorileri öğretiyoruz, türbanlılarla onların metafizik düşünce akımları ile uğraşamayız” diye tembellik etmek isteyenler olabilir.
İşin kolayına kaçmaktır bunlar.
"Velev ki dinsel simgeyse"
Ben de diyorum ki, “velev ki dinsel simgeyse”, o simgeyi öğreten, o kızların kafasına sokan softalardan daha mı yeteneksiz, bilgisiz, tembel ve akılsızız biz?
Gelsinler sınıflarımıza başörtülü (türbanlı) canımcım kız öğrencilerimiz. Onlara yaşamın, bilimin, insan aklının ulaştığı gerçekleri öğretelim. Kuran kurslarında, İmam Hatipler’de, aile ve mahalle baskısında ve çeşitli çevrelerde kafalarına sokulan softa, yobaz öğretilerin kirini, pasını o genç kızların beyinlerinden silmeye çalışalım.
O kızları üniversiteye gönderenlerden biz korkmayalım. O softalar, yobazlar, tarikat yöneticileri korksunlar. Güzelim kızların ruhlarını, bedenlerini ve beyinlerini esir alanlar o sahte dinciler, esir aldıkları beyinleri, özgür düşünceli platformlara, üniversitelere göndermekten korkunlar.
Haydi bakalım üniversite hocaları baylar ve bayanlar... Ata’ya şikayet, işin kolayına kaçmaktır. Biraz daha çalışmaya var mısınız? Anıtkabir’e koşmakla olmaz. Çalışmakla, anlatmakla, öğretmekle olur. (FÖ/TK)