Günümüzde çocukların çalıştırılması, tartışılan ve önlenmek istenen, önleninceye kadar da uygun çalışma koşulları içinde çalışmasına razı olunan bir açmaz.
Öte yandan, Türkiye tarafından da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS), 18 yaşına kadar olanları çocuk olarak nitelemekte ve bunların, ekonomik sömürüye (açık) ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunmasını istemektedir (m.32). Bu kadar geniş tutulmuş korumanın, çocukların, çalıştırılabilme alanlarının iyice daraltılmış olduğu anlamına geleceğini söylemek hatalı olmayacaktır.
Aynı yaklaşım, yakın dönemde çocukların asgari çalışma yaşını düzenleyen ve Türkiye tarafından 1998 yılında 4334 sayılı kanunla kabul edilen 138 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi'nde de yer almıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 138 sayılı sözleşmede tıpkı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde olduğu gibi 18 yaşını doldurmayanları çocuk olarak kabul etmiş ve bir adım daha ileri giderek bunların tamamının çalışma yaşamından uzaklaştırılmasını hedef göstermiştir(m.3/1).
Prensipten tavizler
Ancak, ILO hayatın gerçeklerinden hareketle çocukların çalışma yaşamından çekilmelerinin hemen sağlanamayacağının da farkındadır. Bu nedenle, çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılması sağlanıncaya kadar, bir taraftan sektörlere göre çalışma yaşına alt sınırlar getirirken bir taraftan da, çocukların çalışma yaşamındaki koşullarının iyileştirilmesini hedef alan düzenlemelerde bulunmaktadır.
Nitekim, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 1921 yılında kabul edilen 15 sayılı çalışma sözleşmesi, denizcilik sektöründe ateşçi ve trimciler için çalışma yaşını en az 16 olarak belirlemiştir. 1937 yılında kabul edilen 59 sayılı çalışma sözleşmesi, sanayiden sayılan yerleri belirledikten sonra, 15 yaşın altındaki çocukların kamu ve özel sektöre ait sanayi işletmelerinde çalıştırılamayacaklarını düzenlemiştir. Nihayet, 1973 yılında kabul edilen 138 sayılı çalışma sözleşmesinde sanayiden sayılan işlerde en az çalışma yaşı 16 olarak belirlenmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 1999 yılında kabul edilen 182 sayılı 'Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Hakkındaki Sözleşme', ile sözleşmede tanımlanan kötü işlerde çocukların hiçbir şekilde çalıştırılamayacakları hususu benimsenmiştir. Böylece, bir taraftan
138 sayılı sözleşmenin ana hedefine uygun bir yaklaşım geliştirilirken bir taraftan da, çocukların kötü işlerden uzak tutulmasını isteyen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne uygun hareket edilmiştir.
Görüleceği üzere, başta 138 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi olmak üzere, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşın altındakileri çocuk olarak tanımlamakta ve çalışma yaşamından çekilmelerinin sağlanmasını hedeflemektedirler.
Türkiye
ILO, sözleşmeler ve tavsiyelerle olduğu kadar, uygulama bağlamında da çocukların çalışma yaşamından çekilmelerinin sağlanabilmesi için, 'IPEC' olarak adlandırılan özel projeler uygulamaktadır.
Ve Türkiye, hem Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni hem de, ILO'ca düzenlenmiş, başta 138 sayılı sözleşme olmak üzere, çocukların çalışma koşullarını ve sektörlere göre en az çalışma yaşlarını belirleyen sözleşmeleri kabul ederek uluslararası kuralları içselleştirmiştir.
Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 1993'lü yıllardan bu yana, çocukların çalışma yaşamından alıkonmasını hedefleyen uygulamalı ILO/IPEC projelerinde oldukça yoğun çalışmalar yürütmüştür. Ancak, uluslararası sözleşme ve tavsiyelere karşın henüz, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dahil gelişmiş ülkelerde de tüm çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılması hedefine ulaşılamamıştır.
Bunda, çocuğun çalışma yaşamından uzaklaştırılmasını esas alan uluslararası sözleşmelerin genel hedeflerine karşın, hayatın gerçeklerinden hareketle, bünyelerinde barındırdıkları istisnaların rol oynadığı düşünülmektedir. Sözleşmelerin barındırdığı bu istisnalar, çocukların çalıştırılmasına meşru zemin oluşturmaya devam etmektedir.
Nitekim, çocuğun çalışma yaşamından uzaklaştırılmasını hedefleyen 138 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi olsun, sömürüye açık, tehlikeli ve kötü işlerden çocukların uzaklaştırılmasını isteyen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile 182 sayılı Uluslararası Çalışma sözleşmesi olsun, her üç sözleşme Türkiye tarafından kabul edilmiş olsalar bile, ülkemizde de, sekiz yıllık temel öğretimini tamamlamış, erişkinliğe yaklaşan çocukların çalışmasına halen yasalarla izin verilmektedir.
Yasalar
Söz konusu sözleşmelerin kılavuzluğunda yeniden düzenlenerek 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe konulan 4857 sayılı İş Kanunu'nda, çocukların bir kısmının çalışmasına izin verilmeye devam edilmiştir. Kanuna göre, 15 yaşını dolduranlar çalıştırılabileceklerdir. Kanunda temel eğitimlerini tamamlamış olanlardan, bedensel ve ruhsal sağlıkları olumsuz etkilenmeyecek olan 14 yaşını doldurmuş çocukların da, eğitimlerini olumsuz etkilememesi kaydıyla, hafif işlerde çalıştırılabilmelerine olanak sağlanmıştır.
Görüleceği üzere, barındırdığı istisnalar nedeniyle uluslararası çalışma sözleşmelerine uygun olmakla birlikte 4857 sayılı İş Kanunu henüz, çocukların çalıştırılmaması hedefinden uzak bulunmaktadır.
Sonuçta, 4857 sayılı İş Kanunumuzda, hafif işlerde de olsa, 14 yaşını doldurmuş olan çocukların çalışmasına izin verilmiştir. 15 yaşını doldurmuş çocuklar için, yasanın ilerleyen maddelerinde 'ağır ve tehlikeli işler' ile 'yer ve sualtı işleri' açısından getirilen sınırlama dışında düzenleme bulunmamaktadır. Şu halde, 15 yaşını dolduran çocuklar, İş Kanununda belirtilenler ve özel kanunlarda yer alan istisnalar dışında kalan her işte çalıştırılabileceklerdir.
İş Kanununda çocukların çalıştırılmasına izin verilmesinde, uluslararası çalışma sözleşmelerinin ana hedeflerine karşın bünyelerinde bulundurdukları istisnaların yarattığı olanak kadar koruma amacıyla da olsa, çocukların çalıştırılabileceği fikrine kapalı olmayan Anayasa'nın da rol oynadığı düşünülmektedir.
Gerçekten, 1982 Anayasası'nın 'Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakları' başlıklı maddesine bakıldığında, "kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uygun olmayan işte çalıştırılamaz" cümlesinden sonra gelmek üzere, "çocuklar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar" hükmüne yer verilmiştir (m.50).
Anayasadaki bu düzenlemenin, çocukların çalıştırıldığı gerçeğinden hareketle, gücüyle ve yaşıyla uygun işlerde ve iyi koşullarda çalıştırılmasını amaçlamak üzere yapıldığını söylemek mümkün olabilecektir. Ancak, bu vurgulamanın, çocukların çalıştırılabileceği düşüncesine dolaylı olarak da olsa devamlılık kazandıracağını söylemek hatalı olmayacaktır. Başka bir ifadeyle çocuğun korunması amacıyla bu düzenlemeye yer verilirken, çocuğun çalıştırılmaktan uzaklaştırılması ana hedefine ulaşılmasına zihinsel bir engel, ana hedefin ertelenmesine manevi bir zemin oluşturduğu, çocuğun çalıştırılmasına meşruluk kazandırdığı söylenebilecektir.
Nitekim, gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara paralel olarak ülkemizde de uygulanan ve eğitim sistemi içinde sayıldığı için çocuğu 'öğrenci' olarak değerlendiren çıraklık statüsü de, esasen çocuğun çalışma yaşamına girmesi için yasal olarak açılan yollardan biridir. Özellikle, işyerlerinde verilen pratik eğitim faaliyetleri iyi denetlenemiyorsa, bu değerlendirmenin geçerliliği daha da yüksektir.
Anayasa
Çocuğun çalışma yaşamında 'çırak' veya 'işçi' olarak yer almasının önlenebilmesi yakın bir zamanda olanaklı olamadığından, çocuğun çalışma koşullarının iyileştirilmesine, çalışma en az yaşının yükseltilmesine, bunun için temel eğitim süresinin uzatılmasına, en kötü koşullara sahip işlerden başlanmak üzere bazı işlerde çocuk çalışmasının önlenmesine ilişkin benzeri düzenlemelerin yapılmasına devam edilmelidir.
Belirtilen içerikteki düzenlemelerin yasalarla yapılmasına engel bulunmamaktadır. Ancak, ülke koşulları ve uluslararası çalışma sözleşmelerinin verdiği olanaklar içinde çocukların çalışmasına yasalarla izin verilse bile, çocuk çalıştırılmasının mümkün olduğu izlenimini verebilecek ifadelere anayasada hiçbir şekilde yer verilmemesinin daha doğru olacağı düşünülmektedir.
Bu nedenle, önümüzdeki dönemin temel tartışma konularından olacağı anlaşılan Anayasa'nın yeniden düzenlenmesi yaklaşımı içinde, çocukların çalışabileceği görüşüne moral anlamda anayasal destek kazandıran, özellikle 50. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, "çocuklar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar" cümlesinin Anayasa metninden çıkarılmasının ve mümkünse, çocukların çalıştırılmamasının esas olduğunu vurgulayan bir düzenlemeye yer verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
- Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi. Kabul tarihi :09.12.1994/4058. Yayım tarihi: RG.11.12.1994/22108
- 138 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi. ILO kabul tarihi: 06.06 1973. Kanun tarih ve sayısı: 23.01.1998/4334. Yayım tarihi ve sayısı : RG. 27.01.1998/23243
- 182 sayılı 'Uluslararası Çalışma Sözleşmesi. ILO kabul tarihi: 17.06 1999. Kanun tarih ve sayısı: 25.01 2001 / 4623. Yayım tarihi ve sayısı: 03.02 2001 / 24307
* Doğan Keskin, İş Başmüfettişi, Sosyal Çalışmacı