6 - 10 Ocak 2004 tarihleri arasında Ankara'da yapılan "Hukuk Kurultayı"nda, Adalet Bakanı Çiçek; "Birinci eksiklik Anayasadan kaynaklanıyor.
Anayasanın bir bütünlük içinde, peyderpey, dış taleplere bağlı olarak, parça parça değil, değişmez maddeler dışındaki hususların bir bütünlük içerisinde ele alınmasının önemine bir defa daha ifade etmek istiyorum." dedi..
Avrupa Birliği (AB) Müktesebatı için bunun zorunluluk olduğunu da vurguladı. Bu görüşlerini artık her yerde tekrarlıyor. Anayasaya el atacaklarını söyleyen Adalet Bakanının yol haritasına göre Nisan ve Mayıs aylarında "Anayasa" değişikliğini yeniden yaşayacağız.
Kurultayda açıklanan Anayasa değişikliği fikri Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) toplantısında sürdürüldü. Aynı görüşleri tekrarlayan Adalet Bakanına göre 1982 Anayasası değiştirilmeli. Çünkü 1982 Anayasasının yapıldığı yıllardaki önceliği, "güvenlik".
2004 yılında ise hak ve özgürlükler öncelik haline gelmiş.(?1) Bir de yabancı sermaye ve yatırımlar... Ona göre; "Her taraftan iddiaların ortaya atıldığı bir topluma kimse para yatırmaz" (Radikal. 23 Ocak ).
Böylece para pul meselelerine hak ve özgürlükler karışınca en büyük engel olarak görülen Anayasada değişiklik fikri gündeme geliyor. Ama nasıl bir değişiklik?
Anayasada hangi maddeler, neden ve hangi gerekçelerle değiştirilecek acaba? Anayasanın "değiştirilemez" nitelikteki maddelerinin dışında tümünün değişikliğinden söz ediliyor. Zamanlama ise Nisan ve Mayıs ayı olarak gösteriliyor.
Yani, Anayasa değişikliği yerel seçimlerden sonra yapılacak. Değişiklik için "uzlaşma" aranacak.
Çünkü Adalet Bakanı Kurultayda "Denilebilir ki sayısal çoğunluğunuz var yapsanıza... Bu işin kestirme izahıdır. Anayasa değişikliği bir aritmetik meselesi değil. Benim partimin (AKP) 367 değil, 467 milletvekili dahi olsa bu mesele bir temel uzlaşma meseledir. Anayasaların kalıcılığı ve uzun süreli oluşu ve bu değişikliğin sonunda toplumda tortu bırakmadan geride lüzumsuz çekişme ve tartışmalar bırakmadan kalıcı bir yasa haline gelmesi bir toplumsal uzlaşmayı gerektiriyor. Ümit ediyorum 2004 yılında bizim bu noktadaki anlayışımızı devam eder. Bu anayasanın değişmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum." dedi.
Temel yaklaşımın uzlaşma olduğunu söylemesine rağmen "sayısal çoğunluk" konusundaki anlayışın 2004 yılında devamını "ümit" ediyor.
Demek ki değişebilir. AKP Mecliste sayısal çoğunluğu elinde bulundurduğu için bir anda Anayasayı istediği gibi değiştirebilir. Bu da anlayış değişikliği olarak açıklanır,. Her şey AKP'nin istediği gibi olur biter. Oldu bittinin böyle olacağı fikrindeyim.
Anayasa değişikliğinin yerel seçimlerden sonraya bırakılması, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Meclisteki "sayısal çoğunluğu" yanına, "yerel yönetimlerde" seçimlerden beklediği ezici sayısal başarının gücünü de katma isteği midir?
Bu durumda sormak gerekir; acaba Anayasa hangi gerekçelerle ve nasıl değiştirilecek? Örneğin "yargı" nasıl düzenlenecek. ve yapılacak değişikliklerde temel uzlaşma aranacak mı? Hiç sanmıyorum. Hükümet, Anayasanın bir çok maddesini kendi isteğine göre değiştirmek için hazırlıklarını bitirmiş bile.
Kurultayda yargıya ayrıca değinen Çiçek, "yargı " konusunda başkaca düşüncelerini de dile getirdi. Herkesi yargıda olup bitecekleri izlemeye çağırdı. Bir şeyler olacağını söyledi ama neler olacağı konusunda bir şey söylemedi.
Söz söyleyenlerin sözlerinden sonraki günlerde olup bitenler "yargı" ve "yolsuzluk" üzerine atılan "neşter"lerle, Neşter - 2 operasyonlarıyla ve Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Soruşturmasıyla Türkiye'nin gündemine oturdu.
Yargının töhmet altında bırakıldığını söyleyen Yüksek Yargıçlar olup bitenlere, "soruşturmaya" ve basındaki haberlere, haberleri uçuran kaynaklara ve konuşulanlara sert tepki gösterdiler. Olanları önceden bilen Adalet Bakanı bazı konularda yanlışlık yapıldığını söyledi ama olanlar olmuştu.
Şimdi, yargıda olup bitenler, kendisinden kuşkulanan yargıçların istifalarının istendiği bir ortamda, kamuoyunun ilgi odağı. Herkes yargıçların kim olduğunu merak ediyor. Avukatlar hakkındaki hazırlık soruşturması sürüyor.
Soruşturmanın gizliliği nedeniyle yargıçların adı açıklanmıyor ama avukatların adları sokak ortalarında dolaşıyor. Medyada sürekli haber yapılan, rüşvet vermekle ve "iş ayarlamakla" suçlanan avukat isimlerinin dile düşmesine, alenen ortalarda dolaşmasına Barolarından ses çıkmadı, çıkmıyor.
Yargıçlar, yargıçlarına sahip çıktı. Avukatlar, organize suç örgütü muamelesi gördüler. Kimse sormadı. Baroları üyesi olan avukatlarına ne haldesiniz bile demedi, demiyor. Onlar gözetim odalarında, DGM koridorlarında, gazete başlıklarında, televizyon karelerinde yalnız bırakıldı. Kimse için suçsuzdur demiyorum, ama hakkında hüküm kesinleşinceye kadar herkes suçsuzdur. Ben böyle biliyorum.
Geçtiğimiz günler, yargının töhmet altında bırakıldığı ve avukatların yalnız bırakıldığı çeşitli suç iddiaları ile geçti. Gelecekte "yolsuzlukların" çok sık konuşulacağı anlaşılıyor. Çünkü sözlere bakılırsa; yolsuzluklar yabancı sermayenin gelişine engel oluşturuyor (muş).
Para ve kazançlar üzerine kurulu bir sistem için düzenlenecek olan Anayasa değişiklikleri ve yasal değişikliklerle acaba demokrasiyi inşa edip, hukuk devletine ulaşabilecek miyiz? (Fİ/NM)