*Fotoğraf: Pınar Tarcan/ bianet
2010'ların sonuna yaklaştıkça geçtiğimiz yıllarda gençler arasında tekrar hayata dönen bir popüler kültür imgesi görüyoruz:
Analog fotoğrafçılık.
Analog piyasasını yeniden canlandıran bu dirilişin arkasında ise analog fotoğrafçılığın uygun fiyatı, alınan sonuçların özgünlüğü ve nostalji duygusu var.
Prize bağlı yaşam zorunluluğu yok
Fotoğrafçılıkta analog formatın popülerleşmesi kısmi olarak fiyat ve teknik başka etkenlere bağlı.
Günümüz koşullarında bir analog fotoğraf makinesi, dijitalle karşılaştırıldığında çok daha uygun bir fiyata satın alınabiliyor.
Makine alındıktan sonraki film ve banyo gibi masraflar ise eğer fotoğrafçılık hizmeti alınacak iyi bir yer bulunursa 10 ila 15'er TL arasında tutuyor.
Dijital fotoğrafçılık için yapılan tek bir büyük harcama yerine analog fotoğrafçılıkta, cihaz kullanıldıkça para harcanıyor.
Tek seferde çok daha fazla para verme gibi bir durumu olmayan kişiler ve özellikle gençler için kullanım üzerinden ücretlendirme çok daha makul görülüyor.
Bunun ötesinde şarj etme gibi teknik faktörler etkili olmadığı için otomatik analog makinelerde pil kullanımı yeterli oluyor.
Analog fotoğrafçılıkla amatör olarak ilgilenen Şükrü Can Gültop, bunu şöyle anlatıyor:
"Özellikle öğrenciler ya da kısıtlı bütçeli insanlar için giriş paketi denilebilecek makine artı film vs. çok daha uygun dijitale göre. Kişisel anlamda en büyük artısı pili bittiğinde bile çalışabilecek sadece filmi olduğu surece hem kolay bozulmayan hem de günlük olarak prize bağlı yaşama zorunluluğu getirmeyen makinelerin analog olması."
Tek düzeliğin içinde özgün ve eşsiz
Analog fotoğrafçılığın önemli yönlerinden başka biri ise sonuçlarının özgün ve eşsizliği.
Deklanşöre bastıktan sonraki bilinmezlik ve sonrasında gelen sürpriz dolu sonuçlar, genç jenerasyonun ilgisini, dijital çağda her şey açık seçik gözlerinin önünde olmasından dolayı çekiyor belki de.
Her şeye bir nevi "maruz bırakıldığımız" bu post-modern dünyada belki de bilinmezlik ve analog formatta her unsuru kontrol edememek bizi bu formata yönlendiriyor.
Makinenin kendi iç yapısından kaynaklanabilen değişik fotoğraf efektleri, dijitalle elde edilemeyecek bir tahmin edilemezlik ve özgünlük unsuru katıyor fotoğraflara. Sonuç çıktığında ise hiçbir fotoğraf birbirine benzemiyor.
Tekdüzeliğin hayatımızın en olağan ve norm-al hali geldiği yaşamlarımızda aradığımız ve yokluğunu çektiğimiz hakiki orijinallik, analog formatı özellikle gençlere cazip kılıyor.
"Nasıl çıkacağını bilmemek zevk veriyor"
Bununla ilgili konuştuğumuz amatör fotoğrafçı Zeynep Sude Kurban, "Zaten her an elimde olan telefonu bırakıp elime fotoğraf makinesini almak, fotoğrafın çıkmasını beklemek ve çekilen fotoğrafın tam olarak nasıl çıkacağını bilememenin verdiği ayrı bir zevk var" diyor ve ekliyor:
"Günümüzde neredeyse herkes bir akıllı telefona sahip, yüksek kalite fotoğraf çekmenin iki saniye kadar kısa sürmesi her ne kadar harika bir şey olsa da bu sürecin kolaylığı bence insanda bir uğraş arayışı oluşturuyor.
"Analog fotoğrafçılığın sevdiğim yanı tam anlamında bir uğraş olması, filminden banyosuna kadar, çektiğin fotoğraf için emek harcıyor olmak ve her zaman çıkacak fotoğrafın tam olarak nasıl görüneceğini bilmemek de hoş bir sürpriz katıyor" diyor.
"Böyle her fotoğraf değerli"
Bir başka amatör analog fotoğrafçı Ekin Eylem Yıldız ise şöyle diyor:
"Dijitale alışmış bir nesil olarak önemli olan kaliteden çok nicelik. Analog fotoğraf ile her bir fotoğraf değer kazanıyor, bu nedenle fotoğraf üzerindeki emeği arttıran bir yöntem.
"Analogda kendimi fotoğrafın hem öznesi hem objesi gibi hissediyorum. Çünkü her zaman hayalinizdeki fotoğrafa ulaşmıyorsunuz. Siz bir kurgu yapıyorsunuz ama makine de onun üzerine işleyebiliyor.
"Aslında daha işteş bir fotoğrafçılık demek mümkün. Analogun beni şaşırtmasını, tonajını, pek çok özelliğinden dolayı dijitale oranla tercih ederim. Dijital üzerinde oynama yapmak çok mümkün ve kolay erişilebilir. Bu da fotoğrafların değerini azaltan bir durum.
"İstediğini elde edene kadar sınırsız bir hakkın var ve bu seni mükemmele değil bence sadece kendini tatmin etmeye ulaştıran bir durum.
"Analog ise sana birkaç defa şans veriyor ve sen deklanşöre basmadan önce kurgundan emin olmak zorundasın. Sonrası hem makinenin hem de senin ortak çalışman sonucu ortaya çıkan 'tekil' sonuç."
Akıp giden hayatın kanıtları
Analog fotoğrafçılığın yeniden yükselişte olmasının belki de en önemli sebebi, nostalji.
Hayatımızın hemen hemen her alanında var olan geriye, eskiye dönme isteği, kendini fotoğrafçılıkta da gösteriyor.
Çekilen fotoğrafı "eskilerdeki" gibi sonucu hemen görmemek, biten filmi banyo için fotoğrafçıya götürmek, heyecanla fotoğrafların çıkmasını beklemek ve o hafif buğulu ve tanecikli yapılı fotoğraflara bakıp çekme anını hatırlamak ayrı bir keyif katıyor sürece. Nitekim bunlar, dijital fotoğrafçılıkla elde edemeyeceğimiz hisler ve sonuçlar.
Eski jenerasyonlarla empati kurabilmek de kesinlikle analog formatın çekiciliğinin bir parçası. Çoğu gencin romantize ederek baktığı geçmişten bir parçayı günümüze taşımak, sadece bizi nostalji anlamında tatmin etmekle kalmıyor ve günlük hayatımızdan bir kaçış sağlıyor belki de.
Bir anlığına da olsa şimdiki zamandan uzaklaşıp kendimizi farklı bir zaman diliminde bulabiliyoruz soyut bir şekilde. Elimizde kalan basılı fotoğraflar, çoğu zaman ne kadar hızlı geçtiğini kavrayamadığımız anılarımızın kanıtları olarak duruyor elimizde.
"Deklanşöre basmak keyif veriyor"
*Erkan Akgün ve Ferdi Uygur. Fotoğraf: Aydost Parlak.
Analog fotoğrafçılığın popüler kültüre yeniden entegre olmasını sağlayan genç jenerasyon arasında giderek yaygınlaşan analog formatı, cihaz ve film satışlarına da yansıyor.
Eminönü'ndeki Rıfat Tunç Fotoğrafçılık çalışanları Erkan Akgün ve Ferdi Uygur, analog formata artan ilgiyi nostalji ve fiyat sebeplerine bağlıyor ve bu durumu şöyle yorumluyor:
"Analog cihaz satışlarında çok artış var. Genç jenerasyon bununla ilgili kendini çok geliştirmiş durumda. Keyif alıyorlar, deklanşöre basmaları onları çok mutlu ediyor. Sonuçlar istedikleri gibi geldiğinde daha da mutlu oluyorlar. Taleplere göre bayat filme yönelmek onlar için ayrı bir keyif.
"Geçmişten evlerinde kalan, dedelerinin, babalarının makineleriyle gelip 'Acaba bu çalışıyor mu, bundan sonuç alabilir miyiz?' diye gelen, gözlerindeki umudu görebildiğimiz arkadaşlarımız çok var. Geçmişte çekilen anne-baba fotoğrafları, nostalji duygusu gençlere ilham oluyor. Bu büyük bir etken.
"Gençlerin analog fotoğrafçılığa yönelmelerinin sebeplerinden biri de fiyat etkeni. Bu çok büyük bir artı. En sıradan bir analog cihazı bile uygun fiyatlı bulmak mümkün. Alınan 10-15 liralık film de onlar için büyük bir tutku kaynağı. Dijital bir makineye binlerce lira harcayıp deklanşöre bastığında sonucu arkada görmektense, 36 kareyi bitirip fotoğrafların çekmesini beklemek ayrı bir mutluluk." (AP/PT)