Anadolu'nun binlerce yıllık kadim kültürünün izlerini taşıyan, gencinden yaşlısına her yörede insanların üzerinde taşıdıkları bin bir renkteki giysiler, tıpkı coğrafyalarının kendilerine sunduğu özgünlükte izler taşır.
Tarihin eski zamanlarından beri yerleşimlere sahne olan Anadolu yarımadası, aynı zamanda kültürlerin birbirinden etkilendiği önemli bir uygarlık alanı. Günümüzde Anadolu, binlerce yıllık bu zengin birikimi maddi ve manevi kültürel süreklilik içinde yansıtıyor. Tıpkı mimari yapılar gibi giyim kuşam da bir kültürün kendini ifade ettiği alanlardan biri.
Giysiler ve aksesuarlar zevk ve tercih göstergesi olduğu kadar bir kültürün doğayla, çevreyle, üretimle ve ekonomiyle ilişkisi konusunda da ipuçları verir. Giysiler aynı zamanda incelmiş beğenilerin ve moral değerlerin de göstergesi.
Faruk Akbaş da, "Bunlar belki de Anadolu'nun son renkleri. Belki yirmi yıl sonra bu giysileri göremeyeceğiz" dediği özgün giysilerin peşine düştü. Giysiler yaşamın içinde görüntülenirken dokumaların üretildiği yerler ve üretim teknikleri de belgelenmiş. Antep Kutnu bezi, Trabzon bezi, Tokat Basması atölyelerinin yanı sıra Urfa, Mardin, Bursa çarşıları gibi giysi, dokuma ve takıların satıldığı pazarlar da ziyaret edilmiş. Ardahan, Damal'dan, Çamlıhemşin'e, Şanlıurfa'dan, Kazdağları'na yani kısaca doğudan batıya kadar, özgün kıyafetler kullanan coğrafyalara yönelttiği objektifinden çok güzel kareler yakalayan Akbaş, bunun sadece fotoğraf boyutunda kalmasını istemediğinden belgeselini de yapmaya karar vermiş.
Akbaş, belgeseli yaparken sadece kıyafetlere değil, o kıyafetleri taşıyan insanların gündelik yaşamlarına, kurdukları sofralara, söyledikleri türkülere de eşlik etmiş. Karış karış dolaştığı Anadolu'nun bu özgünlüğünü insanlarla paylaşmayı amaçlayan Akbaş, amacını şöyle açıklıyor:
"Anadolu Giysileri çalışması, çeşitli bölgelerde günümüzde de kullanılan kadın giysilerinin belgelenmesini, belgesel de günlük hayatın içinde geleneksel giysilerin bugünkü yerini gösterirken bilimsel çalışmalara geniş bir kaynak yaratmayı hedefliyor. Ayrıca çalışmanın popüler versiyonu ve yaygın gösterimi ile toplumsal belleği yeniden canlandırmayı amaçlıyor. Çalışmanın temel hedefi kadın giysileri ile ortaya çıkacak kültürel zenginliği bir belgesel aracılığıyla kalıcı kılmak. Bu projeyi bir giyim firmasının özellikle sahiplenmesini bekliyoruz."
Nostaljik yaklaşım değil
Dünyanın farklı bölgelerinde olduğu gibi Anadolu'da da kültürün esas sürdürücüsünün kadınlar olduğunu göz önüne alarak yola çıkan Akbaş ve ekibi şöyle diyor: " Bir topluluğun dili, adetleri, gelenekleri, ev içi yaşam organizasyonları ve kimi yerlerde üretim davranışları kadınlar tarafından kuşaktan kuşağa aktarılır. Kadınların geleneksel giysiler konusundaki tutumları da bu tavrın devamıdır. Kadın giysileri kültürel göstergelerin bütün özelliklerini üstünde taşıyan zengin birer etnografik ve antropolojik değerdir. Bir toplumun, tarihi, kültürü ve beğenileri kadar, ekonomik ve sosyal ilişkileri de kadın giysileri üstünden incelenebilir."
Akbaş ayrıca "Anadolu Kadın Giysileri" belgeseli hazırlanırken "nostaljik" bir yaklaşımla ve "turistik klişeler" içinde bir geçmiş güzellemesi yapmadıklarının altını özellikle çiziyor. Giysiler, takılar ve başlıklar anlatırken sosyal yaşam ve üretim ilişkileri içindeki kadınların esas alındığını belirten Akbaş, projenin gelişim sürecinde antropolog, sosyolog ve giysiler üstüne çalışmalar yapmış kişilerden destek alındığını söylüyor.
Anadolu'nun Kadın Giysileri projesi; kitap, belgesel ve DVD olarak tasarlanmış ancak tüm bu çalışmaların geniş kitlelerce paylaşılması için sponsora ihtiyaç var, özellikle de bu alandaki öncü firmaların. Projeye destek sunmak isteyenler, [email protected] adresine mail gönderebilir. Umarız bu anlamlı ve renkli projeye kayıtsız kalınmaz. (UB/IC)