Halis muhlis bir rock yıldızıydı o aslında.
Gençliğinde beslendiği kaynaklar Bob Dylan gibi muhalif müzisyenler, Rolling Stones gibi asi gruplardı, soul ve funktan da feyz alırdı.
Üyesi olduğu Olympians grubunda hippi jenerasyonunun dünya barışı ve kardeşlik değerlerini savunan şarkılarını çığırırdı.
Derken Selanik'te genellikle mübadeleyle göç edenlerin müziği olarak küçümsenmiş halk müziğine el atıp memleketinde çığır açtı.
1978 yılında çıkardığı Kıroluğun İntikamı (yoksa lümpenliğin mi?)(Εκδίκηση της γυφτιάς) adlı albümde Yunanistan halk müziğine verdiği çağdaş ivme ile hem kendine hem de atalarının kültürüne popülerlik ve saygınlık kazandırdı.
İkisi de İzmit'ten Selanik'e mübadele yüzünden göç etmek zorunda kalmış ebeveyninin Anadolu ruhu coşkun biçimde içinden taşıp yaratıcılığını tetikliyordu.
Oryantal tınılara, tipik gırtlak oyunlarına, acılı ruh hallerine annesinin hüzünle başlayıp hiçbir zaman sonuna kadar götüremediği nağmelerden aşinaydı.
Geniş müzik dağarcığına kıvrakça hâkim olduğunu bilenler ondan ne zaman İzmit yöresinden hicaz şarkılar söylemesini isteseler nazikçe reddeder, fazlasıyla duygulanacağını başından beri bildiğinden o işe hiç girişmezdi…
Dünya çapında tanınmış, Türkiye'de de birçok hayranı olan değerli müzisyen, şarkı yazarı ve şarkıcı, ayrıca prodüktör Nikos Papazoğlu 2011 yılında 63 yaşında vefat etti. Beraber sahnelere çıktığı Glykeria dışında, Haris Aleksiu veya Mitropanos gibi yorumcuların şarkılarını zevkle seslendirdiği sevilen sanatçı komşunun müziğine damgasını vurmuştu.
Ben ve Gölgem: Nikos Papazoğlu'na Bir Belgesel (Εγώ κι ο ίσκιος μου: Ένα ντοκιμαντέρ για τον Νίκο Παπάζογλου/Me and My Shadow: A Documentary For Nikos Papazoglou) adlı yapım Niko'ya saygı duruşunda bulunuyor. Yönetmenliği, yapımcılığı ve montajı Mihalis Aristidu ve Yannis Grigoropulos'a ait 100 dakikalık Yunanistan 2017 yapımı, sanatçının özel veya sahne hayatında kendisine eşlik etmiş kadınlara fazla yer vermese de onu daha yakından tanımamıza imkân tanıyor.
Müziğin izinden...
Kendileri de müzisyen olan belgeselin nispeten genç erkeklerden müteşekkil çekim ekibi Papazoğlu'nun hayatına damga vurmuş şehirleri, adaları, mekân ve insanları ziyaret ederek izini sürüyor. Selanik'te başlayan yolculuğun yine orada sona ereceği malum, ama arada Atina, Kos ve Nissiros adalarında, tanıdıklarının kalbinde anısı gayet canlı olan Nikos tekrar tekrar yâd ediliyor.
Gençlerin de aşina olduğu, herkesin dilindeki şarkılar halka mal olmuştur; amaç bilhassa sahnede bir mıknatısa dönüşen Nikos'un gerçekten kim olduğunu azıcık da olsa ortaya çıkarmaktır.
Belgeselin başında önce hemşerisi Dyonisis Savvopoulos çıkıyor karşımıza. Aynı mahalleyi paylaşmışlığı olan Dynosisis'in de ilham aldığı sanatçılar arasında Bob Dylan vardır; Makedon ve Trakya tınılarını, rebetikoyu Frank Zappa'nın ilk dönemine has aranjmanlarla harmanlayıp siyasi çıkıntılığını keskince yürütmektedir. Kahire doğumlu Nikos Ksidakis ve müteveffa Manolis Rasoulis'in de bizim Nikos'un parlamasına sebep olan albümde payları yüksektir.
Filmde Papazoğlu hakkında konuşan müzik uzmanlarından biri sesinin Yunanistan vokal dağarcığındaki önemine değiniyor. Nasıl ki Roman sanatçı Kostas Hatzis sesine kattığı hırıltılı yaşlı insan rengiyle bütünleşmişse Nikos'un da 17, 18 veya 19 yaşlarındaki bir gencin taze, güçlü ve hoyrat tınısıyla bir olduğunu sevgi ve hayranlıkla aktarıyor.
1974 yılında Selanik'te kurduğu Agrotikon müzik stüdyosu da belgeselde ayrıntılarıyla hatırlanan, sanatçının öne çıkan bir diğer icraatı. Yalnız kendi projeleri ve ekibi için değil, özellikle kendisinden sonra gelen yeraltı punk müzik gruplarına cömertçe verdiği teknik desteği minnetle hatırlayanları da izliyoruz uzunca filmde.
Papazoğlu'nun eserleri yıllar içinde dünya çapında tanınacaktır; başarılı sanatçı, kariyerinin başlarında başka dillerde yazılmış parçaları aranjman olarak Yunanca okuduğu dönemden geçip, kendi şarkılarının başka dillerde söylendiği uluslararası bir şöhrete ulaşacaktır.
Papazoğlu'nu belgeselle kurcalarken...
Dünya prömiyeri geçtiğimiz Mart ayında Selanik Belgesel festivalinde gerçekleşmiş, AegeanDocs'la Nikos'un Midilli'deki hayranlarına ulaşan filmin Türkiye'de de sevileceğini tahmin ediyorum. Temposu biraz düşük olabilir, çekim ekibi de sululuk yapmaya pek meyilli gibi duruyor ama belgeselin, en azından Papazoğlu'nu tanıyanları ihya edeceği kesin. Rebetiko'nun yasak olduğu dönemin ürünü, cep buzukisi baglamadaki ile Papazoğlu'nun sembiyozunu izlemek gayet zevkli.
Bir de hayat arkadaşı ve arkasındaki itici güç olarak betimlenen Varvara'nın anılarına vâkıf olabilsek ne iyi olurdu! Fakat kahramanımız güçlü ve zor bir karakterdi; ayrıca hassas bir eş dost çevresiyle karşı karşıya kaldığımızın farkındayım. Belli ki çekim ekibi bazı sınırları aşmak istememiş veya aşamamış, ama şimdilik bu kadarı da tatminkâr… (MT/EKN)