Bu yıl, memleketin havasını en sevdiğim film festivallerinden Adana Altın Koza Film Festivali'ne ne yazık ki gidemedim.
Yarışmadaki filmlerin de hiçbirini henüz göremedim ama sinemacı arkadaşlarımın heyecanını paylaşmak için televizyon başındaydım Cumartesi akşamı...
Tam ödül töreni başlamak üzereyken, Diyarbakır ve Siirt Pervari'den çatışma haberleri geldi. Pervari'de beş asker hayatını kaybetmişti, yaralılar vardı.
Sosyal medyada Adana Altın Koza ile ilgili bir şeyler yazan ben ve benim gibi bir kaç kişi daha, memleketin hassaslarından ağzımızın payını hızlıca aldık: ''Siz sohbet edip, film geyiği yapın diye mi şehit oluyor askerlerimiz?''
Kürt sorununa gerçekten eşit ve demokratik çözüm isteyen herkesin davranacağı gibi davrandık, yanıt vermedik. Töreni izlemeye koyulduk. Aslında yanıt, hem de sadece bu meseleye değil, memleketin içini acıtan bir sürü meseleye yanıt, hemen birkaç dakika sonra, ödül töreninden geldi.
Festivalde Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması kapsamında, canlandırma bölümünde yarışan, Hüseyin Karabey'in Hiçbir Karanlık Unutturamaz adlı filmi en iyi canlandırma ödülünü aldı. Karabey ödülünü ''Hrant için adalet için'' aldı, gecenin politik tansiyonunun da habercisi oldu.
Özcan Alper'in yeni filmi Gelecek Uzun Sürer'deki görüntü yönetimiyle en iyi görüntü yönetmeni ödülünü alan Feza Çaldıran barış için aldı ödülünü. Aynı filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan Durukan Ordu ise ''hiçbir dilde ve hiç bir ilde artık ağıtların yükselmemesi'' dileğiyle sahnedeydi.
Festival ödüllerinde beni en çok umutlandıran ise cezaevi operasyonlarını ve Wernick-Korsikoff hastalarını anlatan Simurg filmine Adana izleyici ödülünün verilmesiydi.
Adanalı izleyiciler, gerçekten içimi ümitle doldurdular. Ödülün sahibi, filmin yönetmeni Ruhi Karadağ, sahneye çıktığında 'benim altı oyuncum vardı, üçü sürgünde, üçü aramızda, ayağa kalkmalarını rica ediyorum' dediğinde, karşılaşacağımız manzarayı az çok tahmin ettim.
Kameralar oyuncuların oturduğu bölüme döndüğünde, Wernick-Korsikoff hastalığından dolayı hareket zorluğu çeken filmin gerçek karakterlerinden biri, ancak yanındakilerin yardımıyla ayağa kalkabildi, bu selam, Adana'da tören alanını dolduranların pek çoğunca ayakta karşılandı.
Karadağ, 'bu ödülü faili meçhul cinayete giden, mezarsız, topraksız insanlarımıza adıyorum. Ayrıca, uzun süre gazetecilik yaptığım bu yerde ölen tüm gazeteci arkadaşlara, özellikle Ape Musa'ya adıyorum" diye tamamladı konuşmasını ve uzunca bir süre ayakta alkışlandı.
Altın Koza'nın bence en anlamlı ödüllerinden biri olan Yılmaz Güney Ödülü'ne sıra geldiğinde, Güney'in eşi Fatoş Güney çıktı sahneye ve ''O, bu topraklarda doğdu, büyüdü. Çukurova'nın çilekeşliğiyle yoğruldu. O, sizden biriydi ve o bir sinemacıydı. O gerçekten bir sinema dehasıydı. Daima sizlerin ve halkının yanındaydı. Halkının kurtuluş mücadelesinin yanındaydı. Bu yüzden çok ağır bedeller ödedi. Çünkü o bir devrimciydi. Sizlerin önünde, anısını huzurunda saygıyla ve çok büyük bir sevgiyle eğiliyorum" dedi ve Yılmaz Güney ödülünü kazanan Gelecek Uzun Sürer ekibini anons etti.
Filmin yönetmeni Özcan Alper ve film ekibi sahneye çıktığında, Alper'in heyecanı yüzünden okunuyordu. ''Bu kez gerçekten heyecanlandım'' diye başladı konuşmasına ve gecenin vurucu cümlelerine daha da vurucularını ekledi:
''1990'lı yıllardan bu yana 17 bin 500 insanın, adına JİTEM denilen, bir şekilde devletin de içinde olduğu kişiler tarafından çorak alanlarda katledildi. Maalesef devlet, ailelerine kemiklerini bile çok gördü. Bu ülkede rahat uyuyabileceksek, bu ülkede sanat yapılıyor diyebileceksek tüm bunlarla yüzleşmemiz gerekiyor."
Diyebilirsiniz ki, sonuçta sahnede söylenmiş sözler... Ama bence kazın ayağı öyle değil. Adana'da devlet protokolünün önünde, televizyonda canlı yayınlanan bir ödül töreninde bu sözlerin söylenmesi, bu meselelere dikkat çekilmesi, ses verilmesi çok önemli.
Neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde, ödül vermek için orada bulunan Adana milletvekillerinin Özcan Alper'in konuşması alkışlanırken yüzlerinin aldığı şekli gördüyseniz, ne demek istediğimi anlamışsınızdır...
Meramım şudur: Türkiye sineması sadece iyi filmler yapmıyor, memleketin ta kalbine inen, derdine ses veren filmler yapıyor, bunu da çok sağlam bir yerde durarak yapıyor... İyi ki varlar... (ÇM/HK)
Yarışmada verilen ödüller şöyle:
Umut Veren Genç Erkek Oyuncu: Hakan Kurtaş (Vücut) ve Gün Koper (Aşk ve Devrim)
Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü: Deniz Denker (Aşk ve Devrim)
En İyi Kurgu Ödülü: Taner Sarf (Eylül)
En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Adalı Aksoy (Aşk ve Devrim) (Saklı Hayatlar)
Jüri Oyunculuk Özel "Toplu Performans" Ödülü: Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi'nin bütün oyuncuları
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Tuna Orhan (Memleket Meselesi)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Şeyla Halis (Vücut)
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Durukan Ordu (Gelecek Uzun Sürer)
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Hatice Aslan (Vücut) ve Görkem Yeltan (Eylül)
En İyi Müzik Ödülü: Mustafa Biber (Gelecek Uzun Sürer)
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Feza Çaldıran (Gelecek Uzun Sürer)
Jüri Özel Ödülü: Aşk ve Devrim (Yönetmen: Serkan Acar)
En İyi Senaryo Ödülü: Onur Ünlü (Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi)
En İyi Yönetmen Ödülü: Cemil Ağacıkoğlu (Eylül)
Adana İzleyici Jürisi Ödülü: Simurg (Yönetmen: Ruhi Karadağ)
SİYAD (Sinema Yazarları Derneği ) En İyi Film Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
Yılmaz Güney Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
En İyi Film Ödülü: Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi (Yönetmen: Onur Ünlü)
Jüri bu yıl ayrıca, 'Ses Tasarımı' başlığı ile yeni bir kategori açılmasını ve ödülün, "Kaybedenler Kulübü" ve "Eylül" filmlerindeki çalışmaları nedeniyle Burak Topalakçı'ya verilmesini kararlaştırdı.