Almanya’da seçmenler, 24 Eylül’de 19’ncu kez ülke çapında sandık başına giderek yeni Federal Meclis’in (Bundestag) üyelerini ve böylece önümüzeki dört yıl boyunca ülkeyi yönetecek partiler koalisyonunu seçecek. Yeni hükümetin de bir koalisyon olacağı kesin. Çünkü Federal Almanya’nın seçim sistemi ve siyasal gelenekleri, seçimlerden bir tek partinin çoğunluğu alarak çıkmasına izin vermiyor. Zaten tüm kamuoyu yoklamaları da, daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu kez de koalisyonlu bir sonucun alınacağını gösteriyor.
Federal Seçim Kurulu’ndan yapılan açıklamaya göre seçimlerde 720 bini Türkiye kökenli Alman vatandaşı ve 3 milyonu da yeni seçmenler olmak üzere toplam 61.5 milyon kişi sandık başına davetli. Bunların yaklaşık 32 milyonu kadın, yaklaşık 30 milyonu da erkek.
Seçimlere 42 siyasi partinin katılacak, Federal Meclis’teki 598 koltuğa oturabilmek amacıyla 4 bin 828 aday yarışacak. Ancak seçim sistemi ve partilerin siyasal ağırlıkları dikkate alındığında bu partilerden sadece 6’sının ülkenin en yüksek yasama organında yer alabileceği biliniyor.
Seçimlere dört hafta kala partilerin ve adayların kampanyaları yoğunlaşırken, seçim sonuçlarına ilişkin kamuoyu yoklamaları da daha gündemi meşgul ediyor.
“Bu pazar günü seçim yapılsa oyunuzu hangi partiye verirdiniz” sorusuna verilen yanıtlar çeşitli anketlerde küçük farklarla hemen aynı düzeyde çıkıyor. Merkel’in en sevilen lider ve yönetimindeki Hıristiyan Demokrat Birlik partilerinin de en büyük siyasal güç olarak çıktığı bu anketlerin ayrıntılarına girmeden, seçim sonuçlarına ilişkin daha şimdiden büyük bir olasılıkla kesinleşmiş görülen hususlara işaret etmek iyi olacak:
- Yukarıda belirtildiği gibi Angela Merkel, seçmenlerin önümüzdeki dönem de şansölye (Federal Başbakan) olarak görmek istediği politikacıların en başında geliyor. En yakın rakiplerine büyük fark atarak.
- Yine Merkel’in liderliğindeki CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) ve federal düzeydeki seçimlere birlikte girdikleri Bavyeralı kardeş partisi CSU’nun (Hıristiyan Sosyal Birlik) oluşturduğu birlik seçimleri, en yakı rakipleri sosyal demokratlara büyük fark atarak önde bitirecekler.
- Uzun bir aradan sonra Federal Meclis’teki partilerin sayısı 6’ya çıkacak. (1949’da kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk meclisinde aralarında Alman Komünist Partisi’nin de bulunduğu 8 parti yer alıyordu. 1957 seçimlerinden sonra bu sayı 5’e düştü, 1965-1983 arasındaki 6 mecliste sadece 3 parti yer alıyordu. 1980’lerde Yeşillerin, 1990’larda da sosyalistlerin bağımsız siyasal güç haline gelmesiyle bu sayı yeniden artıp, 5’i buldu. Ancak 2013’teki son seçimde liberaller, yüzde 5’lik barajın altında kalarak kuruluşundan bu yana ilk kez meclise giremediler.)
- Geçen seçimde barajı aşamayan partiler Hür Demokrat Parti (FDP) ve aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AFD) önümüzdeki dönem Federal Meclis’te (her biri 50’ye yakın milletvekiliyle), Hıristiyan demokrat, sosyal demokrat, sosyalist ve yeşil partilerin yanında yer alacaklar.
- Yeni hükümet de Federal Almanya Cumhuriyet kurulduğundan bu yana olduğu gibi bir koalisyon hükümeti olacak.
- Koalisyon hükümetinin başında yine Angela Merkel olacak.
Kesin olmayan şey ise Merkel’in hangi parti ya da partilerle işbirliği yaparak iktidarda kalmaya devam edeceği. Çeşitli olasılıklar sözkonusu, ancak son anketler bunlardan ikisinin mümkün olabileceğine işaret ediyor.
- Hıristiyan demokratların sosyal demokratlarla sürdürdükleri büyük koalisyonun devamı. (Merkel, bu konuda oldukça tecrübeli. 2005-2009 döneminde böyle bir hükümetin başındaydı. 2009-2013 döneminde liberallerle koaliyona gitti. 2013’ten bu yana yine sosyal demokratlarla ortaklık içinde.) Hem Merkel cephesi, hem de SPD, kampanya döneminde birbirlerini eleştirirken dikkatli davranarak ve keskin açıklamalar yapmayarak, yeniden böyle bir ortaklığın gerçekleşmesini zorlaştırmamaya özen gösteriyorlar.
- Diğer olasılık ise bir “Jamaika koalisyonu”, yani Hıristiyan demokratlarla, liberaller ve Yeşiller’in ortaklığı. Bu ortaklığa verilen Jamaika adı da katılan partileri sembolize eden renklerinin (siyah, sarı ve yeşil) bu Karabik ülkesinin bayrağındakilerle aynı olması. FDP’nin iktidar ortalığı için başka seçeneği olmadığı için, Yeşiller’in ise CDU-CSU ve FDP’yle aralarındaki büyük ilke ve program farkına rağmen, nihayet iktidara katılma uğruna böyle bir koalisyona sıcak baktıkları biliniyor.
- FDP ya da Yeşiller’in anketlerin gösterdiğinden daha fazla oy alıp, CDU-CSU’yla doğrudan ortaklığa gitme olasılıkları çok çok zayıf. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde her iki partinin de hemen Merkel’in liderliğindeki ortaklığa katılmaları sözkonusu.
- Siyasi yelpazenin solunda görülen partilerin, yani SPD, Sol Parti ve Yeşillerin birlikte Federal Meclis’te çoğunluğu sağlamaları da çok düşük bir olasılık. Böyle bir sürpriz sonucun gerçekleşmesi halinde sözkonusu “sol”-koalisyonun gerçekleşme şansı ise çok düşük. Çünkü hem SPD, ama özellikle Yeşiller partisinin yöneticilerinin böyle bir ortaklığa karşı oldukları ve bu tavırlarından vazgeçmelerinin zor olduğu biliniyor.
- Bir “trafik lambası” koalisyonu da (SPD, FDP ve Yeşiller yani kırmızı, sarı ve yeşil renklerin koalisyonu) benzer nedenlerle mümkün görülmüyor. Birincisi anketler bu partilerin alabileceği oy oranlarıyla, birlikte çoğunluğa erişmelerinin çok zor olduğunu gösteriyor. İkincisi de özellikle FDP’nin sol, sosyal demokrat ve çevreci politikalara karşı geleneksel radikal karşıtlığından uzaklaşması çok zor görülüyor.
Anketler, her ne kadar seçimlere sadece bir ay kalmış bile olsa seçime katılacağını açıklayan seçmenlerin yarıya yakınının (yüzde 46) hangi partiye oy vereceğine dair kesin kararını henüz vermediğini gösteriyor. Ancak bu kararsız kesimlere yönelik analizler de, bunların kararlarının aşağıdaki sonuçları büyük ölçüde değiştirmeyeci doğrultusunda.
- Son kamuoyu yoklamalarına göre Merkel liderliğindeki Hıristiyan birlik partileri, seçimler bu pazar günü gerçekleşse yüzde 39.3 oyla Federal Meclis’teki en büyük siyasal gücü oluşturacaklar. Bu birlik partilerinin geçen genel seçimlerde aldığı oydan biraz daha düşük (yüzde 2,2) ancak, buna rağmen kendisine en yakın parti SPD’yle arasındaki fark halen yüzde 15’ten fazla ve sosyal demokratların önümüzdeki dört hafta içinde bu farkı azaltması zor görülüyor.
- İktidardaki büyük koalisyonun küçük ortağı Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) oy oranı ise, sırf bu seçimler için parti liderliğinde değişiklik yapılıp, yeni bir sol rüzgar estirilmesine rağmen ancak yüzde 24’ü buluyor. Avrupa Parlamentosu’nun başkanlığını bırakıp, SPD’nin başına geçen Martin Schulz’un “ülkenin yeni şansölyesi ben olacağım!” vurgusuyla yürüttüğü çalışmaların neden olduğu hareketlenme, geçtiğimiz birkaç ayda gerçekleştirilen eyalet seçimlerinde sandığa yansımadı ve SPD’nin bu seçimlerin hepsini kaybetti. Schulz’un gelen Schulz’un neden olduğu dinamizmin sandığı parti lehine etkilemesi yine beklenmiyor. Kamuoyu önümüzdeki dönem Schulz’u büyük bir olasılıkla ya Merkel’in hükümetinde Federal Başbakan Yardımcısı ve önemli bakanlıklardan birinin başında ya da Federal Meclis’teki ana muhalefet lideri olarak görecek.
- Anketlere göre yeni meclisteki üçüncü büyük siyasal gücü, şimdi olduğu gibi sosyalistler (Sol Parti) oluşturacak. Bu pazar günü bir seçim olsa, Sol Parti önceki seçimlere göre küçük bir artışla (yüzde 0,4) seçmenlerin yüzde 9’unun oyunu alabilir. Tabii burada sözkonusu olan üçüncülük, dördüncüyle arasındaki hem oy, hem de milletvekili sayısı farkı çok az olduğu için sembolik bir durum. Teorik olarak “ana muhalefet partisi” olmasına rağmen, bunun pratikte ciddi bir karşılığı yok. Soldaki partilerin sürpriz oy patlaması yapıp, birlikte mecliste çoğunluğu almaları durumda bile Sol Parti’nin bir hükümet ortaklığında yer alması mümkün değil.
- Federal Meclis’teki dördüncü parti yüzde 8,5 oyla FDP (Hür Demokrat Parti) olabilir. 2013 seçimlerinde barajın altında kalan liberaller, arada geçen dönemde toparlanıp, oy oranlarını büyük ölçüde artırmayı başardılar. Bu partinin hedefi, daha önceki dönemlerde sıkça yaptııkları gibi CDU-CSU’yla ortaklığa gitmek. Ancak kamuoyu yoklamaları bu olasılığın çok çok düşük olduğunu gösteriyor. FDP’nin bu durumda, Yeşiller’in de yer alacağı bir “Jamaika koalisyonu”na gitmeye hazır olduğu biliniyor.
- Yeşiller partisi ise anketlere bakılarsa, yüzde 7,5 oy oranıyla önümüzdeki dönem Federal Meclis’teki beşinci siyasal güç olacak. Başta Eşgenel Başkan Cem Özdemir olmak üzere partinin yönetici kadrolarının büyük bölümünün, parti geleneğinden, program ve ilkelerden ödünler vererek “Jamaika koalisyonu”na katılmaya hazır olduğu biliniyor. Yeşil liderler meclis aritmetiğinin olanak vermesi halinde doğrudan Hıristiyan demokratlarla ortaklığa gitmeye hazırlar. Tabii bu olasılıklardan birinin gerçekleşmesi durumunda Cem Özdemir’in yeni hükümette bir federal bakanlığa getirileceği de kesin. Yukarıda değinildiği gibi sandıktan SPD ve Sol Parti’yle birlikte bir “sol koalisyon” kurulma olasılığı çıksa bile, bunun en başta partinin sağ kanat liderlerinden Cem Özdemir’in karşı çıkması nedeniyle gerçekleşmeyeceği de kesin.
- Yeni meclisteki muhalif güçlerden biri de aşırı sağcılar olacak. AFD (Almanya İçin Alternatif) partisi, anketlere göre yüzde 7,5 oy oranıyla Federal Meclis’te beşinciliği Yeşiller’le paylaşacak. Böylece uzun yıllar sonra Alman demokrasisinin bu en önemli kurumunda yeniden, saflarında çok sayıda ırkçı ve yabancı düşmanı ve neo-naziyi barındıran aşırı sağcılar da olacak. Tabii diğer partilerde, özellikle Hıristiyan demokratlar arasında benzer görüşlüler olsa bile, hiçbirinin AFD’yle herhangibir işbirliğine gitmeyeceği biliniyor. Nitekim, bu amaçla meclisin açılışına ve yeni başkanın seçilişine kadarki yönetimine ilişkin cumhuriyetin kuruluşundan beri uygulanan bir kuralı bile değiştirdiler. Yeni meclisi, üyeler arasındaki en kıdemli milletvekili açıp, yeni başkanlık heyeti seçilene kadar yönetecek. Böylece büyük bir olasılıkla bu parti seçilme şansı çok yüksek olan aşırı sağcı bir politikacının “en yaşlı milletvekili” sıfatıyla otomatik olarak yeni meclisin açılış konuşmasını yapmasına ve kısa bir dönem de olsa meclisin başkanlığını üstlenmesine engel olundu.
- Federal Seçim Kurulu, seçimlere katılım oranı konusunda iyimser bir açıklama yaptı. Siyasi gözlemciler de katılım oranının geçen seçimdeki gibi (yüzde 73) ya da daha yüksek olabileceğini belirtiyorlar. Ancak öyle bile olsa seçime gitmeyenler seçmenler, tüm temsili demokrasilerde olduğu gibi Federal Almanya’da da önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Seçime katılım oranının yüzde 71.5 olarak kabul eden son kamuoyu yoklamalarından biri dikkate alındığında, “seçime katılmayanlar”ın analize dahil olmasıyla bu kesimin “en büyük siyasal güç” olduğu görülüyor.
Tablolar
Seçimler bu pazar günü olsaydı. 2017 genel seçimine ilişkin anket sonuçları (Tahmini)
Partilerin 2013'teki genel seçimlere göre oy oranlarındaki artış ve düşüşler (Tahmini)
Bu pazar seçim olsa Federal Meclis'teki partiler aritmetiği (Tahmini)
Toblolardaki kısaltmalar:
Union (Hıristiyan birlik partileri, CDU/CSU)
SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi)
Linke (Sol Parti)
FDP (Hür Demokrat Parti)
Grüne (Yeşiller)
AfD (Almanya İçin Alternatif)
Sonst. (Diğerleri)
(GK/HK)
ALMANYA SEÇİME DOĞRU - GÜRSEL KÖKSAL
1- Hükümeti Merkel Kuracak, Ama Kiminle?
2- Seçime Katılım mı? Boykot mu?
3- Aşırı Sağın Yükselişi Önlenemiyor
4- Daha Fazla Türkiye Kökenli Milletvekili