27 Eylül 2009 seçimlerinde büyük bir yenilgisi yaşayan Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) bugünlerde kendi içinde ciddi tartışmalar yaşıyor. Şu ana kadar parti içinde Franz Müntefering gibi Almanya'nın önde gelen politikacıları ile ağırlığını koruyan SPD'nin sağ kanadı, seçim yenilgisinin baş sorumlusu olarak gösterilmekte.
Öteden beri, daha önceden SPD'den ayrılan Oscar Lafontaine'nin liderliğini yaptığı Sol Parti (Die Linke) ile ilişkilerini askıya alan ve gerek yerelde gerekse de ülke genelinde koalisyon yapmayı reddeden parti, şimdi bunun muhasebesini yapmakta.
Seçim yenilgisinden sonra ayrılma sinyalleri veren Müntefering'in yerini alması beklenen Sigmar Gabriel şimdiden halk partisi olmanın bir gerekliliği olarak, Sol Parti ile gerekirse ilişkilerin dahada geliştirilebileceği mesajını veriyor. Sosyal Demokrat Parti'nin kendini yeniden gözden geçirip temel kriterlerini yeniden belirlemesini isteyen parti içindeki sol kanat, gelecekte giderek daha da güçleneceğe benziyor.
Bu yüzden partinin önde gelenlerinin büyük bir çoğunluğu artık yeni bir politik yolun izlenmesinden yana. Bu değişimin özellikle son seçimler öncesi büyük tartışmalara yol açan emeklilik yaşının 67'ye çıkarılması ve Hartz IV denen sosyal yardım sisteminin hayata geçirilmesi ile başlanılması gerekliliği bu çevrelerce özellikle vurgulanıyor.
Lakin bu iki politik yaklaşım seçimlerde Sosyal Demokrat Parti'nin temel açmazları haline gelmişti. SPD'nin sol kanadından olan Berlin Belediye Başkanı Wowereit ise bu politik yaklaşımından en erken şekilde dönülmesinden yana olanlardan birisi.
Yine SPD'nin Bavyera eyaleti başkanı ve aynı zamanda parti genel merkez yöneticisi olan Florian Pronold da SPD'nin Almanya sosyal sistemini ayakta tutan temel konularda oldukça aceleci davrandığını ve geleceği görmeden ve şu an çalışan işçilerin sorunlarına eğilmeden 67'de emeklilik gibi bir slogan çevresinde kendine oy kaybettirdiğinin altını çizmekte.
Partinin sol kanadının güçlü isimlerinden olan Pronold şimdiye kadar Sol Parti ile tabu haline getirilen ortak çalışma yasağının artık alınabilecek yeni kararlarla değiştirilmesinden yana.
Sosyal Demokrat bir partinin artık halk tarafından seçilmiş herhangi bir parti ile ortak çalışamamasının büyük bir açmaz olduğu düşüncesi, böylece giderek parti içinde temel bir düşünce haline gelmekte. Partinin önümüzdeki kasım ayında Dresden'de yapılacak olan kongresine kadar kendi içindeki sorgulama sürecinin daha da artacağı kesin. Görünen o ki, sol kanadı temsil eden Sigmar Gabriel, Olaf Scholz ve Andreas Nahles gibi isimler SPD'nin gelecekteki karar vericileri olacak.
Böylelce SPD'nin Sol Parti ile ilişkisi uzun vadede şimdiye kadarkinden çok daha farklı bir rota izleyecek. Bunun gelecek seçimlerde SPD'ye ne kadar faydası olacağı ise şimdilik ciddi bir gelecek zaman sorusu.
Daha önce Hessen eyaletinde SPD'nin Sol Parti ile koalisyonunu engelleyen partinin sağ kanadı Seeheimer Kreis ise suskunluğunu koruyor. Anlaşılan o ki, partinin seçim yenilgisinin asıl sorumlusunun kendileri olduğunun farkındalar.
Şimdilik iki kanat arasında dengeli bir politika yürüten Walter Steinmeier liderliğindeki parti muhalefet sürecine hazırlanırken kendine yeni bir vizyon ve politik yaklaşım bulmak zorunda. Aksi durumda bu vadiden çıkması kısa vadede zor görünüyor. Ama onun yapamadığını her seçimde giderek oylarını artıran ve son seçimde de yüzde 12 civarında oy alan Sol Parti fazlasıyla yapmakta ve Sosyal Demokrat Parti'den oy çalmaya devam etmekte.
Kim bilir? Belki de böylesi daha iyi! (KE/TK)
* Kenan Engin, Ruprecht-Karls Üniversitesi Heidelberg, doktora öğrencisi ve üniversite asistanı.