Almanya istihbaratının zirvesinde bir göçmen çocuğu, hem de Türkiye kökenli…
Birkaç hafta önce gündeme gelen ve ardından hem ana akım medyada, hem de sosyal medyada yoğun olarak tartışılan söylentiler kesinleşti. Federal Almanya’nın en önemli istihbarat örgütlerinden Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV / Bundesamt für Verfassungschutz) başına Türkiye kökenli bir “göçmen” geliyor. İstanbul doğumlu 46 yaşındaki Sinan Selen, ülkenin iç güvenliğinden sorumlu olan bu istihbarat teşkilatına Başkan Yardımcısı olacak.
BfV, son zamanlarda aşırı sağdan kaynaklanan şiddete ilişkin hükümeti zor durumda bırakan skandal çıkışları nedeniyle görevden alınan eski Başkan Hans-Georg Maassen’la ilgili gelişmeler nedeniyle sürekli manşetlerdeydi.
Şimdi de bu atama vesilesiyle gündemde. Sözkonusu atamanın silahlı kuvvetler ve polis içinde aşırı sağcı eğilimlerin örgütlendiğine ilişkin söylentiler yaygınlaşırken gündeme gelmesi, konuyu daha da ilginç kılıyor.
Almanya’nın güvenliği için
Güvenilir yayın organlarında çıkan haberlere bakılırsa Selen, uzun yıllar Almanya’nın çeşitli güvenlik örgütlerinde “terörizmle mücadele” bağlamında oldukça “parlak” bir geçmişe sahip bir güvenlik uzmanı.
İki yıl önce sivil hayata geçmiş ve dünyanın önde gelen turizm holdinglerinden TUI’nin güvenlik sorumluluğunu üstlenmiş. Ondan önce Türkiye’yle Almanya arasındaki ikili “terörle mücadelede işbirliği” görüşmelerinde vatandaşı olduğu Almanya’yı temsil etmiş.
Daha önce yolcu trenlerini havaya uçurmayı planlayan "İslamcı teröristlerin" izini kısa sürede bulan özel timi yönetmiş. Mesleğe başladığı dönemde amirleri onu "11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren terör pilotlarının Almanya’daki izlerini süren" ekipte görevlendirmiş.
Almanya’nın en saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’da bu atamayla ilgili uzun yorum yazısında şöyle tanıtılıyor:
“Selen mesleki yaşamının tamamını Almanya’nın güvenliği için çalışarak geçirmiştir.”
Aslında gayet normal karşılanması gerekiyor
Sinan Selen eski İçişleri Bakanlarından Thomas de Maiziere ile.
Sinan Selen’in Almanya’nın en önemli istihbarat örgütünün yönetimine ikinci kişi olarak getirileceğine dair haber tahmin edileceği gibi çok farklı tepkiler eşliğinde tartışılıyor.
Kimileri onun şimdiye kadar zaten Almanya istihbarat ve güvenlik birimlerinde üst düzey görevler üstlenen bir uzman olduğuna, ancak bunun kamuoyunda bilinmediğine dikkat çekerek, bu atamayı kökeni ne olursa olsun kendi alanında başarılı bir kariyerin doğal sonucu olarak değerlendiriyor.
Kimileri Almanya’nın bir “göç ülkesi” olduğuna dikkat çekerek, toplumsal gerçekliğin devletin zirvesinde de karşılığı olduğunu gösteren bu durumun bir gereklilik olduğunu savunuyor ve böyle bir atamanın zamanının çoktan gelmiş olduğunu vurguluyor. Bu gelişmeyi devlet hiyerarşisinin üst kademelerinde, siyaset dünyasında, kültür, sanat, medya ve spor dünyasında göçmen kökenli bireylerin üst konumlara gelmesinin artık normal karşılanması gerektiğine dair çağrıları bir kez daha tekrarlamak için fırsat olarak değerlendiriyorlar.
Gurur duyanlar da var
Kimi yorumlarda bu atama Almanya açısından “gurur verici” bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Muhalefetteki Yeşiller Partisi atamayı sevinçle karşılıyor.
Almanya’daki Türkiye kökenliler olmak üzere göçmenlerin özellikle "neo nazi teröristlerin işlediği seri cinayetler"den sonra ülkenin polis ve istihbaratına güvenin zedelendiğini hatırlatıp, bu atamanın sözkonusu tahribatı tamir edebileceği ve bunun gerekli olduğunu vurgulayanlar var.
Bir ilginç yorum da SPD’li eski Berlin milletvekili Erol Özkaraca’dan:
“Tam da Türkiye’deki İslamcı hükümetin Almanya devlet kurumlarına kendi ajanlarını yerleştirmeye çalıştığı bir dönemde böyle bir atama prensip itibarıyla hiç de yanlış değil. Bu Türkiye’ye de gönderilecek önemli ve doğru bir mesaj olacak. Bakın, biz insanları birlikte savunmaya karar verdiğimiz değerlerimiz için kazanıyoruz. Kendinizden çok emin olmayın. Buradaki Türkiye kökenlilerin hepsi sizden yana değil.”
İstihbaratın başına bir müslüman!
Tabii karşı olanlar da var…
Bunların başında aşırı sağcı kesimler geliyor.
Örneğin Almanya İçin Alternatif (AfD) Partisi… İlk tepkileri, “İstihbaratın başına bir Müslüman getiriliyor” mesajı oldu. Gazetecilerin “Müslüman olduğunu nereden çıkardınız?” sorusunu şaşkınlıkla “Nasıl yani? Değil mi?” sözleriyle karşılayıp, alelacele mesajı sildiler, ama bu atamayı “Merkel’in Almanya’yı Müslümanlaştırma projesinin bir parçası” olarak göstermeye devam ediyorlar.
Sosyal medya çok sayıda ırkçı, ayrımcı, düşmanca, komplo içerikli paylaşımlarla dolu. Onu başında fes, yanında Türk bayrağıyla ya da Erdoğan’la yan yana gösteren fotomontajlar, “Erdoğan’ın troya atı” yakıştırmaları, atamanın “Türkiye’nin dayatmasıyla “ gerçekleştiği iddiaları…
Soldan da tepkiler var
Soldan da tepkiler var. “Junge Welt” gazetesinde yayınlanan bir yorumda, atama Almanya’daki Türkiye kökenli sol örgütler ve Kürtler için bir “felaket haberi” olarak değerlendiriliyor. Selen’in Merkel hükümeti tarafından “teröre karşı ortak mücadele”nin koordinasyonunda Almanya’yı temsil etmek üzere Ankara’ya gönderilmiş olduğu hatırlatılıyor.
Konuyla ilgili hükümet çevrelerinden henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak, konunun bakanlar kurulunun gündeminde olduğu, atamanın her an resmileşebileceği bildiriliyor.
Tahmin ediliyordu
Almanya daha önce Türkiye kökenli parti genel başkanı, meclis başkanı, bakan, milletvekili, belediye başkanları gördü. Bürokraside ya da kültür, sanat, medya, ekonomi, spor dünyasında, toplumsal yaşamın birçok alanında sayıları çok olmasa da Türkiye kökenli göçmenlerin üst düzey konumlara geldiğine tanık oldu. Ülkeyi temsil eden Türkiye kökenli sanatçı, akademisyen, bilim insanlarının uluslararası platformlarda elde ettikleri başarılarla gururlandı.
Görevleri gereği isimleri ve kökenleriyle ön plana çıkmıyorlardı, ancak elbette silahlı kuvvetlerden, polis ve istihbarat teşkilatlarına kadar tüm güvenlik organlarında da var oldukları, kariyer yaptıkları tahmin ediliyordu. İçlerinden birinin güvenlik hiyerarşisinin tepesine tırmanması bu tahminleri doğruladı…
“Terörizmle mücadele” uzmanı!
Hem ana akım, hem de sosyal medyada yer alan haberler eşliğinde Almanya istihbaratının zirvesine tırmanan Sinan Selen’le ilgili bilgiler şöyle:
İstanbul’da doğmuş, gazeteci olan anne ve babasıyla Almanya’ya gelmiş. Ebeveynleri bir dönemler “Almanya’nın Sesi” olarak adlandırılan “Deutsche Welle”de çalışmışlar. Çocukluğu ve gençliği Köln’de geçmiş. Lisede okul gazetesinin yazarları arasındaymış. Üniversitede hukuk okumuş, o dönemlerden beri uluslararası hukuk, idari hukuk ve güvenlik politikalarının hukuki boyutlarıyla ilgiliymiş. Küçük yaşlardan itibaren “ilk yardım” alanında gönüllü “sıhhiye elemanlığı” eğitimi almış ve çalışmış.
Üniversiteyi bitirdikten bir süre serbest avukatlık yapmış ve 2000 yılında federal polis teşkilatına (BKA) girmiş. Hemen terörle mücadele bölümlerinde görevlendirilmiş, 11 Eylül saldırılarını gerçekleştirenlerin Almanya’daki izlerini soruşturan ekipte yer almış.
Ardından Federal Başbakan Gerhard Schröder ve Federal İçişleri Bakanı Otto Schily’nin yakın güvenliğini sağlayan ekipleri yönetmiş. 2006 yılında Köln’de yolcu trenlerine yerleştirilen ve patlamadan etkisiz hale getirilen bombalı valizlerin izini başarıyla süren ekibin yönetimini üstlenmiş. Aynı yıl Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble (CDU) tarafından bakanlık emrine alınmış, orada da "terörizmle mücadele ekibi"nin başına geçmiş.
Türkiye’yle müzakerelerde Almanya’yı temsil etmiş
Sığınmacı krizinin zirve yaptığı 2016 yılında Türkiye’yle terörizmle mücadele ve sığınmacılar konusundaki işbirliğinin ön çalışmalarını yapmak üzere “serpa” (özel temsilci) olarak görevlendirilmiş.
Hakkındaki haberlere göre Berlin ve Ankara’daki bu görüşmelerde Türkiye tarafından gelen Almanya’daki Gülen taraftarlarının, bazı gazetecilerin ve diğer muhaliflerin Türkiye’ye teslim edilmesine dair taleplere karşı çıkmış. Kendisiyle ilgili haberlerde Selen’in bu görüşmeler sırasında “bir Almanya memuru” duruşu gösterdiği, Almanca konuşmaya özen gösterdiği, sadece bir kez konuşulanları çevirmede zorlanan tercümana yardımcı olduğunu özellikle vurgulanıyor.
Sivil hayatta turizmci
2016 yılında özel sektöre geçen “kıdemli emniyet müdürü” Sinan Selen, turizm şirketi TUI’de “Güvenlik Direktörü” olarak çalışmaya başlamış. Holdingin hem kendi iç güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmiş, hem de dünyanın dört bir köşesine gönderdiği milyonlarca turistin doğal felaketlerden, terör saldırılarına her çeşit tehlikeye karşı güvenliğine ilişkin gerekli analizleri yapmak, önlemleri almak üzere.
Ve ardından yine eski gibi, bu kez daha büyük yetki ve sorumlukla, devlet istihbaratında görev almaya çağrılmış.
Türkiye vatandaşlığından ayrılmış
Selen’in atanmasını değerlendiren ciddi gazeteciler, bunu “bir Müslüman’ın terfisi” olarak niteleyip, kendilerince Merkel ve hükümetine ya da “egemenlere” karşı muhalifliğini sürdürmeye çalışan aşırı sağcı komplo teorilerini çürütmeye çalışırken, onun özel hayatına ilişkin önemli bir ayrıntılara da yer veriyorlar.
Örneğin uzun süre çifte vatandaş olan Selen’in Türk vatandaşlığından çıkarılması için bir hayli çaba gösterdiği, Türk makamlarının bu konuda zorluk çıkardığı ve sonunda bunun gerçekleştiği anlatılıyor.
Bu arada Selen’in Müslüman olup, olmadığına dair uzun açıklamalara yer veriyorlar. Benzer konumdaki başkalarının dini durumları konuşulmazken Selen’in bu bağlamda gündeme getirilmesini “ırkçıların çirkin oyunu” olarak değerlendirip, “bu oyuna gelinmemesi” uyarısında bulunuyorlar.
Ama bir adım daha ileri gidip, bu konunun kişinin özeline girdiğini belirtip tartışmayı orada kapatamıyorlar. Süddeutsche Zeitung ve TAZ gibi saygın gazetelerin bile bu tuzağa düşmüş olması şaşkınlık veriyor. (GK/HK)
ALMANYA'DA AŞIRI SAĞ YAZI DİZİSİ
1 - Almanya'da Yeni Neo-nazi Tehdidi: "NSU 2.0"
2- Hanibal ve Aşırı Sağcı Gölge Ordusu
3- Almanya İstihbarat Örgütünün Şefi Neden Görevden Alındı?
4- Almanya İstihbaratının Zirvesinde Türkiye Kökenli Bir Yönetici