Almanya'da Aşağı Saksonya Eyaleti'nde yönetimde bulunan Hıristiyan Demokrat Parti ve Liberal Parti (CDU-FDP) hükümeti kabinede değişiklik yaptı ve ülke tarihinde ilk kez Almanya'da doğup büyümüş Türkiye kökenli bir kadın, Aygül Özkan bakan oldu.
Değişikliğin zamanlaması ilginç: Kısa süre sonra Almanya vatandaşı olan Türkiye kökenlilerin en fazla bulundukları eyalette, Kuzey Ren Vesfalya'da parlamento seçimleri yapılacak. CDU, zamanında bir manevrayla, bu eyalet hükümetindeki yerini korumak ve "göçmen dostu" olarak tanınan SPD ile Yeşiller'in alabileceği göçmen oylarını azaltmaya yöneldi.
Avrupa'da yayınlanan Türkçe gazetelerin başlıkları işin başka bir yanının daha olduğunu gösteriyor. Hürriyet Gazetesi, 20 Nisan Salı günü şöyle bir başlık atmış: "Merkel'in hayran olduğu Aygül Özkan, Aşağı Saksonya Sosyal İşler Bakanı oldu - İLK BAKANIMIZ."
Aynı gazetenin internet sitesinde ise bir okur şöyle bir yorum yazmıştı: "Yakında Türkiye aleyhinde çalışmaya başlar."
Türkiye yönetimlerinin yıllardan beri beklentisi şudur: Bulunduğunuz Avrupa ülkesinde vatandaş olun, siyasi partilere girin ve yükselin.
Politikada etkin yerlere gelen Türkiye kökenli kişilerin böylece Türkiye yönetimlerinin politikaları doğrultusunda önemli destek sağlayacakları düşünülmektedir.
Yaklaşık 600 bin Türkiye kökenli Alman vatandaşının bulunduğu düşünülürse, Türkiye yönetimlerinin bu ülkede ne büyük potansiyele sahip oldukları da ortaya çıkar. Bu kişilerin arasından değişik toplumsal kuruluşların yöneticileri, eyalet ve federal parlamento milletvekilleri ve bakanları da çıkabilecektir.
Türkiye, böylece, Avrupa'nın en güçlü ülkesini yönlendirmekte önemli olanak elde edecektir!
Plan yıllardan beri böyle olmakla birlikte bir türlü hayata geçirilemez.
Son alarak İsveç Parlamentosu'nun Ermeni soykırımını tanıması konusunda görüldüğü gibi, milletvekili olan Türkiye kökenliler (Ankara bunları halen Türk olarak görmekte ısrar etmektedir) genellikle partilerinin istekleri yönünde oy kullanırlar. Türkiye hükümeti ve basın da onları bol bol "kınar". "Türklerden bir daha oy alamayacaklarını" söyler, ama işbirliği umudunu korumaya da -mecburen- devam eder.
Hangi ülkenin vekili?
Almanya'da politikada değişik sorumluluk mevkilerine gelmiş Türkiye kökenli insanlar büyük oranda bu ülkede doğmuşlar ve sosyalize olmuşlardır. Anne ve babaları Türk, kendi adları Türkçe olabilir, ama bu insanlar Almanya'nın insanlarıdır. Onların ülkesi Türkiye değil, Almanya'dır. Bağlı bulundukları partinin politikası çerçevesinde faaliyet yürütürler. O politikayı mutlaka Türkiye'deki yönetimin istekleri doğrultusunda etkileyecekleri ise söylenemez.
Kısa süre önce Hessen Eyaleti'nde CDU'dan parlamenter olan İsmail Tipi ile "çok akıllı" bir Türkçe gazete muhabiri arasında şöyle bir diyalog geçmişti. Aktarmadan önce belirteyim:
İsmail Tipi, Almanya'da suç işleyen ve Almanya vatandaşı olmayan Türkiyeli göçmen gençlerin sınır dışı edilmesinden yanadır. Bu gençlerin Almanya doğumlu olmaları ve Türkiye'de yaşamalarının mümkün olmaması onu ilgilendirmiyor. Bu, CDU'nun tipik görüşüdür aynı zamanda.
Muhabir, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği hakkında soruyor:
"Sizce ülkemiz AB üyesi olacak mı:"
"Benim ülkem zaten üye, sizinkini bilemem!"
Bu insanlar acaba Türklüklerini mi unutmuşlar?
İnsanların hangi kültürel ortamda büyüdüklerini, nasıl bir eğitim gördüklerini, kısaca nasıl sosyalize olduklarını dikkate almadan, adı Türkçe olan herkesi Türk zannetmek (bu insanların Kürtlükle herhangi bir ilişkisi olmasa bile) büyük yanılgıdır.
"Almanya'daki büyük potansiyelimizi yeterince kullanamıyoruz" saptaması yersiz bir beklentiye dayanıyor.
Türklüğe bir kere bulaşan hep Türk kalır sanılıyor!
Gerçekte ise hiç de böyle değildir... (EE/EK)