* Bavyera Parlamento binası
Almanya‘nın Bavyera eyaletindeki seçimlerde önümüzdeki dönem için seçilen 205 milletvekili arasında ikisi Yeşiller‘den, biri sosyal demokrat olmak üzere üç de Türkiye kökenli politikacı yer alacak.
Yeşiller‘den Gülseren Demirel‘in Münih‘ten, Cemal Bozoğlu da Augsburg‘dan direkt aday olarak seçilirken, partisi büyük oy kaybına uğrayan Arif Taşdelen ikinci kez seçilmeyi başardı.
* Cemal Bozoğlu, Gülseren Demirel, Arif Taşdelen
Taşdelen, bundan önceki dönemde Bavyera Meclisi‘ndeki tek Türkiye kökenli milletvekiliydi. Seçime yine SPD‘den Bayreuth bölgesinden aday olarak giren Arif Taşdelen‘in kardeşi Halil Taşdelen ve SPD, Yeşiller ile FDP listelerinden ya da bu partilerin direkt adayları olarak giren diğer Türkiye kökenli politikacılar ise seçilemedi.
Öte yandan örgütün Bavyera Başkanı Ateş Gürpınar‘ın liderliğinde canlı bir seçim kampanyası yürüten Sol Parti ise eyalet çapında aldıkları oyların yüzde 5‘lik barajın altında kalması nedeniyle yine meclis dışında kaldı. Bu partinin adayları arasında da çok sayıda Türkiye kökenli politikacı yer alıyordu.
Bavyera Meclisi‘ne seçilen toplam 205 milletvekilinin partilere göre dağılımı, şimdiye kadar burada tek başına iktidar olan CSU‘ya FDP hariç her partiyle koalisyon kurabilme şansı veriyor. Bavyera‘daki CSU, SPD ve Sol Parti‘nin başarısızlığının, Yeşiller, AfD ve FDP‘nin başarısızlığının, bu partilerin iki hafta sonra Hessen‘de yapılacak eyalet seçimindeki durumunu da etkilemesi bekleniyor. Ardından da Berlin‘deki CDU-CSU-SPD koalisyon hükümetini….
Konuyla ilgili ilk haberde Bavyera‘nın en büyük partisi CSU‘nun durumu ele alınmıştı. Burada ise diğer önemli partilere ilişkin son gelişmeler yer alıyor.
FW: Bavyera’ya özgü bir diğer parti
Bavyera‘da önümüzdeki dönemde hükümet ortağı olması beklenen parti Hür Seçmenler (FW), seçimde oylarını bir önceki döneme göre yüzde 2.6 artırarak, yüzde 11.6‘ya çıkardı.
FW, aslında Almanya çapında faaliyet gösteren, asıl siyasal alanı yerel seçimler olan bir parti, daha doğrusu bir yerel girişimler ittifakı.
Bir süredir hem eyalet, hem federal ve hem de Avrupa çapındaki seçimlere de parti olarak giren FW, 1950‘li yıllarda mevcut partilerden ve sistemden memnun olmayan seçmenlerce oluşturulan inisiyatiflerin, ileriki yıllarda önce bir ittifak ve sonra da bir parti çatısı altında birleşmesiyle ortaya çıktı.
Sıradan insanların diğer partilerin görmezden geldiği sorunlarına çözüm iddiasında olan FW saflarında göçmenler de yer alıyor (Örneğin Hessen teşkilatı başkanı ve iki hafta sonraki seçimdeki liste başı adayı Engin Eroğlu gibi), ancak parti başta göç ve göçmenler olmak üzere, birçok önemli konuda sağ, muhafazakar yaklaşımları savunuyor.
Diğer eyaletlerdeki seçimlerin çoğunda oy oranı yüzde 1‘i bile bulamayan, her defasında barajın altında kalan partinin, yerel seçimlerde başarılı olduğu, hatta belediye başkanı çıkarabildiği yerler bile var. Bir süre önce de vekillerini Avrupa Parlamentosu‘nda da (Avrupa seçimlerinde yüzde 5 seçim barajı olmadığı için) seçtirebilmişti.
FW‘in bundan sonra da ne federal düzeyde, ne de diğer eyaletlerdeki seçimlerde başarılı olması beklenmiyor, ancak Bavyera‘daki başarısı muhtemelen bir hükümet ortaklığıyla taçlanacağı için uzun süre devam edebilecek.
Gastronomideki bürokrasiden, polis memurlarının üniformalarının kalitesine kadar diğer partilerin gündemine giremeyen konuları bile tartıştırmayı başararak, diğer partilere yüz vermeyen ya da onlardan hayalkırıklığına uğramış, farklılık arayan seçmenlerin dikkatini çekebilen FW‘in başarısının ardında yatan kişi ise asıl mesleği ziraat mühendisliği olan Genel Başkan Hubert Alwagner (47).
Partinin hem eyalet, hem de federal örgütünün genel başkanlığını yapan Aiwanger‘in olası bir koalisyonda kırsal kesimin gelişimini hedefleyen bayındırlık faaliyetlerin başına geçmek üzere Haymat Bakanlığı‘na getirilmesi bekleniyor. Asıl mesleği ziraat mühendisliği olan Alwagner‘in parti tabanının rahatsız eden “tek adam“ yaklaşımı nedeniyle FW‘nin diğer bakan adayları kamuoyunda pek tanımıyor.
Son cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız aday olarak katılan, televizyonlardaki mahkeme programlarının tanınmış hakimi Alexander Hold‘un da bunlardan biri olabileceği söyleniyor.
Ancak, CSU‘nun koalisyon için başta bunun için çok istekli olan Yeşiller olmak üzere başka potansiyel ortakları sözkonusu olduğu için FW‘nin koalisyon pazarlıklarında eli pek de güçlü olmayacak.
Yeşiller‘in oy patlamasi
Bavyera‘daki seçimlerin birinci galibi Yeşiller oldu. Oy oranını yüzde 9 artıran ve yüzde 17,5‘la Almanya‘nın bu en tutucu eyaletinde ikinci büyük siyasal güç olmayı başaran Yeşiller‘in meclise göndereceği 38 milletvekilinden 6‘sı seçim bölgelerinden doğrudan seçilen politikacılar.
Yeşiller bu sonuçla CSU‘yla birlikte bir koalisyon kurabilecek konuma geldi.
Liste başı adayı Katharina Schulze‘nin ve diğer parti sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa bir zamanlar siyasi yelpazenin solunda olan bu “alternatif“ parti CSU‘yla koalisyona da her an hazır. Ancak CSU‘nun öncelikli ortağı FW olduğu için Yeşiller‘i büyük olasılıkla ana muhalefet görevi bekliyor. Gözlemciler, CSU ve FW arasındaki uzlaşmanın daha kolay olacağı, bu konudaki ilk görüşmelerin seçimden önce gizlice başlatıldığı da söyleniyor.
Bu arada eyalet başkenti Münih‘te en büyük parti olmayı başaran Yeşiller‘in, önümüzdeki yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlığını, burada ve eyaletin birçok büyük kentinde kazanma şansı da artmış oldu.
AFD‘nin yükselişi devam ediyor
Almanya İçin Alternatif (AfD), ilk kurulduğunda (2013) kimilerince “Avrupa Birliği‘ne, ortak para birimine eleştirel bakan ekonomi profesörlerinin partisi olarak“ görülüyordu.
Tabii başından itibaren bu partinin özünde aşırı sağcı olduğu, kısa zaman içinde ırkçı, faşist, neo-nazi grup ve bireylerin “çatı örgütü“ rolünü üstlenebileceğine dair uyarılar da yapılıyordu. Ancak o dönem partinin başında olan “profesörler“in itirazları (bunlardan bir bölümü gerçekten ırkçılık karşıtıydı, nitekim içlerinden bazıları bu arada partiyi terkedip, gitti) medyada geniş yer bulduğu için AfD kısa sürede “demokratik sistem içindeki bir parti“ olarak büyüdü ve şimdiki gücüne ulaştı.
Seçim barajlarını aşarak Almanya‘nın 16 eyalet meclisinden 14‘ne (Bavyera‘yla 15 oldu) ve daha önemlisi Federal Meclis‘e (Bundestag) girmeyi, bunların bir bölümünde ana muhalefet partisi olmayı başardı.
Bir önceki eyalet seçimi partinin kuruluşuyla eş zamanlı olduğu için AfD, Bavyera‘da ilk kez eyalet seçimine katıldı ve oyların yüzde 10,2‘sini aldı. Bu partinin bir yıl önceki genel seçimde Bavyera‘da yüzde 12.4 oy aldığına dikkat çekerek, sözkonusu gerilemeyi “başarı“ olarak görenler de var. CSU‘nun bu partinin argümanlarından bir bölümünü üstlenmesinin kaynaklandığı için bu “başarı“nın demokrasi açısından bir kazanım olmadığı ortada.
Sosyal demokratlarin hezimeti
Bavyera‘da bundan önce bazı seçimlerde yüzde 35‘i (son seçimde yüzde 20,6) bulan oy oranlarını yakalayan, yerel seçimlerde eyaletin başkenti Münih başta olmak üzere birçok büyük kentte önde giden, büyük şehir belediye başkanlığı seçimlerini sürekli kazanan SPD‘nin oyu yüzde 10‘un altına düştü. Böylece sadece CSU‘nun değil, Yeşiller, FW ve AfD‘nin gerisine düşen SPD büyük şok yaşıyor.
Bu durumun partinin son yıllarda federal düzeyde başarısız politikalarının bir sonucu olduğu tüm uzmanlarca kabul ediliyor. Berlin‘deki içinde SPD‘nin de yer aldığı büyük koalisyon hükümetinin icraatlarından ve bu arada tüm rakiplerini bir biçimde bertaraf ederek sosyal demokratların ilk kadın genel başkanı olmayı başaran hırslı politikacı Andrea Nahles‘ten memnun olmayan seçmenin ya sandık başına gitmeyerek ya da başta Yeşiller olmak üzere oyunu başka partilere vererek tavır aldığı tahmin ediliyor.
Bavyera‘daki başarısızlık, öncelikle partinin bu eyaletteki sevilen başkanı Natascha Kohnen‘a yönelik direkt ya da doğrudan istifa çağrılarına yol açtı. Ancak Genel Başkan Andrea Nahles‘in de giderek daha da artan istifa çağrılarına muhatap olması ve SPD‘nin CDU-CSU‘yla federal düzeyde koalisyona girmeyip, muhalefette kalması gerektiğini savunanların daha da güçlenmesi bekleniyor.
Meclis başkani en küçük parti FDP‘den
Bavyera seçimlerinde bazen barajın altında kalarak (yüzde 1.7‘ye kadar gerilediği bile olmuştu), bazen de barajı aşarak Eyalet Meclisi‘ne girebilen, bazen de dışında kalan Hür Demokrat Parti (FDP), 2008‘deki seçimlerde anahtar rolü üstlenerek CSU‘yla koalisyon ortağı bile olabilmişti. 2013‘deki seçimde barajın altında kalıp, meclise giremeyen liberaller, bu pazar kıl payı farkla (yüzde 5.1) hedeflerine ulaşabildiler.
Bu sonuçtan oldukça memnun olan FDP‘nin önümüzdeki dönemdeki politikalarını, FW ve AfD gibi CSU‘dan memnun olmayan, uzaklaşan sağ seçmenleri kazanabilmek umudunun belirleyeceği sanılıyor.
Öte yandan en küçük parti FDP saflarından seçilen ünlü Gazeteci Helmut Markwort‘ın (82) yeni meclisin ilk başkanı olacağı öğrenildi. Haber dergisi Focus‘un kuran ve Almanya‘nın en önemli dergileri arasında girmesini sağlayan Markwort, yeni meclisi açacak ve yeni başkan seçilinceye kadar bu görevi yürütecek.
Sol Parti başarısız
Türkiye ve Almanya vatandaşlığı olan genç politikacı Ateş Gürpınar‘ın eyalet eş başkanlarından biri olduğu Sol Parti‘nin yüzde 5‘lik barajı aşarak Bavyera Meclisi‘ne girmesini bekleyenler hiç de az değildi.
Parti, bir yıl önce gerçekleştirilen genel seçimlerde Bavyera seçmeninin yüzde 6‘sından fazlasının desteğini alabilmişti.
Ayrıca son zamanlarda CSU hükümetinin uygulamaları, konut kiralarının artmasından, ırkçılığa demokratik kamuoyunu yakından ilgilendiren sorunları konu alan geniş katılımlı protestolar, Sol Parti‘nin en azından bir yıl önceki başarısını tekrarlayabilceği yorumlarına yol açıyordu. Ancak sonuç öyle olmadı, gerçi bir önceki eyalet seçimlerine göre oy oranı yüzde 1.2 arttı, ancak yine de barajın çok altındaydı (yüzde 3.2).
Bu sonucun Sol Parti‘nin önde gelen isimlerinden Sahra Wagenknecht ve Oskar Lafontaine çiftinin bir süre önce başlattığı sol popülist “Ayağa Kalk!“ hareketinin, sol saflarda neden olduğu kargaşadan kaynaklandığı ileri sürülüyor.
Sığınmacılar konusunda geleneksel sol yaklaşımın tam tersi çıkışlarıyla bilinen iki politikacı, bir süre önce oluşan hareketin toplumun aşırı sağa kaymasını önlemek hedefiyle, sol, sosyal demokrat, çevreci partilerin tabanına dayanan yeni bir alternatif hareket başlatmışlardı.
“Ayağa Kalk“ hareketinin özellikle geçen cumartesi günü Almanya‘nın ve Avrupa‘nın birçok kentinde gerçekleştirilen milliyetçiliğe ve aşırı sağa karşı kitlesel gösterilerden uzak kalması, Sol Parti‘ye olumlu bakan kesimlerde tepkilere neden olduğu ve bu durumun sandığa yansıdığı ileri sürülüyor. (GK/EKN)
TIKLAYIN - Almanya'daki Eyalet Seçimleri / Bavyera'daki Seçim-1