Geçen pazar günü Saksonya’da yapılan yerel seçimlerin sonuçları, ancak ölümle veya yaralanma ile sonuçlanan ırkçı saldırılar söz konusu olduğunda konuyu gündemine alan burjuva basınının dahi aynı soruyu sormasına neden oldu.
Neofaşist Ulusal Demokratik Parti'nin (NPD) Saksonya eyaletindeki bütün yerel meclislere girmesi, bir iki gün skandalize edildikten sonra, her zamanki gibi gündemden düştü.
Yaklaşık 4,2 milyon insanın yaşadığı ve 2,9 milyon seçmenin olduğu Saksonya’da NPD’nin oylarını dörde katlayarak, 160 bin oy alması (yüzde 5,1), 2009 genel seçimlerinde neofaşistlerin aynı başarıyı gösterecekleri anlamına gelmez elbette.
Ancak NPD’nin kimi kentlerde yüzde 25 ile Sosyal Demokrat Parti'yi (SPD) dahi geride bırakması, Alman toplumunun genel travmasına ve neofaşizmin toplumun çeperinden, toplum merkezine yerleşerek "olağanlaştığına" dikkat çekmektedir. Kaldı ki bu, Almanya gibi uğursuz bir geçmişe sahip olan bir ülkede son derece düşündürücüdür.
Fenomen
Seçim sonuçlarını analiz eden kimi burjuva yorumcusu, NPD’nin başarısının bir "Doğu Almanya fenomeni" olduğunu ısrarla vurguluyor. Hatta bu başarıyı "devlet sosyalizmi" deneyi ile birebir ilişkilendiren de var. Bu ideolojik manipülasyonu bir yana bıraksak da, neofaşistlerin neden Doğu eyaletlerinde böylesine başarılı olduklarını araştırmak gerekiyor – hele hele, buraları Sol Parti’nin ikinci büyük parti olduğu bölgeler ise.
Öncelikle seçime katılım oranının neredeyse yarıya düşmesinin, kimi yerlerde seçmenlerin yüzde 70’inin seçime katılmamış olmasının, protesto seçmeninin NPD’ye yönelmesinde önemli bir etken olduğunu vurgulamak gerekiyor. Ama salt seçimlere katılım oranı ile "fenomeni" açıklamak olanaklı değil.
Sağdan kapitalizm eleştirisi
Kanımca tüm diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Almanya’da da neofaşizmin kök salmasında neoliberal politikaların, yaratılan korku ortamının, ırkçı göçmen yasalarının ve elbette refah şövenizminin etkisi büyük. Sol Parti’nin bu haftaki anketlerde yüzde 15’lik (2005: yüzde 8,7) bir orana yükselmiş olması, nasıl neoliberalizme karşı bir toplumsal direnç oluşmakta olduğunu gösteriyorsa, NPD’ye kayan oylar da aynı hassasiyete dikkat çekiyor.
NPD’nin bilhassa işçiler, işsizler, yoksullar ve emekliler arasında bu kadar taraftar bulmasının en önemli nedenlerinden biri de, politik söyleminde yaptığı niteliksel değişimde yatıyor. Gerek NPD, gerekse de diğer aşırı sağ ve Nazi örgütlenmeleri, Sol Parti’nin 2005’de Federal Parlamento’ya girmesinden bu yana "sağdan antikapitalizm eleştirisi" yapıyorlar. Neofaşistler bir kaç yıldır artan bir biçimde antikapitalist, küreselleşme karşıtı ve sosyal adalet taraftarı bir söylem ile propagandalarını yürütmekteler.
Bu yeni bir strateji değil tabii ki. Hitler’in NSDAP’si de – Türkçesi: Milliyetçi Toplumcu (Nasyonal Sosyalist) Alman İşçi Partisi – benzer "antikapitalist" söylem ile iktidara gelmişti. Hitler’in günümüzdeki torunları da "iş ve sosyal adalet" talebini "ama sadece Almanlar için" diyerek ulusalcı bir kılıfa sokuyorlar. Özellikle Doğu eyaletlerinde de sözde "ulusal sosyalizm" talebini öne sürüyorlar. Küreselleşmenin "ulusal çıkarlara" ters düştüğünü söyleyerek, kapitalist küreselleşme mağdurlarının sempatisini toplamayı başarıyorlar.
Diğer taraftan, bilhassa yerel seçimlerde gösterdikleri "sıradan vatandaş" adayları ile, saldırgan dazlak Nazilerden "farklı" bir kadroya sahip olduklarını, mahalledeki komşunun, doktorun, bakkalın, avukatın veya işyerindeki meslekdaşın da NPD’li olduğunu, dolayısıyla "halkın içinden" çıktıklarını telkin ediyorlar.
"Vatandaşlık testi"
Muhakkak ki tüm bunlar neofaşizmin iğrenç ve insanlık dışı bir ideoloji olduğu gerçeğinin üstünü örtmüyor. Ama neoliberalizmin cenderesi altındaki ve geleneksel Alman şövenizminin etkisinden kurtulamamış insanları, sosyal sorunları ırkçı yaklaşımları ile tematize eden NPD’ye yaklaştırıyor.
Egemen politikanın neofaşizmin ekmeğine yağ sürdüğünü söylemek için siyaset bilimcisi olmaya gerek yok. Gene bu hafta Alman vatandaşlığına alınmak için zorunlu hale getirildiği açıklanan "vatandaşlık testi", Nazilerin "haklı" olduklarını tecil etmek için kullanacakları ırkçı yaklaşımın Alman devletinin tepesinden yapıldığını kanıtlıyor. Ve böylelikle de neofaşizmin olağanlaşmaması, sıradanlaşmaması için hiç bir neden kalmıyor.(MÇ/EÜ)
* Devam edecek.
** Bu yazı Yeni Özgür Politika'nın 14 Haziran tarihli sayısında yayınlandı. Arabaşlıklar bianet'e ait.