Geçtiğimiz hafta, Almanya’nın altı kentinde Türkiye’de 68 toplantıları yapıldı.
Düsseldorf, Wuppertal, Frankfurt,Gelsenkirschen şehirlerinde Ertuğrul Kürkçü ve ben Atilla Keskin konuşmacıydık.
Köln ve Berlin’de Almanca ve Türkçe olarak yapılan toplantılara Kürkçü ve benim yanısıra Ragıp Zarakolu, Halil Çelimli ve Ayten Gümüşel’de katıldı. Berlin’deki toplantıda Emine Sevgi Özdamar da vardı.
Ne mi konuştuk?
Neleri mi tartıştık?
Elbet sosyalizmi, devrimi, elbet enternasyonalizmi, elbet halkların kardeşliğini konuştuk.
Emekten yana, baskı ve sömürüye, militarizme, kapitalizme karşı idi söylediklerimiz.
Anlaşılır ve sade idi anlattıklarımız.
Dün 68'de olduğu gibi bugün de çözümün ancak sosyalizmde olabileceğini anlatıyorduk çünkü.
Türkiye halklarının kardeşliğini, kapitalizme ve emperyalizme karşı ortak kavgalarını konuştuk.
68 Devrimcilerinin bugüne kadar uzanan sapasağlam kalmış ütopyalarını konuştuk.
68’in edebiyatta, müzikte, sinemada, tüm sanat dallarında estetik bir güzellik yarattığını konuştuk.
68’in devrimci ruhunun içini boşaltmaya çalışan, onu piyasayla bağdaştırma çabasındaki kalem erbabının niyetlerini çözümledik.
68 devrimcilerinin “cuntacılara alet olduğu” söylentilerini gerçeğin mihengine vurduk, örnekleriyle açıkladık.
68 devrimcilerini magazine tahvil ederek piyasaya sunan ve rantına ortak olanların neden vicdanlarda kabul göremeyeceğine hep birlikte bir daha tanık olduk.
Hiç bir ayrım gözetmeden, işkencehanelerde, idam sehpalarında, şehirlerde, dağlarda kurşunlanan, katledilen 68’in sosyalistlerini andık; onlar için saygı duruşunda bulunduk.
68’i yeni bir evreye doğru taşımak amacıyla kurulan THKO, THKP-C, TİKKO gibi örgütlerin sistemden radikal bir kopuş olduğunu; egemenlerin, ordunun himayesinde devrim yapılamayacağını, devrimci örgütlerin halkın, emekçilerin gücüne dayanarak devrim yapılabileceği anlayışı ile hareket ettiklerini anlattık.
Deniz Gezmiş’in, idam sehpasında haykırdığı son sözlerinin bugüne de ışık tuttuğunu anlattık. Onun dediği gibi, "yaşasın Marksizm-Leninizm, yaşasın Türk ve kürt halklarının ortak mücadelesi", diye haykırdık.
Türkçe konuşulan toplantıların çoğu devrimci dernekler ve Alevi dernekleri tarafından ortaklaşa düzenlenmişti.
Berlin ve Köln’deki toplantı ise Almanca ve Türkçe olarak yapıldı. Hans Böckler Vakfının finanse ettiği bu toplantıların düzenlenmesini Stephan Stracke sağlamıştı, moderasyonunu ise Martin Rapp yaptı. İki dilli olarak yapılan bu toplantılarda katılımcıların yarıdan fazlası Alman devrimcileriydi ve büyük bir ilgiyle izlediler, toplantılar sanki 1968’in enternasyonel ruhunun pratikteki bir yansımasıydı.
Toplantıların tümüne katılan dinleyici Türkiyeli arkadaşlarda da büyük bir heyecan ve çoşku hakimdi. Bir başka güzellik, katılımcıların büyük çoğunluğunun yaşları elli-altmış olan emekçi insanlar ve onların gencecik çocukları olmasıydı. Özellikle kadınlar ve genç kızlar toplantıların en dikkatli izleyenleriydi. Çeşitli şehirlerin her birinde yüz ile üç yüz arası katılım oldu ve saatlerce sürmesine rağmen Alman ve Türkiye’li izleyiciler hiç bir bıkkınlık göstermeden sonuna kadar çoşkuyla izlediler.
İzleyicilerin gözlerindeki ışık o kadar açıktı ki, biz konuşmacılar kendi kendimize sık sık; “68 de ekilen tohumlar kırk yıl sonra yeniden filizleniyor,” dedik hep.
Alman, Türkiye’li tüm izleyenler olgun, saygılı, heyecanlı, çoşkulu ve sabırlıydı.
Konuşmacılar da öyleydik.
Hergün uzun yollar katederek başka bir şehirdeydik. Bu nedenle bedenlerimiz yorulmuştu ama dipdiriydi yüreklerimiz, beynimiz ve düşüncelerimiz de...
68 Türkiye’sinin devrimci ışıltısı vardı izleyicilerin gözlerinde.
Bizim gözlerimizde de.
68 deki gibi, paylaşmacıydık, kardeştik...
68 deki gibi birlikte özgürdük...
Farklıydık birbirimizden ama aynıydık.
Özgürce dile getirdiğimiz farklılıklarımız aynılaştırıyordu bizi...
Farklılıklarımız zenginliğimizdi, aynı 68'lerde olduğu gibi.
Bu satırları Berlin’in emekçi bir semtinde, sabahın köründe küçük bir kahvenin terasında yazıyorum. İster inanın ister inanmayın; ben bunları yazarken küçük, minicik bir serçe masama kondu. Teklifsizce, özgürce, hiç korkmadan, çekinmeden, ürkmeden ekmeğimi benimle paylaştı.
68’li olduğumu anlamıştı sanırım... (AK/EK)
ATİLLA KESKİN yazdı
Almanya'da 68'i Anmanın Hasret ve Heyecanı
Almanya'nın birçok kentinde, Ertuğrul Kürkçü, Halil Çelimli, Ragıp Zarakolu, Ayten Gümüşel'le tarihimizi ve bugünümüzü konuştuk. İzleyicilerin çoğu 50-60 yaşlarındaki emekçiler ve gencecik çocuklarıydı: "68'in tohumları filizleniyor" diye düşündük.
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
ilgili haberler
diğer yazıları
KIZILDERE 50.YIL/ CİHAN ALPTEKİN
Kızıldere Ruhu ve Cihan yoldaşıma mektup
30 Mart 2022
ATİLLA KESKİN YAZDI
Bir Başka Vedat Türkali
1 Eylül 2016
ATİLLA KESKİN'DEN
Altı Mayıs'a Dair
5 Mayıs 2012
ATİLLA KESKİN'DEN
Denizler Unutulmayacak
19 Nisan 2010
KIZILDERE KATLİAMININ 38. YILI
Ne Can, Ne Şen İnsandı, Senin O Laz Dostun, Be, Deniz!
15 Nisan 2010