Geçen hafta Zaporojiya’ya Rusya’nın Roket saldırısı ve 14 kişinin yaralanması sonrası ilk kez şehir merkezine gittim. Hani derler ya gitmez olaydım. Üç kuruşluk keyfimin içine ettiler.
Sabah 9'da köy minibüsüyle yola çıktık. Şehrin girişinde her zamanki gibi denetim noktasına geldik. Son zamanlarda fazlaca bir arama yapılmıyordu, Şöyle bir bakılıp geçiliyordu.
Bazen de sadece arabadaki erkekleri indiriyorlar, kimlik denetimi yapılıp yeniden yolumuza devam ediyorduk. Yine aynı uygulama yapılacak diye arabadan indirildik.
Ben ikinci sıradaydım. Polis benim Ukrayna kimliğimi görünce ”sen şöyle ayrı bir yerde dur “ dedi. Diğerlerini denetleyip işini bitirince bana tekrar döndü. İkamet adresimi istedi. Bütün gerekli evrakları, telefondakiler de dahil gösterdim.
Sonra bana Türk pasaportumu sordu. Ben yanımda taşımadığımı, böyle bir uygulama ile ilk kez karşılaştığımı söyledim. Sonrasında telefonuma daldı. Bu arada minibüsün beni beklediğini de belirteyim.,
Rusya telefonu
Telefonun e-posta adresini ve de telefonumu kopyaladı. Bunlarda yetinecek derken birden bana telefonumda kayıtlı iki numara gösterdi. Kaşla göz arasında benim telefonumdaki iki Rusya’ya ait telefonunu buluvermişti. Sanıyorum bunun için özel bir kod girdi.
Önce birinci numarayı sordu. Bir gazeteciye ait olduğunu söyledim. Bu gazeteciye kendi isteğim ile ulaşmıştım. Çünkü bu bölgelerle ilgili özel haberler yapan, Türkiye'deki bir televizyon kanalının özel muhabiri. Çevremde neler olup bittiğini onun gözünde de öğrenmek istemiştim.
Diğer numarayı bir an ben de tanıyamadım. Şaşa elekticisva gibi bir şey kaydetmişim. Bu numaranın Rus numarası olduğunun bile farkında değilim. Bu kim? Tam bilmiyorum., gitar falan ile ilgili olabilir dedim. Konuşmalar uzayınca minibüsteki yolcular ve şoför haliyle huzursuz oldular. Sonuçta benim yüzümden onların zamanı da çalınıyordu.
Sorular uzayınca polis bana arabada bir şeyim olup olmadığını sordu. Sırt çantam olduğunu söyledim. Onu al gel dedi. Çantayı aldıktan sonra da minibüse gitmesini söyledi. Böylece ben de yolda alıkonulduğumu da anlamış oldum.
Pasaport peşinde
Baktım bu iş karakola kadar gidecek, hemen en yakınlarımı aradım. Polis ile diyalog kurdurdum. Polis hala benim Türk pasaportumun peşindeydi. Bize evden pasaportun resmini çekip göndermenin mümkün olup olmadığını sordu.
Evde kimsenin olmadığını, bu yüzden mümkün olmayacağını belirtik. Bunun üzerine yapacak bir şey yoktu. Bana bundan sonra Türk pasaportunu yanımda taşımamı söyleyerek serbest olduğumu söyledi.
En yakın şehir için minibüse binebilineceğim durak üç kilometre uzaklıktaydı. Güneşin altında yaya o durağa gidip tekrar şehir merkezine yöneldim.
Sonrasında Şaşa elektirik falan gibi kaydettiğim telefonun ne olduğunu da buldum. Gerçekten bu numara şu an Rusya da çalışan ve yaşayan köydeki evine göz kulak olduğum birisine aitti. Kendi kendime gülmekten başka yapacak bir şey yoktu. Zavallı adamı gitarist falan yapmıştım.
Şehirde
Şehir merkezine gittiğimde bütün bu gerilimin orada da süreceğini bekledim ama ortalığı sakin buldum, her şey eskisi gibiyiydi. Şehirdeki gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Öncelikle benzin ve gaz sıkıntısı giderilmiş gözüküyor. Benzinin 50 gazın da 30 grinva olmasıyla birlikte yol ücretleri üçe katlandı.
Şehir içinde elektrikli tramvaylar hala ücretsiz çalışıyor. Kenti ortasından ikiye bölen 17 km uzunluğundaki cadde üzerinde çalışan ücretsiz tramvaya binmek için durağa gittiğimde büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Ne de olsa ben de buranın fakir insanlarından olduğum için özellikle tramvayı kullanmak istedim.
Yoksulluğun fotoğrafı
Tramvayın gelmesiyle tıka basa dolması bir oldu. İğne atacak yer kalmadı. Tramvayın arkasında duran yine aynı cadde üzerinde çalışan minibüslere baktım, içi boş yanımızdan geçiyorlardı. 4 grivna olan minibüs ücretleri 13 grivna olursa tam da olacağı buydu.
Sonrasında gittiğimiz yere kadar tramvay yolcu alamadı. Sadece zor bela yolcu indirdi. Aynı gözlemi geçen haftalarda köye taşıma yapan taksilerde de yapmıştım. Köye minibüsler 45 girvnaya çalışıyor. Taksiler ise şu an 50 grivna.
Taksilerin kalkması için en az dört kişi gerekiyor. Minibüs durağında bekleyen onca kişiye karşın birkaç kişiyi bulmak artık büyük sorun oluyor. 5 grivna farkı vermek yerine 45 dakika ya da birsaat minibüsü beklemeyi insanlar göze alıyor.
Bu arada burada tuvalet ücretlerinin 3 grivna olduğun da belirteyim. Bu durumları görüp anlatınca sanıyorum buranın fakirleşmesi, yoksullaşmasının fotoğrafını çektiğimi düşünüyorum.
İki müzisyen
Şehir merkezinde geçen haftaki Rus saldırısından eser yoktu. Ordu için yardım toplayan müzik gurubuna rastladım. Ayrıca yaşlı başlı iki gitarist gurubuna denk geldim. Neredeyse tezgahı topluyorlardı.
Benim dinleme isteğimi görünce devam ettiler. Sonrasında başkaları da gelip dinletiye katıldı. Ben de günün gerilimini atmak adına onları bir güzel alkışlarımla tempo tutarak yüreklendirdim.
Zevkli dakikalar geçirdim. Fotoğraflarını çektim. Müzik benim hırpalanmış ruhuma iyi geldi.
Parklar, bahçeler çıvıl cıvıldı. Yiyecek, içecek yerleri açıktı. Halk pazarını gezdim. Pazar fiyatlarını görüntüledim. Fiyatları görünce iyi ki bunları biz satın almıyoruz diye kendi kendime söylendim.
Çünkü alacak olsam bunları burada zor alırım. Patlıcanın Pazar fıyatı 35-40 45 TL karşılığı gözüküyordu. Her şey ateş pahası. Üretici olmanın bir kez daha gururunu yaşadım.
Sonrasında da sağ salim köyümüze döndüm. Dönüşte herhangi bir kimlik denetimine tabi tutulmadım.
Geçen aylarda gözaltına alınmamdan sonra şimdi de alıkonulmayı yaşayan buradaki tek Türk ve gittikçe etnik kimliğimin eziyetini çekmeye başlayan birisi olarak, bütün bu tedirginliklere son vermek adına savaşa hayır demenin savaşı durdurun demenin zamanı geldi de geçiyor diye düşündüm yine. (İD/APK/KU)