"Mekan oynatıyor abi"
Uğur Tütüneker kılığına girmiş Cem Yılmaz orta sahadan vurduğu iki adet topun sahanın iki ucundaki kalelere gidip "gol" olmasından sonra böyle diyor ...
Gönüllere taht kurmuş (niyeyse) bir markayla adı anılan Türk Telekom Arena 'nın açılışında yaşanan protestolar, daha da önemlisi muhterem başbakanın, daha da muhterem TOKİ başkanının ve diğerlerinin hazımsızlığı sonucunda bir mekanın ne kadar oynatabileceği gözler önüne serildi ...
Ali Sami Yen'e ne oldu?
1964'te kullanılmaya başlanan Ali Sami Yen stadı 2007 itibariyle artık bir "turizm+ticaret" alanı olarak görülmek istendi; kentin merkezinde yer alan bu arazi iştahları kabartır hale geldi.
Stadın üzerinde bulunduğu alan Şişli İlçesi, Dikilitaş Mahallesi, 58 pafta, 1199 ada, 384-385 parsellere kayıtlı. Muhterem Başbakanın ileri sürdüğünün aksine alanın bir kısmı (385 parsel) 2007 itibariyle Galatasaray Spor Kulübü Derneği'ne aitti.
Bu nedenle, Ali Sami Yen'in bulunduğu arazinin Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne ait olan bir kısmı (384 parsel) ile ilgili doğrudan işlem yapılabildi, bu alan TOKİ'ye devredilebildi.
Ali Sami Yen'in bulunduğu arazinin geri kalan kısmı (385 parsel) ile ilgili olaraksa Galatasaray Spor Kulübü Derneği'nden muvafakat alındı.
Daha açık söyleyelim, Galatasaray'ın malı olan bir "arazi" Galatasaray'ın yöneticilerinin rızasıyla Galatasaray'ın elinden alındı.
Açıkçası, bir kısmı doğrudan kamuya ait olan diğer kısmı ise Türkiye'nin en önemli kulüplerinden biri olan Galatasaray'a sportif gerekçelerle devredilen arazi artık kamusal erişime (spor müsabakalarına) ayrılamayacak kadar değerli görüldü.
An itibariyle, Ali Sami Yen'in yerinde arşa doğru yükselen ve magma tabakasına doğru yaklaşabilen bir yapı yapılabilmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmıyor.
Taksim'den Levent'e kadar olan hatta insanların gidebileceği donatı alanı var mı; eldeki son kamusal alanlar neden yeşil alanı ya da donatı alanı olarak öngörülmek yerine "imtiyazlı" imar uygulamaları ile özelleştiriliyor gibi soruların yanıtı ise yok ...
Ali Sami Yen'in isminden, Türkiye futbol tarihi için bir kırılma anı olan Neuchatel Xamax zaferi gibi onca tarihin tanığı bir stattan bu kadar rahat vazgeçilmesi nasıl anlaşılabilir ?
Sonra koskoca bir camiaya kapı kulu muamelesi yapılmasına şaşırılır mı?
Peki ya Seyrantepe
Ali Sami Yen Stadı arazisinin artık bir "meta" olarak iştah açtığı anda Galatasaray'a yeni bir stat yaratmak, Erdoğan'a ise patronajını gösterebileceği yeni bir "alan" bulmak gerekiyordu.
Seyrantepe ile ilgili imar planı değişiklikleri işte tam da böylesi bir anda gündeme geldi.
Biliniyor, TEM otoyolu da giderek (tıpkı D-100/E-5 Karayolu gibi) kent içi bir yola dönüşüyor. TEM otoyolu çevresinde yoğun bir yapılaşma (önemli bir bölümü bizzat TOKİ eli ile) gerçekleştiriliyor. Bu meselenin ulaşım ile ilgili olan, 3. Köprü'nün bir zorunluluk haline getirilmesi ile ilgili kısmı.
Seyrantepe, İstanbul'un bugünü ve geleceği için çok önemli doğal özellikleri olan bir bölgedir, "kuzeyin" kapısıdır ...
Seyrantepe, metropoliten alanın bütününde yaşayan insanların nefes aldığı önemli bir koridor; ekolojik rezervlerin korunabilmesi için gerekli sınırların çizilebilmesi için önemli bir olanaktır.
Bir stadın tek başına bu kadar büyük bir tahribata neden olamayacağını söyleyenlere (bizzat stadın bir ekolojik koridora inşa edildiğini bir an için unutarak) o stadın asıl Seyrantepe bölgesindeki yapılaşmayı teşvik edici, emlak piyasası denen şeyi "tanzim" edici bir anahtar işlevi görmekte olduğunu belirtelim. İzlemeyi sürdürün ...
Patronaj mı, hegemonya mı?
Kentsel kaynakların dağıtımı, yeniden bölüşümü konusu Türkiye kapitalizmi açısından da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tek parti hegemonyası açısından da merkezi bir önemde.
İstanbul'da köpürtülen emlak piyasası hem iktisaden hem de siyaseten siyasi iktidar için bir gereksinim, bir zorunluluk...
İstanbul'un ulaşım ağlarının kesiştiği noktalardan birinde bulunan, yerinden alınıp başka bir yere (kentin en önemli otoyolunun kenarına, yapılması planlanan bir hastanenin yanı başına) taşınması için şehircilik ilkeleri açısından tek bir gerekçe gösterilemeyecek bir anıt stat "muvafakatınız"la elinizden alınır ve yeni stadın açılışında muhterem Başbakan her cinsten mahallenin delikanlıları tarafından protesto edildi diye en ölçüsüz biçimde azarlanırsınız ...
Muhterem Başbakan ve muhterem TOKİ Başbakanı'nın patronajını kabul ederseniz hegemonyalarına itiraz edemezsiniz.
Herhangi bir spor kulübünün ali menfaatleri için göz yumulan kamu yararına aykırılıklar döner dolaşır "sokmam lan sizi stada" babalanması biçiminde karşınıza çıkar.
Ellerimizden alınan takımlarımızın yeniden taraftarları tarafından kazanılması ancak gören gözün, işiten kulağın sesi olmakla olanaklı.
Perde arkasında kotarılan işleri kabullenmeksizin gerçek bir sportif keyfi geri kazanmamız gerekir çünkü yenilse de yense de taraftarız onunla...
Bu kadar kuru laf yeter, benim bir önerim var ...
Muhterem Başbakanın azarından, her boydan terbiyesizin hakaretlerinden, "vermez ha stadın anahtarını" fısıldamalarından panikleyen Adnan Polat bilmem kaç kamera ile tespit edilen görüntüleri polisle birlikte inceleyeceklerini ve Erdoğan'ı (her ikisini de) protesto edenlerin stada alınmayacaklarını açıkladı ...
Ne hakla diye sormak gerekir, sen kimsin diye sormak gerekir, nerde kaldı kanun nerde kaldı hukuk diye sormak gerekir, ne senin ne de muhteremlerin babasının malı değil İstanbul demek gerekir ve saire ve saire ...
Benim önerim ise, nereye almıyorlarsa muhteremleri protesto edenleri hep birlikte gidelim oranın kapısına ...
Emin olun, zuladaki siyah beyaz, sarı lacivert, sarı kırmızı atkılar bile çıkar gelirler... (CA/EÜ)