"Yüzleşme Derneği" Başkanı Cafer Solgun'un düzenlediği basın toplantısındaki söylediklerini maddeler halinde yazacağım: "Alevi sorunu, evrensel hukuk, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan belge ve sözleşmelerde yer alan ilkeler çerçevesinden ele alınmalıdır..." diyen Solgun, şöyle devam ediyor:
"1) Varlığı tarafsız devlet ilkesine aykırı olan Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir.
2) Bazı Alevi örgütlerinden gelen 'dedelere maaş bağlanması' önerisi, devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması ilkesiyle çelişmesi ve Aleviliği de devlet güdümüne sokacak olması bakımından kabul edilemez.
3) Çözüm, dedelerin memurlaştırılması değil, imamların da bu statüden çıkarılmasıdır.
4) Cemevlerine yasal statü tanınmalıdır.
5) İçeriği ne olursa olsun, zorunlu din dersi kaldırılmalıdır".
Altına imzamı atıyorum.
Diyanet kurumu bu ülkenin temel sorunlarından biridir. Ancak bu ülkenin öncelikli sorunları arasında Diyanet sorunu geri planda kaldığı için, şimdilik gündemde değil. Biline ki yakın bir gelecekte bu konu tartışılacak.
Demokratikleşme sürecimizin önündeki en büyük engellerden biri de, böyle bir kurumun varlığıdır. Böylesi kurumlara sahip olan devletin inançlar karşısında eşit mesafede olması ve başka inançların güvencesini sağlaması mümkün değil.
Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tedricen de olsa, devlet kurumu olmaktan çıkarılması, başta Aleviler olmak üzere başka inanç guruplarının da özgürleşmesi anlamına gelir.
Devletin tarafsız ve herkese eşit mesafede olmasının temel koşullarından biri, din ve Diyanet işlerini inanlara bırakmasıdır.
Devletin ben şu inancı tanıyorum, bu inancı tanımıyorum deme hakkı olamaz! İnançlardan devlete ne!
Alevilerin durumuna dönecek olursak; bir kere Aleviler yekvücut bir kitle değil. İkincisi, tüm Alevileri temsil eden tek bir kuruluş yok; her Alevi kuruluşunun kendince bir temsil yetkinliği var. Birçok Alevi kuruluşunun bir araya gelmesiyle bu temsil yetkinliği ve söz söyleme alanı elbette genişler.
Aleviler ve Alevilik adına söz söyleyenlerin yukarıda Cafer Solgun'un görüşlerini ciddiyetle ele almaları gerekir. Kaldı ki bu kuruluşların çok büyük bir bölümünün de böyle düşündüğünü sanıyorum. Aleviler inanç özgürlüğü ve eşit yaşamayı, Sünnilerle Diyanette bulunmakla, dedelere maaş bağlanmasıyla, zorunlu din derslerine Alevilik bölümünün konulmasıyla vs. sağlayamazlar. Bu bir oyalamadır, hatta tuzaktır. Bütün mesele, demokratik bir anayasa ve sistem talep etmek ve bunun doğrultusunda Diyanet kurumunu resmi alandan çıkarılmasını istemektir.
Alevi çalıştayları
Hükümet iki yılda yedi kez Alevi Çalıştayı düzenledi.
1) Bu hükümet hiç değilse bir Alevi Çalıştayı düzenledi. Bu iyi olan unsur.
2) Hükümetin düzenlediği bu çalıştaylardan somut bir sonuç çıkmadı. Bu da kötü olan unsur.
Neden çözümleyici sonuç çıkmadı?
Bunun iki nedeni olduğu kanısındayım.
1) Hükümet kanadı Alevilik konusundaki önyargılarını aşabilmiş değil ve konu hakkında yeterli bir görüşü yok. Çalıştaylara da bazı ilgisiz, bilgisiz kişileri çağırması, eğer bir manipülasyon değilse, konu hakkındaki yetersizliklerini gösterir.
2) Ancak daha da önemlisi, bu sorunun demokratik çözümü, anayasal bir mesele olup yeni ve kökten düzenlemeler gerektirmektedir. Ve Alevilik sorunu, aslında devlet katında hayat bulan Sünniliğin üzerinden tartışılabilir ve anlaşılabilir. Bu nedenle önce 'devlet Sünniliğinin' kamusal alandaki yer alış biçiminin tartışılması gerekir. Bu yapının tasfiyesi ve inançlar sorununun demokratik çözümü, AKP'nin paradigmalarını ciddi ölçüde sarsar. Dolayısıyla AKP, birçok diğer konuda (açılımlar vs) olduğu gibi, Alevi Çalıştayları için de daha çok "mış" gibi yaptı! (HŞ/HK)