“Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin!
Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,”
Charles Baudelaire
Büyükçekmece’de deniz kenarında Albatros adında 30 dönümlük bir park var. Park düzenlemesi yapılmamış ve kısa süre önce de imara açma planları gereğince epeyi ağaç kesilmiş.
Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün diyor ki, burası belediyemizin mülkiyetinde ve eskiden beri turizm imarı olan bir yer.
Başkan Akgün, yer benim, satarım diyor!
Akgün yeri geldiğinde belediyeciliği en iyi ben bilirim diye mangalda kül bırakmıyor ama kamu yararı nedir sorusunun ya cevabını bilmiyor ya da işine gelmiyor!
Çevresine, yeşiline, yaşam alanlarına sahip çıkan insanlar da, satamazsın diyor!
Dramatik hikâye devam ediyor!
Direnenlerin sayıları azdır ama kazanımları büyüktür, kutluyorum.
Türkiye’deki cari siyasetin seviyesiz taktiklerinden biri de, muhalefeti susturmak için ona kara çalmak, iftira atmak ve suçlamaktır! Bundan geri kalmayan Akgün de, Albatros direnişçilerini PKK’li olmakla itham ediyor. Akgün’e bir tüyo vereyim, içlerinde Ermeni de var!
Hasan Akgün, 30 dönümlük Albatros parkını satmak için gerekçelerini çok açık olarak ifade etti.
Akgün bundan 5 ay önce, 6 Eylül 2015 tarihinde Habertürk gazetesine şu açıklamayı yapıyor: “Şimdi, bu alana turizm tesisi, kongre merkezi ve rezidans yapmayı planlıyoruz. Bunun için proje geliştirdik, müşteri arıyoruz. Otelle birlikte rezidans da düşünüyoruz çünkü Araplar rezidans istiyor. Projeyi araziyi satarak değil, hasılat paylaşımı modeliyle yapacağız.
“Yapılacak turizm tesisi 1000 kişiye iş imkânı sunacak. Projeye karşı çıkanların derdi yeşil alan değil, benim koltuğum…”
Bir rantiyecilik bundan daha güzel ifade edilemezdi! Akgün, 1000 kişiye iş imkânı sağlayacağız diyerek, bölge insanın ağzına bir parmak bal çalmayı da ihmal etmiyor.
Rant diyoruz ya; Albatros’taki imar ve inşaat izin miktarı bin 500 metrekareden 45 bin metrekareye çıkarıldığı iddiası bunun temelini oluşturuyor. Kaldı ki, Albatros’a başlayacak inşatların ilk planlarıyla kalacağı da şüpheli. İstanbul’daki imar rezaleti, bu şüphenin delilidir!
Albatros’un satışa çıktığı 11 Şubat tarihinden bir hafta kadar önce de Akgün, belediyenin borç batağında ve iflasın eşiğinde olduğunu, bu çıkmazdan kurtulmak için de Albatros satışından elde edilecek gelire ihtiyacı olduğunu açıkladı.
Belediyelerin borcu
Belediyeler borçlarına karşılık ellerindeki mülkleri satıyorlar!
Burada iki soru ortaya çıkıyor:
1) Belediye neden ve nerelere borçlanıyor?
2) Belediyenin borcuna karşılık elindeki mülkleri satması bir çözüm müdür ve burada bir kamu yararı var mıdır?
Belediyelerin bütçeleri yetersiz, sıkıntılı vs. Dolayısıyla da borçsuz belediye hemen hemen yok gibi. Belediyeler, borçlarını ödemek için elindeki bazı mülkleri satabilir. Ancak öyle mülkler vardır ki, kamu yararı açısından satılamaz! Belediye, elindeki her mülkü satabilir diyenlere soruyorum: Örneğin Gezi parkı satılabilir mi? Emirgan koruluğu satılabilir mi?
Albatros parkı, Gezi parkı kadar olmasa da, kamu yararı açısından benzer özelliklere sahip bir yerdir diyebiliriz.
Belediyelerin gelir ve giderlerini bilen var mı?
Örneğin borç batağında olduğunu söyleyen Büyükçekmece Belediyesi’nin ilan reklam, basın yayın, servisler, binek araç kira ve masrafları, gezi ve konser tertipleri, park bahçeler, temsil ikram ağırlama gibi nitelik ve nicelik kontrollerinin yapılmasının biraz karmaşıklık oluşturan kalemlerdeki harcamaları ne kadar?
Bu ülkenin ne yerel yönetimleri şeffaf ne de merkezi yönetimi!
Gelelim ikinci soruya. Belediye elindeki mülkleri satarak bir süre daha işleri yürüttü diyelim. Mülkler bitince ne olacak? O zaman neyi satacaklar? Belediyeler bu mülkler üzerindeki kamu haklarını çiçek böcek parası olarak mı yiyecek? Bol bol resimlerini bastırdıkları şatafatlı, üzerinde uyduruk sözler yazan ve bir işe yaramaz afişlerin parası olarak mı yiyecekler? Kağıt çöplüğüne dönmüş matbuat giderlerini mi karşılayacaklar?
Belediyeler harcamalar hususunda gayya kuyusuna döndüler!
İşine geldi mi başarılı belediyesin, işine gelmedi mi borçlu belediyesin vs.
Neden?
Bütün dert, Albatros’un gagasını dürtmekte!
Albatros parkı yapılaşmaya pek uygun bir yer değil. Bölgenin böyle alanlara ihtiyacı var. Bir yanda da belediyenin borcu var. Başkan Akgün’ün, “Ben satarım” dayatması yerine, konuyu hem belediyeye bir miktar gelir sağlamak hem de alanı betona boğmadan, kamunun da park olarak yararlanabileceği bir düzenleme yoluna gitmesinin daha makul olacağı kanısındayım. Bu konuda taraflar arasında görüşülerek rasyonel bir sonuca ulaşmak mümkündür. Yeter ki istensin.
Aksi halde Başkan Akgün’ün açıkladığı Albatros projesi, Albatros parkının satış amacının salt bir belediye borcu meselesinden çok, bir peşkeş çekme, bir rantiyecilik olduğunun açık ifadesidir.
Albatros’un gagasını dürten hoyrat tayfaya karşı çıkmak, Albatros’u yaşatır. (HŞ/HK)