O çok bildiğiniz ve gözleriniz buğulanarak sözlerini mırıldanıp katıldığınız; “Çalıyorum kapınızı / Teyze, amca bir imza ver” şarkısındaki masumiyette değil bu kez, kapınızı çalanların, sizden ilerde isteyecekleri oy’a karşılık gelen vermek istedikleri…
Sizi can evinizden, yoksul ve yoksunluğunuzdan vuruyorlar haberiniz var mı?
Şair demiş ya! “Haberin var mı taş duvar / Demir kapı, kör pencere…” diye.
Bu kez kapınızı, pencerenizi, boya, badananızı, çocuğunuzun bursunu, bir lokma ekmek ihtiyacınızı bahane edip; geliyor ve çalıyorlar kapınızı.
Yoksulluğunuzdan iğrenerek, ama yoksulluğunuzun onların kirli politikalarını sürdürme kararlılığının devamı için gerekli olduğunu bilip isteyerek, sizi yoksul kaderinize rıza göstermeye Tanrı kelamından düstur tutarak geliyorlar kapınıza.
Sakın aldanmayın!
Sizden istedikleri; teyze, amca çocuklar öldürülmesin! Ne olur Barış için bir imza ver, diye değil. Ölümler, kan ve kin üzerine kurulmuş talan ve inkâr politikaları acil ihtiyaçlarınız üzerinden politik rantiyelerine oy olarak dönebilsin diyedir, haberiniz olsun…
Bir süredir Diyarbakır kaynaya kaynaya fokurdayan bir kazan gibi çalkalanıyor. Valilik 500’e yakın öğretmeni (çoğunluğu İslami kesime yakın olan öğretmenlerin arasından seçilmiş) toplamış. Bir de bilgilendirme eğitimi vermiş. Her birinin eline de 120 adet anket formu tutuşturmuş. Bir de yanına çeşitli ev adreslerinden oluşmuş bir liste verilmiş. “Hadi bakalım sevgili öğretmenler. Kapı kapı dolaşıp sevgili vatandaşlarımızın bu sorulara yanıt vermesini sağlayın” diye. Formun başında koca puntolarla “Diyarbakır Valiliği Aile İnceleme Formu”. Sorular birbirinden ayrıntılı ve ilginç!
Görüşme yapılan kişinin ad, soyadı, T.C. kimlik numarası, ev, cep telefonları, aile içindeki konumu ve imzası en başta. Hemen yanıbaşında formu dolduran ve görüşmeyi yapan kişinin aile hakkındaki kanaati. Ve ardından sorular; marketlerden çekle gıda yardımı alıyor mu?
Aile için zaruri yardım talebi için ilk altı madde: Sürekli Gıda Yardımı, Kira, Bilgisayar, Ev Donanımı, Çocuklar için Burs gibi… Ev eşyasına ihtiyaç varsa onlar da sıralanmış: Buzdolabı, Çamaşır makinesi, Fırın, Televizyon. Eğer ev donanımına ihtiyaç varsa onlar da unutulmamış: Pencereler değişmeli, Kapı eski, elektrik yok, su yok, boya badana lazım, mutfak tezgâhı yok!
Doğrusu AKP’nin bölgede başta valiler olmak üzere devlet görevlileri üzerinden yürüttüğü bu “pansumancı” politika açıkçası öyle bir hâl aldı ki, artık insanlar “İnsan onuruyla bu denli oynanılmaz. Oylarımızı bu türden onur kırıcı rüşvetlerle mi (ç)almaya çalışıyorlar” demeye başladılar.
Görünen o ki yakın dönem ülke tarihinin hiçbir evresinde devlet adına bürokratlık yapanların siyasal erkin “kılıcını çekmede” bu denli mahirleştiklerine, pervasızlaştıklarına, bölge halkının ilk kez tanık olduğudur.
Eskiden de merkezi yönetimin bürokratları “merkezin” politikalarını, yöneticisi oldukları illerde uygularlardı. Uygularlardı ama bu parti siyasetinden azade, daha devletçi ve devlet adamlığı şahsiyetinde yürürdü. Devran değişti. Artık devlet adamlığı yerini siyaset valiliğine bıraktı. Valiler iktidar partisinin il başkanları gibi çalışıyorlar. Bu artık, Kürt coğrafyasında açık ve alenen uygulanıyor. Gizli saklı hiçbir tarafı yok. İktidar partisi üzerinden “Huruç” harekâtı başlatan “hayır” ismi altındaki örgütlü dernek, vakıf ve inisiyatifler doğrudan valilerin organizasyonlarıyla “iş”lerini yürütüyorlar. Peşlerinde de “yandaş” medya güruhu ile…
Daha her öğretmene bir YTL karşılığı yaptırılan Aile İnceleme Formu anketlerinin gürültüsü bitmeden bu kez 20 binin üzerindeki aileye “Gıda Yardımı Çeki” salvosu gündeme geldi. Hem de “Din adamları” eşliğinde. Kuran adına, Allah adına size verilen bu “Hayırların” hakkını seçim günü “Allahın sevgili kullarının partisine, AKP’ye vermeyi” unutmayın diyerekten…
Çarpın korkunun karanlık bekçilerinin yüzüne anketlerini de paçavralarını da, yalanlarını da…
Satın alamazsınız, deyin onurumuzu üç kuruşluk ve içinde bizim de hakkımız olan elinizde tuttuklarınız adına, deyin. Asıl biz sizden hesap soruyoruz, yoksulluğumuz ve yoksunluğumuzun sebebini, deyin…(ŞD/EÜ)