Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da açıkladığı GAP Eylem Planı, beklendiği gibi, Bölge'nin sorunlarına odaklı değil, ağırlıkla Türkiye'nin ve dünyanın yüzyüze kaldığı enerji ve gıda arz krizinin olumsuz etkilerini azaltmaya dönük, ancak dünyada başlayan ve hızla yayılan bir dünya krizi konjonktürüne denk düştüğü için gerçekçi değil.
Yatırım için iddia edilen kaynakları kullanmaya fırsat kalmayacağı gibi, 3,8 milyon kişiye iş sağlanması gibi gerçekçi olmayan istihdam vaadleri de planın inandırıcı olmadığını ortaya koyuyor. Bunların tek tek üstünden gidersek...
Bölgesel değil...
Plan, Bölge sorunlarına odaklı değil:
Türkiye nüfusunun yüzde 16'sının yaşadığı 21 ildeki 11,5 milyon nüfusun yarısından fazlası yoksulluk sınırı altında. Plan, açlık sorunu da yaşayan nüfusla ilgili bugünden yarına hiçbir önlem içermediği için samimi değil, inandırıcı değil. Bölge insanı, kendini adil bir toplumun eşit vatandaşı olarak hissedebileceği bir önlemi hemen görmek isterdi.
Şimdi ise "Önce yatırımı bekle, yatırım iş olsun, iş gelir olsun, gelir de sofraya ekmek olsun" sabrı gösterilmek zorunda. Bölgenin yoksullarının böyle bir sabrı kalmadığı bilinmeli. Plan, acil olarak bölgenin 1 milyon yoksul ailesine, annelere ödenmek üzere, yarım asgari ücret tutarında, merkezi bütçeden bağlanmış bir kaynak transferini içerebilirdi. Böyle bir kaynak akışı, bölgede talebi artırıp ticareti de canlandırırdı. Hem de sosyal devlete dönüşün önemli bir adımı olurdu.
Plan, Bölgede yer almakla beraber bölgeye hem katma değer, hem vergi, hem istihdam anlamında pek katkısı olmayan enerji yatırımlarına ağırlık veriyor. Enerji yatırımları hem yapım aşamasında hem bittikten sonra istihdam yaratmazlar. Alt sektörleri içinde en az istihdam yaratan sektör enerji yatırımları. Ham petrol fiyatlarının varil başına 200 dolara doğru seyretmesi, ithal doğalgaza bağımlı enerji politikası karşısında yerel kaynaklara dönüşü kaçınılmaz hale getirmiş ve bu Plan'la da Doğu'nun hidroelektrik kaynaklarını kullanılarak, zararın neresinden dönsem kardır, diye çabalanılıyor. Ama bu enerji projeleri de bölge odaklı değil. Sulama yatırımları ise yıllardır ihmal edildikten sonra yaşanılan gıda krizi karşısında akla geldi ve yatırım düşünüldü. Ancak sözkonusu yatırımların tamamlanması ve sulu tarıma geçmesi de uzun zaman alacak.
Enerji, gıda ve kriz
Bölgede açıklanmasına karşın Bölge için fazla bir şey ifade etmeyen Plan'ın yapabildiği ölçüde hedefi, Türkiye genelinde sıkıntısı duyulan enerji ve gıda krizine dönük sulama yatırımı. Ne var ki, faiz dışı fazlanın milli gelirin yüzde 3,5'una düşürülmesi ile sağlandığı iddia edilen kaynağın da, hele ki beş yıl için bir garantisi yok. Bu kaynakları kullanamaz duruma getirecek gelişmeler ise şöyle:
- Faiz oranları yükseliyor ve bütçe içinde faiz harcamalarının oranı, yatırım bütçesi aleyhine artıyor.
- Petrolün ithal faturası katlanarak kabarıyor. Bu da cari harcamaları artırmakta, yatırım için düşünülen kaynakları eritecek bir olumsuzluk.
- Dünyadaki resesyonla beraber, Türkiye'deki ekonomik daralma da vergi gelirlerinin düşmesine, bu da yatırım kaynaklarının kısılmasına yol açacak.
- Dünyadan kaynak girişinin azalması, özelleştirmelerin sürüncemeye girmesi de bütçede yatırım kaynaklarını azaltıcı etki yapacak.
Dolayısıyla kağıt üstünde ne kadar gelişme-büyüme vaadleri içerse de Plan, verili şartlar ve dünya krizi konjonktüründe sürüncemeye mahkum görünüyor.
Planın istihdam vaadi ise hiç gerçekçi değil. 3,5 milyon istihdam hedefi neye dayanıyor? Bugün Türkiye genelinde 22 milyon olan istihdamda yüzde 18 artışı, hele ki istihdam yaratmayan enerji yatırımları ile sağlamak mümkün değil. Türkiye'de teşvik gören 2007'deki 25 milyar YTL'lik yatırımın sadece 133 bin istihdam öngörmüş olması, Planın istihdam iddiasının ne kadar inandırıcılıktan uzak olduğunu ortaya koyuyor.
Kürtçe
Planın, Kürt kimliğine de bir boncuk atmak için öngördüğü bir TRT kanalında Kürtçe yayın yapılması önerisi de yasak savıcı özellikte. Kürtlerin beklentileri bir TRT kanalında resmi ideolojinin Kürtçe ifası değil. Kürtler, kendi dillerini kuşaklar boyu yaşatmak, onunla eğitim almak, kültürel ürünler vermek istiyorlar. Eğitim,sağlık, adiliye gibi kurumlarda kendi dillerini anlayacak kamu hizmetlisi bekliyorlar. Bu da hakları. Plan bu beklentilere de cevap verme niyetinde de değil.
Özetle, seçim odaklı bir eylem planını her alanda sürdüren ve yakın gündemine seçimleri alan AKP (Ya da AKP sonrası AKP), mavi boncuk dağıtma operasyonlarına Güneydoğu'da da devam etmiş ve inandırıcılığı pek olmayan bir Planı açıklamıştır. Hem iç tutarlılığı, hem gerçekleşme olanağı hem de inanırlığı, samimiyeti olmayan bir Plandır bu... (MS/GG)