Partililer, Anadolu teşkilatlarından gelenler itiş kakış kapılara doğru ilerlemeye çalışırken, diplomatlar, yabancı konuklar, medya mensupları ve milletvekilleri protokol kapısına doğru azametli bir şekilde ve rahat bir ortamda ilerliyor.
Onlar bile biraz sıkışsa da sonunda nispeten huzurlu bir şekilde salona girip yerlerine kurulabildiler de, dış kapının önünde yüzlerce partili boş yere bekledi durdu içeri girebilmek için. Kırmızı plakalı araçlar, polis araçlarının eşliğinde yığıldılar protokol kapısının önüne.
"Başkanıma sorayım" görevlileri
Salonun içinde yüzlerce 'Görevli' yaka kartlı insan var ama çoğu işlevsiz, herhangi bir soru sorunca ya da bir talepte bulununca 'Başkanıma sorayım' diyor, sonra ya kayboluyor ortadan ya da olumsuz bir yanıtla geliyor.
ASKİ salonunda yoğun bir erkek kalabalığı var. Tribünlerde gruplar halinde başörtülü hanımlar da var ama azınlığın azınlığı. Divanda onları temsilen başörtüsüz bir hanım vardı.
Erkekların çoğu koyu takım elbiseli ve kravatlıydı. Ancak yanlarına yaklaştığınızda herhalükarda o sabah su ve sabunla yoğun bir temasta bulunmadıklarını hissetmemek çok zordu. Yüksek sesle konuşuyorlardı, birbirlerine sarılıp öpüşüyorlardı, çoğu zaman da her kümenin en yetkili,en önemli şahsiyeti karşısında boyunları bükük, elleri önde göbeklerinin altında bağlıydı.
Neşeli değilse de memnun gibi
Neşeli ve sevinçli değillerdi ama sanki memnundular. Çünkü hiç olmazsa Kongre salonuna girebilecek kadar imtiyazlıydılar daha da önemlisi iktidar partisine bir yerde yapışmışlardı.
Kulak misafiri olduğunuzda yanınızdakilere, Irak'a asker gönderme, Kıbrıs, enflasyon, Türk Silahlı Kuvvetleri, Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK), İmam Hatipler gibi konuların gündeme gelmesini beklersiniz değil mi? Hadi bunların yanına bir de parti içi sorunları ekleyelim ama nafile...
Ne kulislerde, ne tribünlerde ciddi hiçbir siyasi mesele takılmadı kulağıma. Doğal... Çünkü kürsüye çıkıp konuşma yapan, başta Parti Başkanı olmak üzere diğer yetkililer de formalite metinlerinin ötesine gidemedi. (Faaliyet Raporu, Mali Rapor, Seçim tüzüğü, Oy Kullanımı, döküm ve sayım, dilekler ve kapanış...).
ÖDP ve Genç Parti
Pazar günü AKP Kongresinde ne çoşku vardı ne de siyasi canlılık. Kongre organizasyonunun bozukluğunu ve aksaklıkları AKP'nin toyluğuna da bağlamak mümkün değil ki, kaç yılın partisi aslında. Üstelik Milli Nizam, Selamet, Refah, Saadet kongreleri çok daha dinamik, çok daha siyasi geçerdi. Çevremdeki insanlar başka örnekler verdi:
- Biz küçücük Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) olarak bile bunlardan çok daha düzenli, çok daha canlı ve çok daha siyasi Kongre yapmıştık
- Geçende Genç Parti'nin Kongresine gittik, siyasi açıdan bilinen basitlik ama orası bile buradan kat kat iyi idi her açıdan...
Kongre organizasyonu başlı başına bir tematik değil, olamaz da. Dağınıklık, taban-tepe çelişkisi, heyecan eksikliği esas olarak ideoloji ve siyasetle ilgili sorunlar.
Sadece bir Kongre bir Parti açısından çok tayin edici bir ölçüt olmasa da AKP'nin yakın geçmişi ve özellikle de 9 aylık iktidarı ile birleştirince bu olumsuz kongre havasına ilişkin bazı saptamalar yapmak mümkün:
* Kongre'nin en önemli yanlarından biri, sağ cenah ya da İslami tonlu bir Partinin 1. Olağan Kurultayına çok sayıda yabancı heyetin katılmasıydı. Yunanistan'dan hem muhalefet hem iktidar partilerinin sözcülerinin kürsüye çıkıp konuşmalar yapmaları da kuşkusuz olumluydu.
* Keza, Avrupa Parlamentosundan Liberal Demokrat Grubun liderinin de bizzat Kongreye katılması olumlu. Ne var ki, Kongre'ye destek mesajı gönderen en üst düzeyli iki yetkili Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev ile İtalya Başbakanı Sylvio Berlusconi oldu. Biri despotluğun simgesi, öbürü yakında hapise girebilir... AKP dünyaya açılıyor ama açıldığı mecralar demokrasinin neredeyse en büyük rakipleri...
* Başbakan ve AKP Başkanı R.Tayyip Erdoğan, kürsüde 'AKP bir koalisyon partisi değildir biz milletimizin bütününü kucaklıyoruz, temsil ediyoruz' mealinde hem gerçeği yansıtmayan hem de söylem olarak tehlikeli bir cümle sarfederken, bizim oturduğumuz yerin iki sıra altındaki gruba yeni katılanlar arkadaşlarını kafa tokuşturarak selamlıyorladı. Kulislerde de 'Hoca (Erbakan) bu işe çok sevinecek' diyenler vardı.
* Erdoğan kürsüde AKP'nin milletin partisi olduğunu söylerken, herhalde 'Biz kitle partisiyiz, lider ya da kadro partisi değiliz' demeye getiriyordu. Oysa ki taşra esnafı ve yeni palazlanan ticaret burjuvazisinin temsilcileri salonda bunları dinlerken, parti teşkilatı dışarıda idi. Üstelik Erdoğan konuşmasını yapıp salondan çıktıktan sonra tribünler de yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Erdoğan kürsüde iki saate yakın konuştu sonra faaliyet raporu okunacak ama ondan önce belgesel dedikleri bir propaganda filmi sunuldu. Ekranda da çoğunlukla Erdoğan'ın görüntüleri. Kendisi salonda, o da taraftarlarıyla birlikte kendini alkışlıyordu. Sığ ve çiğ bir narsizm...
En az alkış "Irak'a asker" ve enflasyona
AKP tabanı ile Erdoğan arasında da anlaşılan sorunlar var:
Mesela Erdoğan'ın konuşması sırasında en az alkışlanan iki bölüm Irak'a asker gönderme ve enflasyon meselesi oldu. Irak'tan söz ederken 'Eğer göndereceksek...' diye ihtiyatlı bir dil kullanmış olsa bile AKP tabanı bu tutumu ikna edici bulmuyor.
Erdoğan, yüzbir istatistik vererek, enflasyonun düştüğünü, pahalılığın gerildeğini, kalkınma ve büyümenin atağa kalktığını filan anlattı ama salondan yeteri kadar destek gelmeyince de 'Halen tek sorunumuz ekonomideki bu iyileşmeyi halkımıza tam olarak yansıtamadık onu da en kısa zamanda gerçekleştireceğiz' anlamına gelen bir cümle sarfetmek zorunda kaldı.
En çok alkış statüko ve yolsuzluğa karşı
AKP Genel Başkanının konuşmasında en çok alkış toplayan bölümler ise, statükoya karşı çıkan, yolsuzluk ve yozlaşmaya karşı savaş açan, devleti milletle barıştırmaya yönelik bölümlerdi.
Konuşma metni daha ayrıntılı bir şekilde irdelenebilir ama Erdoğan'ın Kongre metni, popülist, sığ, muğlak, politikasız ve perspektifsiz bir metin esas olarak.
Benim dikkatimi çeken ayrıca Ankara'daki Kongre gediklisi muhabirlerin de gözünden kaçmayan bir nokta: Erdoğan'da, AKP'de böyle bir ışık saçan, parlak özellikle de espritüel hiç bir yaklaşım yok. Büyük bir çoğunlukla iktidar partisi olmuş, ama rakiplerine karşı hiç bir cazip tutum takınamıyor.
Bozkırın serin akşamüstülerindeki durağanlık var AKP'de. Sanki bir sıkıntı var, bir iç gerginlik var. Özel sohbetlerde ordudan, bürokrasiden, Kemalist nomenklaturadan yakınıyor Erdoğan'a yakın şahsiyetler.
Ama buna karşı seçmen çoğunluğunu arkalarına alıp yerleşik düzene karşı, kendi söylemleriyle 'demokrasi için, millet için' politika üretip uygulayacakları yerde, geleneksel Bizans oyunlarıyla iktidarlarını güçlendirmek istiyorlar.
Matruşkalar küçüldükçe
Erdoğan'ın Istanbul Belediye Başkanlığı dönemindeki danışmanlarından biri 'Onun bu aralar kalbi ile beyni birbirinden çok uzak' demişti. Gerçekten de Kongre konuşmasında dine, maneviyata ilişkin neredeyse hiç bir şey söylemeyen Erdoğan, 'değerlerimiz' sözcüğüne vurgu yaptı.
Ama öğle namazının yaklaştığı sıralarda Kongre'nin tuvaletlerinde, ceketlerini çıkarıp kravatlarını gömleklerinin içine sokan kimi AKP'liler, ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp lavabolarda abdest alıyordu. Matruşkalar küçüldükçe eski tanıdık simalar çıkıyor...
'Demokrasi Kongresi' olarak takdim edilen AKP Kongresinde siyasi itirazdan vazgeçtim, hiç bir ciddi siyasi tartışmanın yapılmamış olması, AKP'nin demokrasiden ne anlandığını güzel sergiliyor.
Tepedeki otoriter yaklaşım
Erdoğan, Genel Başkanlık oylaması ile Merkez Yürütme Kurulu oylamasını ayırarak, kendi 'liderliği' üzerinde oybirliği sağlamayı başardı. Tek aday, tek liste olan bir Kongrenin demokratikliği zaten tartışma konusu ama içeride az da olsa kaynayan kazanı gizlemek için, Merkez Karar ve Yürütme Kurulu sonuçlarını aldıkları oya göre değil alfabetik sırayla açıklamaları da, hangi adayın çizildiğini gizlemek için başvurulan bir manevra...
Tepedeki otoriter yaklaşımlar parti içinde zaten pek cılız olan demokratik anlayışları iyice baltalıyor.
ANAP'a benzerlik
Sonuç olarak AKP, aslında Anavatan Partisi'ne (ANAP) bir çok açıdan çok benziyor. İktidar nimetleri sayesinde ayakta kalabilen, muğlak ve popülist siyasetlerle çeşitli çıkar çevrelerini bir araya getirmeye çalışan bir siyasi örgüt.
Aslında var olan ama kasıtlı olarak tepe yönetimi tarafından, devlete, askere ve yerleşik düzen ile Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) şirin görünebilmek için tahrif edilip gizlenen siyasi-ideolojik çizgi tabanda daha canlı.
AKP, devleti, milletle ve halkla birlikte demokratlaştırmaya çalışacağına, kendisi devletleşiyor. Devleti demokratlaştırmak için öncelikle devletten daha demokrat olmak gerek, mevcut devlet kendisinden daha geri bir muhalifini kendine benzetmekte daha şanslı. (RD/NM)