AKP'nin eski ileri gelenlerinden Dengir Mir Mehmet Fırat'ın son zamanlarda iktidarın çözüm sürecine yaklaşımı hakkında yaptığı açıklamaları, çözüm süreci bağlamında, kaygı verici...
Fırat, istifası hakkında Radikal gazetesine şunları söylemişti:
"Birinci yanıt şuydu (dönemin Başbakanı Erdoğan'ın) : “Kürtlerin devleti mi var ki dili olsun!” İkinci yanıt da: "Ben bu kadar gezdim Doğu'yu, Güneydoğu'yu, dil konusunda böyle bir taleple karşılaşmadım.” Tabii benim de buna bir cevabım oldu: “Birincisi, Kürtlerin bir devleti var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Siz de bu devletin Başbakan’ısınız. Kürtler de burada oy kullanıyor ve siz Başbakan olarak herkesi temsil ediyorsunuz. İkincisi, dil ile devlet arasında bir ilişki yoktur. Bunun en güzel misali 150-160 devlet olmasına rağmen 500 bin küsur dil olmasıdır. Üçüncüsü, şurada Atatürk'ün de kurmuş olduğu bir Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi vardır, burada Sümer, Eti gibi ölü diller birer bölümdür ve oraya öğrenciler gider, bu dilleri öğrenir.”
Fırat'ın açıklamaları neden önemli?
Çözüm sürecinin başından beri Kürtlerin bir çok kesiminde ve diğer bazı kesimlerde "AKP oyalıyor, oyalarken seçimleri kazanıyor; sorunu çözme niyeti yok," şeklindeki algı hakim ve şimdi AKP içerisinde önemli görevlerde bulunmuş Fırat'ın bu açıklamaları, bu algıyla birlikte okunduğunda, hakikaten dikkate değer oluyor.
Bu algıyı 2009 yılında başlayan ve 'KCK Operasyonları' adı altında yürütülen siyasi tutuklama operasyonları; yapılan / yapımı devam eden karakol ve kalekollar, HES'ler ve barajlar, hapishaneler; hasta mahpusların, daha etkin bir tedavi görmeleri için serbest bırakılmaları talebinin savsaklanması; PKK lideri Abdullah Öcalan'ın diyalog zeminini güçlendirecek adımların atılmaması (sekreterya talebi daha bugünlerde tartışılmaya başlandı zira) ve son olarak artık yaygın bir kanaat haline gelen AKP'nin IŞİD'e destek vermesi ve hemen öncesinde Kürtçe eğitim verecek olan okulların (Diyarbakır, Cizre ve Yüksekova'da) ısrarla kapatılması, yani Kürtlerin kolektif haklarının tanınmaması gibi yaklaşımlar besledi.
Çözüm süreci nereye gidecek?
Sonrası Kobanê... Nöbet eylemleri ve eylemlerin Türkiye'nin dört bir yanına dağıldığı 6-7 Ekim olayları...
Merak edilen ve kaygıyla cevap isteyen soru ise "Çözüm süreci nereye gidecek?"
Karşılıklı açıklamalar, olaylar malum...
Fırat'a göre çözüm süreci seçime kadar sürüncemede kalacak... Bu, KCK'nin, açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, kabul edebileceği bir şey değil.
Fırat, Dicle Haber Ajansı Ankara temsilcisi Kenan Kırkaya'ya verdiği röportajda "Barış sürecinin geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı vermişti:
"Sanırım seçimler erken yapılacak ve o zamana kadar bu süreç sürüncemede bırakılacak. Akil insanlar olayı bana göre bunun işaretidir. AKP başkanlık sistemini yapabilecek bir anayasa değişikliği istiyor. Bunun için oyunu artırması lazım. Kürt oylarında AKP için bir artış beklenemez. Nereden alacak bu oyu. MHP’nin tabanına yönelik mesajlarla bu mümkün olabilir. AKP Kürt oylarını korumaya çalışacaktır. Ama diğer tarafa ilişkin milliyetçi mesajlarının dilinin daha sertleşeceğini düşünüyorum. Umarım yanılırım. Seçim sonrasında da ne olacağı konusunda şüphelerim var. Bazı şeyler ertelenebilir veya bitebilir."
Yani görünen o ki, çözüm sürecini sağlam bir raya oturtmanın tek seçeneği, pratik adımlar atmaktır ki bu olmazsa, ne yazık ki, Fırat'ın "muhtemelen erken seçim olacak ve sonrasında süreç ertelenebilir veya bitebilir" öngörüsü çok düşük bir ihtimal olmayacak.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç'ın "Çözüm sürecine mecbur ve mahkûm değiliz," sözü de bu ihtimalin habercisidir belki, kimbilir? (BA/HK)