Devrimci Karargâh davasının başlama saati 10.00'du.
Dün Beşiktaş Ağır Ceza'ya saatinde gelenler için gün 22.30'da bitti.
12 buçuk saat süren bekleyiş, Mahkeme Başkanı Nurettin Ak'ın "Tahliye yok" sözleriyle sonlandı.
Devrimci Karargâh çok önemli ve çok tuhaf bir dava. Davayı anlamak, hem mahkeme heyeti, hem sosyalist sanıklar, hem Hanefi Avcı, hem dış basın, hem de Türkiye basını için zor.
O yüzden birinci davayla birleştirilerek genişletilen ana davanın 12 Ağustos'taki ikinci celsesinde olanlar gibi, 17 Kasım'da görülen üçüncü celsede olanları da ayrıntılarıyla bilmek gerekiyor. Duruşmada olanları yarın biamag'da okuyabilirsiniz.
Ama önce...
Adaletin 10 Altın Kuralı
Yargılama sistemi ve sistemin "cezalandırma" yöntemi bir bütün olarak ele alınmalı.
O "bütün," bu tür davalarda Bahçeşehir Üniversitesi'nin giriş kapısından başlıyor; yani "ceza" oradan başlıyor. Yalnızca sanıklar değil, yanlarındaki ve yakınlarındaki herkes cezalandırılıyor.
Bunlara rağmen, bir ağır ceza gününün kurallarını bilmek gününüzü daha hoş geçirmenize yardımcı olacaktır. O yüzden size her karesi anakronik, kötü bir filmdeki dış ses olarak kuralları aktaracağım.
Kural 1
Türk adaletine geç kalamazsınız.
Duruşma saat 10.00'daysa ve siz uyandığınızda saat 10.00'sa, "Aman Tanrım! Geç kaldım, n'apıcam ben" diye panik yapmayın.
Duruşma en az bir saat ya da Devrimci Karargâh davasında olduğu gibi, hiçbir açıklama yapılmadan dört buçuk saat geç başlayacaktır.
Kural 2
Dava "açık" yani isteyen herkesin izlemeye hakkı olan bir dava dahi olsa fazla umutlanmayın.
Türkiye'nin bir başka şehrinden kalkıp yargılanan yakınınızı görmek için Beşiktaş'a geldiyseniz, Üniversite girişinde kurulmuş polis barikatında, "Kusura bakmayın almıyoruz" cümlesiyle karşılaşma olasılığına karşı kendinizi hazırlayın.
Kural 3
Adliye girişine ulaştıysanız, arama noktasında adımlarınıza çok dikkat edin.
Yerde kartonlarla kaplanmış delikler var. Nereye adım attığınıza bakmazsanız, bir ayağınızı yerin altında bulabilirsiniz.
Kural 4
Mahkeme salonlarının olduğu bölgeye giriyorsunuz. Üç kez derin nefes alın.
Kural 5
Sakin olun.
Önemli ve kalabalık davalar aynı günde olabiliyor. O zaman ağır ceza mahkemelerinin olduğu küçük bekleme salonunu yüzlerce kişi dolduruyor.
Herkes birbirini itiyor.
Havasız, sıcak, kötü kokuyor.
Daimi bir kargaşa var.
Avukatlar, tutuksuz sanıklar, müştekiler, müdahiller, polisler, dua eden anneler, endişeli babalar, öfkeli arkadaşlar, basın görevlileri, dış gözlemciler herkes aynı yerde bekliyor.
Kural 6
Şaşırma seviyenizi düşük tutun. Öyle her şeye şaşırmayın.
Örneğin Deniz Seki'nin uyuşturucu davasıyla aynı anda, bitişik salonda görülen Devrimci Karargâh öncesi yaşanan şu şahneyi normal karşılayın:
Mübaşir "Tutuksuz sanıklar gelsin!" diye bağırıyor.
Tutuksuz sanık, arka taraftan "Gelemiyoruuuum!" diye cevap veriyor.
Salondaki kalabalık içinde, organizatör ruhlu kişiler durumdan vazife çıkarıp disiplini ele alıyor.
"Yer açın! Arkadaşlar, koridor oluşturun! Geçecek var!" bağrışları birbirine karışıyor.
Mübaşir, tutuksuz sanıklara karışıp içeri girmek isteyen izleyicileri engellemek için kapıyı kapatınca, sona kalan bir sanık mübaşiri sanık olduğuna inandıramıyor.
Sonunda, "Yeter! Ben sanığım, yargılanmak istiyorum. Çekil önümden!" diye mübaşiri itiyor.
Evet.
Kural 7
Karanlık korkunuz varsa, adliyeye gelmeden önce yenin.
Adliyede, "ev salonu tarzı" elektrik sistemi olduğundan, her beş dakikada bir birinin kolu elektrik düğmesine değiyor ve ortalık kapkaranlık oluyor.
Kural 8
Yanınızda mendil taşımayı unutmayın.
Tuvalette tuvalet kâğıdı yok. Sifon genelde çalışmıyor.
Kural 9
Polisin, 17-18 yaşlarında bir çocuğu başkasının kimliğini gösterdiği için "patakladığını" görürseniz müdahale edin.
Ama polisin "Ben ona abisi olarak vurdum" cevabını anlayışla karşılayın.
Kural 10
Mahkeme salonuna girince, heyetin arkasındaki "Adalet, devletin temelidir" yazısına her şeye rağmen güvenmeyi deneyin.
Sanıklardan, "Lütfen beni neden 14 aydır içeride tuttuğunuzu söyleyin. Suçumun ne olduğunu anlamıyorum" gibi sözler duysanız da, kendinizi zorlayın. (IC)