Akılcılar entelektüel kirlenmeden kaygılılar. Bu kaygıyı paylaşıyorum. Cahil ve yetersiz kitaplar pazarı işgal etti. Tuhaf ve gizemli terimlerle dolu laf kalabalıkları derin içgüdüleri ifade ettiklerini ifade ediyor; beyinsiz, karaktersiz, hatta en ufak bir entelektüel ve duygusal özgünlük, herhangi bir üslup pırıltısı taşımayan “uzmanlar” bize durumumuz ve onu iyileştirme yöntemleri hakkında bilgi veriyorlar. Ve bunlar sadece onların ne mal olduğunu bilen bizlere vaaz vermiyorlar; çocuklarımızın üzerine salınıyor ve onları kendi entelektüel sefaletlerine sürüklemelerine izin veriliyor.
“Öğretmenler”, notları ve sınıfta kalma korkusunu kullanarak, genç beyinleri bir zamanlar sahip oldukları hayal gücünün en küçük bir zerresi bile kalmayıncaya dek yoğruluyorlar. Bu feci durum, öyle kolay kolay tamir edilemez. Ama akılcı bir yöntem bilimin bize ne tür bir yardımı olabileceğini de anlayamıyorum.
İlk ve acil sorun eğitimi “profesyonel eğitimciler” in elinden almaktır. Not, rekabet ve düzenli sınav gibi kısıtlamalar kaldırılmalı ve öğrenme süreci özel bir mesleğe hazırlık süreci olmaktan çıkarılmalıdır. İş dünyasının, dinlerin, bilim veya fahişelik gibi özel mesleklerin katılımcı ve/veya uygulayıcılarından, önemli gördükleri bazı standartlara uymalarını ve iş için ehil olduklarını ortaya koymaları gerektiğini talep etme hakları bulunduğunu kabul ediyorum. Bunun bir kişiyi gerekli “sınavlara” hazırlayan özel eğitim türlerine ihtiyaç vardır gibisinden bir içermesi olduğunun da farkındayım.
Sık sık öyle savunuluyor olsalar da, öğretilen standartların hiç de herhangi bir anlamda “akılcı” veya “makul” olmaları gerekmez. Katılmak istediğiniz grubun, bu ister bilim, ister iş dünyası, isterse tek gerçek din olsun fark etmez, onları kabul etmesi yeterlidir. Her şeyden önce bir demokraside özellikle bir insanın “aklı” nın ötekinin deliliği olduğunu göz önünde bulundurursak “aklın” da “akılsızlık” kadar kendini duyurma ve ifade etme hakkı vardır.
Ne pahasına olursa olsun, bir şey engellenmelidir; özel konu ve meseleleri tanımlayan özel standartların genel eğitime nüfuz etmelerine izin verilmemeli ve bunlar “iyi eğitilmiş” bir kişinin tanımlayıcı özelliği yapılmamalıdır.
Genel eğim yurttaşları standartlar arasında seçim yapmaya veya çeşitli standartlara bağlı grupların bulunduğu bir toplumda kendi yollarını çizmeye hazırlamalı ve hiçbir durumda zihinleri özel bir grubun standartlarına uymaya zorlamamalıdır.
Standartlar, değerlendirilecek ama tıpkı bir oyunda yeterlilik, ustalık kazanıldığı gibi; yani ciddi bir bağlanma olmadan ve zihni diğer olayları da oynama yeteneğinden mahrum bırakmadan bu şekilde hazırlanan bir genç isterse hayatını özel bir mesleğe adamaya karar verebilir. Ancak böyle bir eğitimden sonra bu işi ciddiye almayı düşünebilir.
Bu “bağlanma” alternatifler hakkında mümkün olduğunca tam bir bilgiye sahip bir kafanın bilinçli bir kararı olmalıdır. Tüm bunlar şüphesiz bilim adamlarının eğitimdeki hâkimiyetine ve günün menüsündeki miti “tek doğru yöntem” ve “hakikat” olarak öğretmesine son vermemiz gerektiği anlamına geliyor. Bilimle uzlaşma, bilimin ölçütleriyle uyum, bilim içinde çalışma kararı, inceleme ve seçimin sonucu olmalıdır. Özel bir çocuk yetiştirme yönteminin değil. (HA/HK)
Kaynak: Yönteme Karşı (Paul Feyeraben), Ezilenlerin Pedagojisi (Paulo Freire), Okulsuz Toplum (Ivan Illich), 3 İdiots (film), Freedoms Writers (film), Song for a Raggy Boy (film).
* EĞİTİMİN RADİKAL ELEŞTİRİSİ I - Paranormal Öğretinin Yan Etkileri