Kürt sorununun çözümü sürecinde hükümet tarafından seçilen ve temaslarına başlayan Akil İnsanlar ekibinin İç Anadolu Heyeti, Niğde Üniversitesi’nde bir toplantı düzenledi.
Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’na gerçekleşen toplantıda heyete büyük ölçüde tepki vardı. Tepkilerin hiçbirine Heyet’ten cevap gelmedi. Israrlı cevap beklentiler üzerine, Heyet başkanı Ahmet Taşgetiren “ben Öcalan’a güvenmiyorum” dedi. Öte yandan katılımcıların genelinden farklı bir görüşü seslendirmek isteyerek Heyet’i destekleme eğiliminde olan bir öğretim görevlisine, meslektaşlarının gösterdiği tepki ise güne damga vuran olaydı.
Akil İnsanlar İç Anadolu Heyeti, Niğde’de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile yaptıkları görüşmelerin ardından akşam saatlerinde üniversiteyi ziyaret etti. Toplantıya, öğrenciler üstleri aranarak alındı. Toplantının yapıldığı üniversitenin en büyük salonu, tamamen doluydu. Büyük oranda öğrencilerin doldurduğu salonda çeşitli bölümlerden akademisyenler kadar üniversite yönetimi de hazır bulundu.
Toplantı başında kısa bir konuşma yapan Ahmet Taşgetiren, sözlerini bitirmek üzereyken salondan müdahaleler gelmeye başladı. Ardından soruların ve eleştirilerin alınacağı ve kaydedileceği duyurusuyla tartışmalar başladı. Esasen tartışmadan ziyade salonun neredeyse tek bir ses halinde heyeti BDP ve PKK ile ilişkileri ve bağlantıları üzerinden sorguladığı söylenebilir.
Toplantıya tipik bir milliyetçi refleks hakimdi. Heyetin Öcalan’ı ve PKK’yı terörist olarak görüp görmediği sorular başta olmak üzere “barışın kimler arasında olacağı”, “Türklerle Kürtler arasında hiçbir sorun olmadığı” ve “silahı susturacak olanın bu salondakiler olmadığı” şeklinde görüşler belirtildi.
Her bir soruda ses tonunun daha da sertleştiği toplantıda Heyet’in sorulara cevap vermemesi öfkeyi artırdı. Doğu Ergil’in ilk birkaç soru sonrasında söz alıp konuşmak istemesine rağmen salondaki müdahalelerin kesilmemesi ve Ergil’in de bunun üzerine “dinleyecekseniz konuşayım” diye çıkışması gerginliği artırdı. Salondan, “siz zaten televizyonlarda konuşuyorsunuz” tepkileri geldi. Bu durum aslında sorulara cevap beklenmediğini de ortaya koymuş oldu. Öte yandan cevap beklentilerine karşı heyet başkanı Ahmet Taşgetiren, “ben Maraşlıyım; Rıdvan Hoca’nın torunlarıyız; Öcalan’ı sevmem, onun teröristlerin lideri olduğunu düşünüyorum ve ona güvenmiyorum” şeklinde kısa bir müdahalede bulundu ve salonun beklentilerine cevap veremeye çalıştı.
Ancak benzer tarzda devam eden eleştiriler, zamanla söz almadan konuşup heyeti taciz etme noktasına geldi. Bu şekilde yaklaşık 1,5 saat geride kalırken bir öğretim görevlisinin “arkadaşlar ülkede bir sorun var ve bu sorunun çözümü için bu heyet burada” şeklindeki yorumu tepkiye neden oldu. Yuhalamalar ve ıslıklamalar altında konuşmasına devam etmek isteyen öğretim görevlisi “hiç birimiz masum değiliz” dese de ön sıralardaki meslektaşları ve daha önce soru soran kişilerin ayağa kalkıp öğretim görevlisinin üzerine yürümesi sonucunda gerginlik en üst noktaya ulaştı. Heyet bunun üzerine toplantıyı sonlandırdı ve hızlıca salondan ayrıldı. Heyet’in salondan ayrılması sırasında bazı akademisyenlerin Heyet’e eşlik ettiği ve üyelerle tokalaştığı görülürken; verdiği destek yüzünden tepki toplayan öğretim görevlisi ise diğer bazı akademisyenlerin koruması altında salondan çıktı.
Sürecin ilk günlerinde şu anlaşılıyor ki Akil İnsanlar Heyeti, “biz sizin eleştirilerinizi ilgililere ileteceğiz” yaklaşımı ile katıldıkları toplantılardaki görüşleri toplayarak genel nabzı ölçüyor. Ancak toplantıların bu şekilde sürmesi, tepkilerin gittikçe yükselmesine neden oluyor. Toplantıları Heyet’in açıklamalarının değil salondaki tepkinin yönetmesi, ortada somut bir konu olmadan uçuşan klişe eleştirilerin yeniden üretilmesine neden oluyor. Bu bildik tarzın üniversite ortamında yaşanması ise ayrı bir üzüntü kaynağı. Türkiye’de üniversitelerin birçok konuda toplum ortalamasının altında olduğu ve tartışmalarıyla toplumu yönlendirmek yerine onun tarafından yönlendirildiği, 1980 sonrası dönemde bilinen bir gerçek; bu yeni dönemde de gidişatın kırılamadığı görülüyor.
Birikim Dergisi'nde yazdığım gibi Akil İnsanların barış hareketi yaratma umudu bu eski usül siyasetin ve kurumsal bağlantıların aşılması ile mümkündür. Akil İnsanlar, AKP tarafından seçilmiş ve bu proje Başbakan’ın inisiyatifiyle başlamışken tepkinin sadece BDP ve Kürtler ekseninde olması ise ayrı bir tartışma konusu. (YY/HK)
* Fotoğraf: Betül Abbak - Niğde / AA