28 Nisan 2013 Pazar günü, barışa dair umutlarımı artıran çok önemli bir panel yapıldı Mersin’de. Ancak bu panel, bugüne kadar yapılmış paneller arasında belki de en farklı olanıydı.
Çocukların organize ettiği, oturum başkanının ve diğer panelistlerin çocuklar olduğu ve çocukların vekilleri Ertuğrul Kürkçü ile benim de konuşmalarımızla parçası olduğumuz bir paneldi bu.
Sadece masanın arkasında değil, masanın hemen önünde de oturanlar çocuklardı. Belki de ilk defa çocuklar bir panelde “protokol” yerinde, en önde oturuyorlardı. Panelin başlamasına yakın, aileler de arka sıralarda yerlerini almaya başladı.
Bugüne kadar, çok farklı platformlarda, pek çok bilimsel etkinlikte defalarca konuşmacı oldum ancak çocuklarla birlikte, çocuklara hitap etmek, hep birlikte düşünmek ve paylaşmak; kişisel ve akademik hayatımın dönüm noktasıydı adeta. Çünkü çocuk katılımı çalışan bir bilim insanı olarak, çocukların seslerini duyuran yetişkinler olarak değil de, çocuklar tarafından organize edilen ve sürdürülen bir etkinliğin “yetişkin” bir parçası olmak; yıllardır hayal ettiğim ve uğruna mücadele ettiğim yaşamsal ve bilimsel zeminin tam kendisiydi.
Çocuklar oturumu açtıklarında ve konuşmalarını yapmaya başladıklarında heyecanım daha da arttı. Çünkü biliyordum; bu çocuklar barışı getirecekler bize.
Savaş çocuklar için ne demek?
Bir genç panel başlarken yaptığı konuşmada, savaş yıllarında çocukluklarının nasıl olduğunu çarpıcı bir yaşantısıyla anlatıyordu:
“Abim bakkala gideceği zaman beş yaşındaki kardeşim ağlıyor “Anne polisler abimi de götürecekler” diyordu. Yerlere atılan, öldüresiye dövülen, kafaları kırılan, kollarına bacaklarına biber gazı isabet etmiş çocukları gençleri görüyorduk. O dönemde dışarı çıkmayı boş verin, başımızı pencereden bile çıkaramıyorduk.”
Bir başka çocuk, savaşın kaybettirdiklerini tüm açıklığıyla söyleyiverdi:
“Çocuklar okul yerine her zaman eğitimlerini zindanda almıştır.”
Barış çocuklar için ne demek?
Mersin’de çocuklar gerçekleştirdikleri barış atölyesinde, barışa dair görüşlerini de paylaşmışlar ve bunları büyük kartonlarda yazmışlardı. Panelin yapıldığı salonun duvarlarını süsleyen bu mesajlar, aslında hepimize:
“Çocukların korkusuzca dışarı çıkabilmesidir barış.”
“Haberleri kaygısızca izleyebilmektir.”
“Barış denilince, zırhlıların, TOMA’ların, akreplerin olmadığı bir toplum geliyor aklıma.”
“Ülkemizdeki çocukların birbirilerini ırk, mezhep ayrımı yapmadan olduğu gibi kabul ederek, barışçıl bir ortamda oyun oynamalarıdır barış.”
“Köylere, kendi topraklarımıza, çocukluğumuza geri dönebilmektir barış.”
“Anadilde konuşabilmektir barış.”
Çocukların hayalindeki barış
Çocuklar barışı hayal ederken, hayallerindeki barışın onların hayatında ne kadar da önemli olduğunu görüyoruz kolayca:
“Barış olunca kimse ölmesin. Sabah uyandığında bugün kim ölecek, kaç kişi ölecek korkusu yaşamak istemiyorum.”
“Barış gelince herkes kendisini ifade edebilmeli.”
“Varlığımızın hiçbir ırkın varlığına armağan edilmediği bir dünya istiyoruz.”
“Özgürlük bir sabah gözaltına alınmayacağımızı bilmektir.”
“Çocuklar artık korkulu düşler değil, barış düşleri görmeli, rahat bir uyku uyumalıdır.”
Barışı çocuklar armağan edecek
Mersin’de, Akdeniz Belediyesi Çocuk ve Gençlik Danışma Merkezi tarafından Çakıl Derneği’nin desteğiyle gerçekleştirilen bu panel; çocuklara, çocukluğa, barışa dair umutlarımızı arttırdı hepimizin.
Panelin bitmesinin ardından, panelin oturum başkanı olan gencin hemen masanın altında çıkardığı erbanesiyle çaldığı ve söylediği özgürlük şarkılarına, salondaki tüm çocukların da eşlik etmesiyle oluşan coşku, ilk defa bir panelden coşkuyla ve gülümsemeyle ayrılmamı sağladı.
Salondan ayrılırken hep şu cümleyi tekrarlayıp durdum içten içe: Barışı armağan edecek bu çocuklar bize. (SY/YY)
Not: Bu panelin düzenlenmesinde ciddi emeği olan ve beni de panele davet ederek, bu inanılmaz deneyime ortak eden Dr. Didem Gelegen’e içten teşekkürlerimle...