*Yaklaşan bir sonu var
ya senin, ya ihtiyar akbabanın…
Pera Film’de geçtiğimiz haftalarda başlayan “Suç ve Ceza / Arjantin Hikayeleri “ isimli film seçkisinin ilk yapımı “Akbaba” (Carancho) idi. Yönetmen Pablo Trapero’nun ekrana yansıttığı birinci karedeki altyazıdan öğrendik ki; “Arjantin’de her yıl trafik kazalarında yaklaşık 8 bin kişi ölüyor ve 120 bin kişi de yaralanıp sakat kalıyor.”
Kazazedelerin, cansız ya da yaralı bedenlerinin bir tarafında kurtarıcılar; acil çalışanları başta olmak üzere sağlık sistemi, diğer tarafında ise devletin ve sigorta şirketlerinin ödediği büyük tazminatları dolandırma peşindeki yasal kılıklı akbabalar yer alıyor.
Onların görevi trafik kazalarını yakından takip etmek ve acı içindeki insanlara yaklaşıp açacakları tazminat davaları için vekaletname almak, bu tazminatların büyük kısmına da el koymak.
Filmdeki akbabalar, sadece cüssesi küçük, lisansını kaybetmiş avukatlar değil; bağlı oldukları büyük hukuk firmaları. Ödenen yüksek miktardaki tazminatların peşinde olan bu firmalar, gerektiğinde polisle işbirliği yapıp, insan kaçırmadan cinayete kadar her tür suçu işliyor.
Trafik kazaları dolayımı ile filmde gösterilen Arjantin’in sağlık sistemi de “yoğun bakımlık”. İnsan işi olmayan uzamış nöbetler, kalabalık aciller, tehditler, az sayıda sağlık çalışanı ile riskli müdahaleler, ilkyardımda silahlı kavgalar, yorgunluk, tükenmişlik, ağrılarla başa çıkmak için yapılan uyuşturucu iğneler gibi, sistemin görülmesi istenmeyen diğer yanı perdeye yansıtılıyor. Bir ölüm kalım savaşı gibi her şey.
Film, sistemin ürünü olan yozlaşmayı, vicdani hesaplaşmaları, öldükten sonra bile kurtulmanın mümkün olmadığı pazarlıkları tüm kanlı yüzü ile gösterirken, ağrı kesici etkiyi ise; “akbaba” rolündeki Sosa (Ricardo Darin) ile ilkyardım doktoru Lujan (Martina Gusman) arasındaki tutkulu aşk yapıyor.
Türkiye’de durum nasıl?
Çıkışta arkadaşlarla filmde anlatılanları, aşkın etkisini olduğu kadar, Türkiye’deki sistemi de konuşuyoruz. Tutuk bir konuşma oluyor çünkü hem rahatsız edici hem çekici anlatımıyla film bizi hipnotize etmiş gibi. Sağlık sistemi hakkındaki bilgilerimiz, iki ülke arasında kıyaslama yapmaya ve büyük oranda benzerlikler tespit etmeye yarıyor ancak trafik kazaları ve sigorta sistemi hakkındaki bilgilerimizin ne kadar az olduğunu küçük bir araştırmadan sonra öğreniyorum: Bizde de benzer sistem varmış!
Bu sistemin uygulayıcılarının adı da “a” ile başlıyor; “aracılar.” Trafik kazalarında hastanelerin acil servislerinden resmi kurumlara kadar organize oldukları söyleniyor. Yaralanmalı ya da ölümlü trafik kazalarına anında ulaşma meziyetine sahipler(!). Hatta tıpkı filmde olduğu gibi evlere ya da hastanelere gidip, hazırlanmış vekaletnameler ile kazada ölenlerin yakınları ya da sakat kalanlardan tazminat işini takip etmek için vekalet alıyorlar. Alınan vekaletname ile mahkeme ve sigorta şirketi arasında yüksek tazminat için çeşitli taktikler geliştiren aracıların, hükmedilen tazminatların yüzde 80’ini kendilerine ayırıp, yüzde 20’yi hak sahiplerine ödediği uyarıları var; hatta hak sahiplerinin bu konuda dikkatli olması isteniyor. (Zorunlu trafik sigortası kapsamına göre, trafik kazasında ölüm durumunda 225 bin liraya kadar tazminat hakkı bulunuyor.)
Kaza yapan firmaların adı artık saklanmayacak
Ülkemiz trafik kazaları konusunda aynı Arjantin gibi vahim rakamlara sahip; ölümlü trafik kazaları çok yüksek. TUİK istatiklerinin son verilerine göre geçtiğimiz 2016 yılında Türkiye’de 185 bin 128 adet ölümlü /yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiş. Trafik kazaları sonucunda 7 bin 300 kişi ölüp, 303 bin 812 kişi ise yaralanmış. Kazalar ve tazminatlarla ilgili birkaç kez değişiklik yapılan hukuki durum, sigorta sistemi ve kaza sebepleri başka bir yazının konusu.
Son olarak farkındalık yaratması amaçlanan bir gelişmeyi, haberdar olmayanlar için yazmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde medya kuruluşları, trafik kazası haberlerinin sunumunda izlenecek yayım ilkelerini belirledi. Trafik kazalarının önlenmesine katkı sağlamak ve haberlerin sunumunda farklı yaklaşımları ortadan kaldırmak amacıyla oluşturulan bu ilkelere göre; “kaza haberlerinde kamu yararı esas alınacak, hayatını kaybeden ya da yaralananların isimleri, yakınlarının öğrendiğine emin olunmadan haber metinlerinde yer almayacak. Ayrıca artık kazaya karışan otobüs şirketlerinin isimleri de haber metinlerinde yer alacak, fotoğraf ve görüntülerde de firma isimleri gizlenmeyecek.” İyi bir mesleki adım bence de. Bununla birlikte birçok ölümlü/yaralanmalı trafik kazasında adı apaçık ortada olduğu gibi, başka yolculuk skandalları ile de gündeme gelen ve çeşitli nedenlerle yaptırım uygulanmadığı iddia edilen firma ya da firmaların, bu yüksekten uçuşları nedeniyle hangi kuş türü olduğu hakkında ortak bir fikrimiz ya da filmimiz henüz yok…
*Füruğ Ferruhzad’ın Akbaba isimli şiirinden alıntı.