Bugün size, kadın bir akademisyenin akademide ilerlerken neler yaşadığını, hangi zorluklarla mücadele ettiğini ve sonunda nasıl istifa etmek zorunda bırakıldığını anlatacağım.
Bu, hayatını akademiye ve öğrencilerine adamış bir kadının hikayesi; Nurdane Büyükyazı'nın hikayesi.
Sürecin başından değil, sorundan başlayalım.
Arel Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Programı’nda görev yapan Nurdane Büyükyazı, Temmuz 2024’te üniversiteden istifa etti. Daha doğrusu istifa etmek zorunda bırakıldı. Aldığı maaş, asgari ücretin dahi çok altındaydı.
Peki ne oldu? Nasıl oldu? Tüm hayatını akademiye ve öğrencilerine adamış bir akademisyen, istifa etmek zorunda kaldı.
Nurdane Büyükyazı, ilk olarak 2010-2011 arasında Arel Üniversitesi’nde Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Programı’nda Öğretim Görevlisi olarak çalıştı.
2011-2017 arasında da aynı üniversitenin Sağlık Kurumları İşletmeciliği bölümünde, ardından 2017-2019 arası Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı.
Ancak, 5 Temmuz 2019’da ilk kez işten çıkarıldı. Mahkemeye başvurdu, 8 Kasım 2021’de mahkeme kararıyla işine geri döndü. Fakat baskılar devam etti.
Arel Üniversitesi, 30 Ağustos 2022’de tekrar işten çıkardı. Yılmadı, tekrar mahkemeye başvurdu ve 12 Temmuz 2023’te işine geri döndü.
Ancak, üniversite yoksun kaldığı parasal hakları ve diğer özlük haklarını hiçbir zaman tam ödemedi.
Üstelik baskılar ve mobbing devam etti. Baskılar ve ayrımcılıklar sebebiyle Nurdane Büyükyazı, 16 Temmuz 2024'te istifa etmek zorunda kaldı.
Yani, Nurdane Büyükyazı Arel Üniversitesi’nden iki kez çıkarıldı, mahkeme kararı ile iki kez işine döndü. Ancak, hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ne ücretleri tam ödeniyordu ne de vermesi gereken dersler kendisine atanıyordu.
Her hakkını ısrarla ve mücadele ederek almak zorunda kaldı, yalnızlaştırma ve itibarsızlaştırma gün gün arttı.
Defalarca istifaya zorlandı ama işine ve öğrencilerine duyduğu saygıdan bunu yapmadı. Ek dersler ve ek görevler yapıyordu ama bir türlü hak ettiği ödenmiyor ve taleplerine cevap verilmiyordu.
Dersi Cevizlibağ Kampüsü'nde olmasına rağmen Tepekent Kampüsü'nde bir oda verildi, son dönemlere doğru o oda da alındı ve birçok hoca ile odasız çalışmaya zorlandı.
Tüm bu hukuki mücadelenin bedeli, uzun kıdemine ve yüzlerce öğrenci yetiştirmesine rağmen asgari ücretin bile altında bir ücretle cezalandırılmak oldu.
Vakıf üniversitelerinde ücretler zaten devlet üniversitelerinde çalışanlardan düşük ödenirken Büyükyazı’ya daha da düşük ödendi.
Hatırlarsanız Mart 2024'te YÖK'ten yapılan açıklamaya göre vakıf üniversitelerine gönderilen yazıyla, öğretim elemanlarına devlet üniversitelerinde ödenen emsal net ücret tutarından daha az ücret ödeyemeyeceklerine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının uygulanması gerektiği bildirilmişti. Bu kapsamda Arel Üniversitesi’nde diğer hocalar devlet üniversitesi ücretlerine yükseltilirken Büyükyazı’nın ücretleri yine yükseltilmedi.
"Öğrencilerimi dahi bana karşı kışkırttılar"
Sevgili Nurdane Büyükyazı ile bir araya geldiğimizde “Kadın akademisyenlerin yaşadığı sorunları herkes bilsin. Özellikle özel üniversitelerde neler olduğu duyulsun istiyorum” diye söze başladı.
“O kadar baskı, itibarsızlaştırma, dışlanma ile mücadele etmek zorunda kaldım ki. Öğrencilerimi dahi bana kışkırtıp okuldan atılmam için harekete geçmelerini istemişler” dedi.
“Neden hemen istifa etmediniz?” diye sorduğumda, “Öğrencileri yıl ortasında hocasız bırakmak istemedim. Sınav döneminin bitmesini bekledim” yanıtını verdi.
Şimdi üniversiteden tek talebi var tazminatının ve eksik yatırılan maaşlarının ödenmesi. Çünkü üniversite yönetimin baskıları ve yine yönetimin üniversitedeki meslektaşlar arasındaki hiyerarşik yapıyı yöntememesi nedeni ile istifa etti. İstifa etmek zorunda bırakıldı.
Aslına bakarsanız bu olan biten, Türkiyede toplumun her katmanında, hakkını arayan, sesini yükselten her kadının karşılaştığı bir yaklaşım biçimi, ayrımcılık, dışlanma örneği.
Ve maalesef biliyoruz ki Nurdane Büyükyazı tek örnek değil.
Şiddetsiz, özgür yeni bir hafta olsun…
(EMK)