İletişim doktorası yaparken “cuddle groups (kucaklaşma/sarılma grupları)” hakkında sınıfı şaşırtan, eğlenceli bir ödev hazırlamıştım. Bilmeyenler için kısa bilgi vereyim, Reid Mihalko ve Marcia Baczynski isimli iki ilişki uzmanının öncülüğünde düzenlenen ilk sarılma partisi 2004 yılında Amerika’da düzenlendi. New York’ta başlayan bu partiler adeta pıtrak gibi çoğalıp önce bütün ülkeyi sardı, sonra başka ülkelere sıçradı.
Bu partiler için temel şart cinsellik içermeyen dokunma ve tarafların rızası idi. İki uzman da her röportajda bu girişimi katılımcıların “bağ kurma deneyimi” yaşaması için başlattıklarını ısrarla vurguluyordu. Uygulama şu şekildeydi; katılımcılar etkinlik için belirlenen bir alanda toplanıyor, eğitimcilerin uyguladığı bir yönerge doğrultusunda birbirine sarılıyor ve bağ kurmanın eşsiz duygusunu tadıyorlardı.
Dokunmanın sınırlı olduğu bir kültürde “bağ kurma” ihtiyacına karşılık veren bu girişim o dönem hızla popülerlik kazanmıştı. İnsanlar güvenli ve önyargılardan uzak bir ortamda sarılıyor, kucaklaşıyor, el ele tutuşuyor veya cinsellik içermeyen bir şekilde birbirlerine dokunabiliyorlardı.
On-on iki yıl önce hazırladığım bu ödevin ikinci kısmında fantastik “invisibleboyfriend.com” sitesini anlatmıştım. Bu sitenin sloganı “Nihayet arkadaşlarınızın inanabileceği bir erkek arkadaşınız olacak" idi. Sitenin görünmez kız arkadaş versiyonu da vardı. Görünmez kız arkadaş arayanların girdiği ikinci sitenin sloganı şuydu; "Hak ettiğini al. Daha iyi bir kız arkadaşın olsun”.
Sitenin işleyişine göre müşteri, sevgilisi olacak insanın adını, yaşını kendi belirliyordu. İsterse gönüllülerin siteye gönderdiği selfie kataloğu içinden foto seçebiliyor, sevgili ile olan geçmişini yaratıp dileklerini ve tercihlerini siteye iletiyordu. Kayıt ve yaratım süreci bitince müşterinin hayali sevgilisi ona istediği sıklıkta mesaj/sesli mesaj atıyor ya da hediye gönderiyordu. Daha çok beyaz yakalıların tercih ettiği bu sitenin ziyaretçi sayısı o zamanlar dünya çapında bir milyonu geçmişti.
İnsanların geleneksel bağlarından koparıldığından söz ederek bunun yarattığı boşluğun “hayali bağlar” ile doldurulmaya çalışıldığına dair şatafatlı cümleler kurmuştum. Bedeli ödenerek alınan ilişki simülasyonlarının ve bu ilişki tiplerinin yeni versiyonlarının yakın gelecekte yaygınlaşacağı tahmini ile bitirmiştim ödevimi, hatırlıyorum.
O zamanlar bilmiyordum ama meğer ben bu ödevi yaparken bile varmış bu türden hizmetler. Yeni öğrendim bunu. Tesadüfen hem de.
Yedek, dublör, sahte… Ne fark eder!
Meğer Japonya’da on yıllardır ihtiyacınız ne olursa olsun size eşlik edecek bir aile üyesi veya komple bir aile kiralamak çocuk oyuncağı imiş; okulda akran zorbalığına uğrayan bir çocuk için baba, evlenen bir kadın için anne ya da hasta ve yalnız bir kadın için torun kiralayabiliyormuşsunuz. Ücreti mukabilinde elbette.
Los Angeles Times gazetesinde 1992 Mayıs ayında çıkan bir habere rastladım geçenlerde. Japonya’da, karı-koca ve 2 yaşındaki oğuldan oluşan bir ailenin, kadının 70 yaşındaki annesini tren istasyonunda karşılamasına ilişkin bir haber bu. Büyükanne ile gezen, yemek yiyen, hasret gideren bu ailenin “torunu, kızı ve damadı ile bir aile ziyareti sıcaklığı yaşayabilmesi için” büyükanne tarafından 1.125 USD karşılığında tutulan dublör hizmetinin profesyonelleri olduğu yazıyor. 70 yaşındaki kadın, gerçek hayattaki kızı kendisini düzenli olarak göremediği için kiralamış bu aileyi.
Haber, Tokyo Hitotsubashi Üniversitesi'nden sosyoloji profesörü Takeshi Sato’nun bu hizmeti şaşırtıcı bulduğu ama günümüzde insanların akrabalığa gerçekten ihtiyaç duyduğu, bundan 50 yıl öncesine kıyasla Japonya'da aile benzeri ilişkilerin giderek yok olduğu tespitiyle son buluyor. “Günümüzde” dediği bundan 30 yıl evvel.
İnanılmaz bir kiralama evreni bu, o haberden bu habere atlarken, gazete haberlerini art arda şaşkınlıkla okurken başım döndü. Şahsi bir merakımın olduğu distopya türünü bile aşan hayal gücü karşısında zaman zaman kan şekerim düştü.
Okuduğum tüm haberler içinde en çok “Family Romance (Aile Saadeti)” şirketinin adı geçiyordu. Elim değmişken, bu şirketin web sitesindeki hizmetlerden bir kuple mırıldanayım izninizle. İşin rayici hakkında bilginiz olsun.
Siteye göre bir başkasının sizin yerinize bir düğüne katılmasını istiyorsanız- ülkenin neresinde olursa olsun- kişi başı 10.000 JPY ödemeniz yeterli. “Büyükbaba Hizmeti” başlığı altında yazılanlara göre bir dedenizin olması ve size dedelik etmesi için yine kişi başı 10.000 JPY gerekiyor. “Biyolojik anne babanıza yabancılaşmışsanız” sevgilinize tanıştırmak için size gerçekten anne babanız gibi davranabilen bir çifti kişi başı 20.000 JPY karşılığında kiralayabiliyorsunuz. Nasıl bir ebeveyn istiyorsanız o hizmeti sağlayacağının garantisini veriyor şirket.
İşlerin nasıl yürüdüğünü kısaca anlatayım. İlk etapta müşteri şirketin 7/24 hizmet veren bağlantı numaralarından şirkete ulaşıyor. İkinci aşamada “içerik süreci” başlıyor. Uzman personel müşterinin ayrıntılı talebini alıyor. Şirket detaylı bir sipariş formu gönderiyor. Üçüncü aşama teklif aşaması. Şirketten gelen e-mail ekindeki sipariş formunu dolduruyor müşteri. Doldurulan sipariş formuna göre şirket fiyat teklifini sunuyor. Eğer teklif müşteriye yüksek geliyorsa kişi sayısını azaltmak, hizmet alınan gün sayısını değiştirmek vb. çeşitli düzenlemeler yapılabiliyor. Sözleşme dördüncü aşamada yapılıyor. Teklifte belirtilen son tarihe kadar sözleşme bedelinin şirketin hesabına yatırılması gerekiyor. Beşinci aşama hizmet için görevlendirilecek personelin seçilmesi ve seçilenlere ait fotoğrafların onay için müşteriye gönderilmesi. Altıncı aşamada şirket yetkilisi ve müşteri bir toplantı yapıyor. Müşteri yapmak istediği son değişiklikleri bu toplantıda yapabiliyor. Yedinci ve son aşamada mutabık kalınan program uygulamaya konuluyor. Müşterinin önceden belirttiği saat ve yere giderek hizmet gerçekleştiriliyor.
Sitedeki müşteri yorumları aslında bu hizmete neden “ihtiyaç duyulduğunu” açıklar nitelikte. Elbette memnuniyetini bildiren müşterinin ne adı var ne de fotoğrafı. Kadın ya da erkek olduğunu belirten çizimlerin altındaki yorumlar birbirinden ilginç. Bir kadın şöyle yazmış: “Family Romance'tan düğünüme gelemeyen bir arkadaşımın yerine geçilmesi için hizmet aldım. En iyi olan şey, kocamın öğrenmemesi için hızlı bir şekilde e-posta yoluyla iletişim kurmamızdı. Kadrodan seçtiğim fotoğrafın sahibi tören günü benimle gerçek bir arkadaş gibi konuştu, bu yüzden baştan sona çok rahat ettim.”
Bir erkek müşteri “Annem ve babam evliliğime şiddetle karşı çıktı, bu anne ve babayı Family Romance'dan kiraladım. Kansai bölgesindeki Osaka şehrinde olduğumdan Kansai lehçesini konuşabilen personel arıyordum, Osaka'da yaşayan bir anne- baba ayarladılar. O günkü ailelerin buluşması sırasında gergin olan bendim, buluşmaya katılan annemle babamın ne kadar doğal davrandığına şaşırdım. Bana verdiğiniz tüm yardımlar için teşekkür ederim.” demiş.
Bu insan kiralama evreninin bu denli yaygınlaşması Japonya’daki sosyal ve ekonomik değişimlerin bir sonucu. Japon çalışma hayatından ve çalışma kültürünün bir insanın hayatını nasıl tamamen kapladığından başka bir yazıda bahsederim artık size. Gerçi, ekonomik ve sosyal olduğu kadar kültürel bir ayağı da var meselenin. O coğrafyada insanlar kişisel veya mesleki sorunlarını bizim gibi, bizim kültürümüzdeki gibi kolaylıkla ve ayıplanmadan ifade edemezler.
Japonya’daki toplumsal normlara göre bir kişinin kendi sorunlarını başkalarıyla paylaşmak yerine bunu kendi başına çözmesi, bundan kimseye söz etmemesi beklenir. Oysa ben Ayrancı-Kızılay dolmuşunda on dakikalık mesafede yanlışlıkla ayağına bastığım bir kadının gelini ile olan problemini dinlediğim zaman garipsemem mesela.
Family Romance, LLC
Sözünü ettiğim “Family Romance, LLC (Aile Saadeti, Ltd)” şirketinin CEO’sunun adı Ishii Yuichi. Kendisi sadece CEO değil, aynı zamanda kendi şirketinin çalışanı. Sayılar sıklıkla değişse de bugüne dek 600 kadına dublör kocalık yaptığı yazıyor medyada. Şirketin 1200 çalışanı arasından istediğiniz aile ferdini, dileğiniz süre için ve dilediğiniz şeyleri yapması için kiralayabiliyorsunuz.
Eğer konu ilginizi çektiyse, bahsettiğim şirketi anlatan “Aile Saadeti, LTD.” adındaki filmi izlemenizi öneririm. 2019 yapımı filmi Alman yönetmen Werner Herzog gerilla tarzında çekmiş. Babasını hiç tanımamış 12 yaşında bir kız çocuğu Mahiro ile babasını oynayan Ishii Yuichi (kendini oynuyor filmde, enteresan bir şekilde) başrolde. Film belgesel değil, tamamen kurgu. Filmin adına Limited Şirketi “LTD” ibaresinin eklenmesi manidar, mutluluğun Japonya’da bir iş koluna dönüştüğünü söylüyor yönetmen.
Filmin bir sahnesinde bir kadın müşteri, Yuichi’yi kocası gelemeyeceği için kızlarının düğününde babayı canlandırması için kiralıyor. Ailenin babası herhangi bir nedenle düğüne katılamayacak durumdaysa “katılabilecek bir baba” bulmak çocuk oyuncağı. Gelinin yanına gidip “Bugün sizin babanız olacağım” diyor Yuichi. Her şey bir prodüksiyon artık. Gerçeğe hiçbirimizin ihtiyacı yok, ücretini ödediğimiz müddetçe kendi gerçekliğimizi yaratabiliriz.
Gerçek nedir? Yalan nedir? Her şey performans mıdır gerçek hayatta? soruları arasında tekinsizce dolaşıp durdum film boyunca. Her şeyin bir gösteri olduğu yeni zamanlarda insanın istediği herkes olabileceğine ikna oldum. Herkesin her şeyi bildiği bu kurguda inanılan şey yalan olmaktan çıkıyor sadece.
Filmi izlerken bir ara bu durumun gerçek hayattan çok da uzağa düşmediğini düşündüm. Yaşadığımız yeni hayatlar performanslarımızın toplamından ibaret dedim. Yine de film mi hayattan, hayat mı filmden daha üzücü kestiremedim.
Yeni zamanları tanımlayacak bir sözcük söylememi isteseniz ben “daha” derim. Önüm, arkam, sağım, solum, “daha” çünkü. Daha hızlı arabalar, daha güzel kadınlar, daha yakışıklı erkekler, daha akıllı çocuklar, daha eğlenceli oyunlar. Boşluk kaldırmıyor yeni zamanlar. Kimsenin boşluğa, yokluğa, pürüzlü, ağır aksak, arızalı bir şeye tahammülü yok.
Zamanın insanı “bireyselleşme” sürecinin önemli bir çıktısı olarak geleneksel bağlardan uzak bir rota çiziyor kendine. Her şeyin daha’sı olmak istiyor. Olumluluk ve şiddet at başı gidiyor adeta. Ne yalan diyeyim, bunca “daha” içinde bana en çok “daha yalnız”mışız gibi geliyor.
Ulrich Beck, Risk Toplumu kitabında “hareketlilik” kavramının emek piyasası için hayati önemde olduğunu ve bu hareketliliğin nihai sonucunun ailesiz ve çocuksuz bir toplum anlamına geldiğini söylerken tam da bunu ima ediyor olmalı. Modernliğin piyasa modeliyle uyumlu olan bu yeni sosyal yapı yürek burkucu geliyor bana.
Evet, paranın mutluluğu satın alamadığı durumlar olsa dahi mutluluk hissini satın almak mümkün yeni zamanlarda. Mutluluk simülasyonu ücreti mukabilinde edinebileceğiniz bir meta artık. Parasını verdiğiniz sürece her şeyi hak edeceğiniz yeni dünyaya hoş geldiniz.
Yine de enseyi karartmamak lazım çünkü henüz bizim kültürümüzde genel olarak bu türden duygusal yalnızlığa pek yer yok. Bianet’teki ilk yazımda yoğun kar yağışı nedeniyle minibüs yolda kalınca, minibüs ahalisini yollar açılıncaya kadar evine davet eden komşumu anlatmıştım size. Bir başka yazıda gece oğlumun ateşinin çıktığını onlara haber vermedim diye bana küsen mahalle kasabından söz etmiştim. Hülasası, hısım akraba bağını çoktan geçtim, bir yere doğru yürürken bile tanışıp birbirimize bağlanabiliyoruz biz.
Savunacağımız kale tam olarak burası zaten. Yırtarsak buradan yırtacağız. Kendi imkânlarımızla…
(AA/AS)