Tanzimat döneminin ilk romancılarından Ahmet Mithat Efendi "Ben Neyim?" (Hikmet-i Maddiyeye Müdafaa) isimli deneme kitabında "Ben kimim" sorusu yerine, "Ben neyim" sorusunu yöneltir. Osmanlı son dönemindeki batılılaşma hareketiyle birlikte Osmanlı düşünce dünyasına giren roman ve benzeri yazın türleri, aynı zamanda çeşitli düşünce akımlarını da beraberinde getiriyor.
Batı’nın ilim ve kültürüyle Doğu’nun ahlakını bağdaştırma fikri üzerinden ilerleyen Batılılaşma olgusu, Tanzimat döneminde iki düşünce dünyasının karşılaşmasıyla birlikte düalist bir karaktere büründü. İlk Osmanlı aydınlarından Ahmet Mithat Efendi de, bu dönemde batı kökenli materyalizm felsefesinden etkilenerek bu düşüncelerini gençlik yıllarında kendi çıkardığı "Dağarcık" dergisinde yayındı.
Bu yazılarından biri olan "Duvardan Bir Sadâ" isimli yazısında, ölümden sonra hayata inanmanın yanı sıra, maddi varlığımızın da ruhla birlikte ölümsüz olduğunu belirterek, döneminin İslami gazeteleri tarafından "Müslümanlığa sövmekle" itham edilmiş ve Rodos adasına sürgüne gönderilmişti.
Bu olaydan sonra kaleme aldığı ve Şule yayınları tarafından basılan "Ben Neyim?" adlı eseri, hem bir öz eleştiri hem de bir savunmadan oluşan bir deneme kitabı. Ahmet Mithat Efendi’nin materyalist düşünceyle olan çekişmelerini, değişimlerini ve materyalizme olan bakışının farklılığından dolayı kendini eleştirenlere karşı ifadelerini anlatıyor.
Ahmet Mithat Efendi yanlış anlaşıldı
Kitaba Şule Yayınları tarafından ilave edilen giriş niteliğindeki "eser hakkında" bölümünde, yazarın düşünce dünyası hakkında verilen bilgilerde Ahmet Mithat’ın materyalizme karşı olan düşüncelerinden gençliğinde olan bir hata gibi bahsediliyor.
Yazar, "Ben Neyim?" kitabını sanki, materyalizme olan ilgisinin bir gençlik hevesi olduğunun farkında gibi yazmış ve o düşüncelerinden ötürü adeta okurlardan ve entelektüel çevreden özür diler bu önsöze göre. Oysaki biraz dikkatli bir gözle değerlendiğinde, Ahmet Mithat’ın aslında kendisini eleştirenlere cevap verdiği ve onların korumaya çalıştığı türden tek başına duran bir "maneviyatı" reddettiği görülür.
Aynı zamanda, kendi materyalist düşüncelerini de, yeniden gözden geçiren Ahmet Mithat üstü kapalı bir düşünce özgürlüğü savunması da yapar bu dememesinde. Etkilendiği materyalizmin son raddesi olan ateizmi bir kenara koyarak, materyalizme kendi yorumunu getirir.
Tanzimat dünyasının düalizmini yansıtan İslami düşünce dünyasının etkisi ve sürgünün yaratığı etkilerle "Ben Neyim?"in sonuna "Tanrı’nın, maddi varlığı ve eksildiği oranda tamamladığı düşüncesini ekler"; "maddi varlığın sürekli bir değişim ve dönüşüm olduğunu” söyler. Bu da, onun hem materyalist felsefeye getirdiği yorumu yansıtır hem de Batılı düşünce dünyasının Osmanlı entelijansiyasındaki yansımalarını gösterir.
Ahmet Mithat düşüncelerinden taviz vermedi
Bu, en başından itibaren batılılaşma olarak benimsenen "modernleşme" olgusunun temelinde "değişim ve dönüşüm" kavramlarının yattığını açığa çıkarması bakımından da önemli.
Bunun dışında, Tanzimat döneminden günümüze, yeniden basılarak ulaştırılan bu eserin göze çarpan diğer sorunu; kitabın sonuna eklenen Osmanlıca kelimeler sözlüğünün, içinde denemelerin diliyle buluşamayacak kadar zayıf olması. Ancak, en ciddi sorun Ahmet Mithat’ın yanlış anlaşılması.
Bir savunma kitabı olarak takdim edilen "Ben Neyim?" gerçekte, geniş kapsamlı bir eleştiri. Materyalist düşünceleri nedeniyle sürgüne gönderilen Ahmet Mithat'ın denemelerinde benimsediği tutum, bir aydının düşünce dünyasının geçirdiği dönüşümü göstermesi açısından dikkate değer olduğu kadar; ifade özgürlüğü bakımından da aydın ve yazarların Osmanlı döneminde gerçekleşen Batılılaşma hareketleri esnasında maruz kaldığı sıkıntıyı da ifade eder.
Bu açıdan Ahmet Mithat, kendi düşüncelerinden taviz vermemiş, ancak dönem ve baskı gereği onları farklı bir yorum ve bakış açısıyla yeniden yazmak zorunda kalmış Batılılaşma yanlısı ilk Osmanlı aydınlarımızdan biri. (YK/GG)
* Ahmet Mithat Efendi, "Ben Neyim" (Hikmet-i Maddiyeye Müdafaa), Şule Yayınları, deneme, 76 sayfa