"Ahmet Altan'ı savunmak ihtiyacı duyacağımı hiç düşünmezdim, ama öyle oldu" diyen Nuray Mert'e sorulacak soru "Neden!" olmalı.
Hatırlarsak, Oya Baydar'ın Taraf'tan ayrılmasına neden olan Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan'ın yazısındaki o bölüm şöyleydi:
"Bizim gazetenin çok ilginç ve övündüğümüz bir yazar kadrosu var. Nabi Yağcı, Roni Margulies, Oya Baydar gibi sıkı sosyalistler de yazıyor burada. Her ne kadar Roni'yle Oya'da 'liberallerin' arasına 'düşmekten' dolayı zaman zaman hafifçe Türkan Şoray filmlerini andıran 'pavyondaki namuslu kadın' huzursuzlukları tezahür etse de burada sağlam bir 'solculuk' tartışması yaşayacağımızı ümit ediyorum."
Baydar ise "Pavyondaki kadının vedası" başlıklı yazısıyla Taraf'taki yazılarına son verdiğini duyuruyordu ve "21. yüzyılda, liberallerin dili de tıpkı özgürlükçü sosyalizmin dili gibi değişmeye, eril iktidar dilinden kopup uzlaşmanın, buluşmanın dili olmaya muhtaç" diye yazısını bitiriyordu.
Olayın üzerine Mert'in bugün Radikal gazetesindeki yazısının başlığı "Ahmet Altan'ı savunmak".
Baydar'ın istifası ardından Altan'ın cinsiyetçiliğine dair tartışmaları abartılı bulduğundan onu savunmak zorunda kaldığını söyleyerek başlıyor.
"Siyasi doğruculuk önemli bir siyasal tutumdur ve en büyük düşmanı, siyaseten doğruculuğun, şirazesini yitirip, aşırı alınganlığa savrulmasıdır" diyor.
Altan'ın sözleri içinse şöyle yazıyor Mert:
"Altan'ın yazısını okudum, doğrusu 'cinsiyetçi' olarak nitelenecek bir yanını göremedim. 'Pavyona düşmüş namuslu kız' tabiri deyim halini almış bir benzetme ve de sadece kadınlar için değil, erkekler için de kullanılabilecek bir tabir. Nitekim Altan'da benzetmeyi geniş kapsamlı yapmış. Bu tabirden, kullanıldığı bağlamda, olsa olsa dönemin Türk filmleri yapımcıları rahatsız olabilir. Dahası, solcular üzerine söyledikleri de, liberallerin tipik (ve benim hiç katılmadığım) görüşleri, ama bunun ötesinde hiç de aşağılayıcı falan değil."
Alınganlık derken?
Altan'a "pavyon derken?" diye sormuştuk, Mert'e de "alınganlık derken?" diye sormak durumundayız.
Öncelikle Mert, savunduğu "siyaseten doğruculuğun şirazesinin kaymasına" en güzel örneği kendi yazısıyla veriyor.
Zira ondan Baydar'a yapılanı eleştirmesini beklemesek de Altan'ı savunmasını hiç beklemezdik.
Namuslu kız/kadın
Mert, Altan'ı savunurken ondan daha beter hale düşüyor. Bir parantez açarak yanlış alıntıladığı cümlede bile bir gariplik olduğunu söyleyebiliriz. "Namuslu kız" derken kadın/kız ayrımı yapıyor -ki Altan bile "kadın" demişti-. Mert Altan'ın yazısından aklında kaldığı kadarını yazmış, "kadın"ı bilinçaltının yardımıyla "kız" yapmış.
Mert devam ediyor:
"Yaygın tabir, benzetme, deyim, atasözü gibi ifade biçimlerinde 'cinsiyetçi' olanlar tabii ki mevcut, ama gerçekten cinsiyetçilik içerip içermediklerine bakmadan hepsine alınganlık gösterirsek, benzetme, ironi yapamaz hale geliriz."
Gerçekten cinsiyetçilik içerdiğini hangi kritere göre yapıyoruz? "Pavyona düşen namuslu kadın" diyen İbrahim Tatlıses olsaydı cinsiyetçi olurdu da Ahmet Altan olunca mı olmuyor?
Altan'ın bir gazetenin yayın yönetmeni olduğunu, o gazeteye giren haberlerin de, o gazeteye alınan kadın gazetecilerin de "olurunun" Altan'ın iki dudağı arasında olduğunu yok sayamayız.
Mert böyle yorumda bulununca ortaya "ellerinde biberle dolaşan bir avuç çatlak kadın" geliyor akla, medyada cinsiyetçiliğe direnen ve sahiden maalesef bir avuç olan kadınları marjinalize ediyor, ötekileştiriyor.
Mert'in yazısının içeriği çok zengin (!). Neresinden tutsak diye düşünürken bir paragraf daha geliyor:
"Bence, artık, birçok durumda söz konusu olan, kadın yazarların tüm erkeklerin içlerinde gizli bir 'maço' olduğunu düşünüp, bunu ifşa ettikleri anı yakalama gayreti. 'Entelektüel ama maço', 'solcu geçiniyor ama maço', 'liberal ama maço' ve nihayet 'işte yakaladık!' tavrı, bana ikna edici gelmiyor."
"Kadın ama maço" diyecek kadar acımasız olmak istemezdik, ama biliyoruz ki cinsiyetçiliğe karşı mücadele verenlerin muradı "açık yakalamaktan" çok hem medyada hem de başka alanlarda söz sahibi/güç sahibi/kalem sahibi olmanın erkek olmak, erkeksileşmek olmasına karşı ses yükseltmek.
Açık yakalamakla itham ederken açık kapatmak üzere olduğunun farkında mı Mert?
Erkek toplumda erkeklerin de kadınların da hakaret etmek için kullandıkları küfürlerin, deyimlerin, atasözlerinin çoğu cinsiyetçi ve evet Mert'in de tespit ettiği üzere Türkçe de bu açıdan çok zengin. Ama bu zenginlik dilin, edebiyatın değil tam da ataerkilliğin emaresi.
Ne yazık ki cinsiyetçiliğin de kadına yönelik şiddetin de ne eğitimli/eğitimsiz ne zengin/fakir ne de solcu/sağcı olmakla alakası var.
"Cinsiyetçiliğe karşı kadınların en yakın müttefiki olacak vasıfta adamları bu kadar kolay harcama hevesini hiçbir şekilde anlamıyorum" diyen Mert'in savunduğunun tersine bu erkeklerden cinsiyetçi olmayan bir dil beklemek hakkımız değil mi?
Üstelik sonuçta hepsi erkek değil mi? Kadına yönelik ayrımcılık uygulayanları uzakta aramaya gerek yok, asıl onlar bizim ensemizdeler. Kahve içtiğimiz arkadaşlarımız, yan yana çalıştığımız meslektaşlarımız, sevgililerimiz, babalarımız...
Mert, yazısının sonunda "Doğrusu, en güzelini Roni Margulies söylemiş; 'Pavyonda çalışan insanların onurlu olduğunu düşünüyorum' demiş. Belli ki, hoş bir yolla bu tartışmayı noktalamak istemiş, umarım bu kez de o birilerinin hışmına uğramaz" diye bitirmiş.
Margulies'in Hürriyet'e verdiği bu son derece "ufuk açıcı" görüşünden hiç bir şey demediğini ve Taraf'ta yazılarına devam ettiğini anlamıştık. Bundan onur duyduğunu da mı anlamalıyız bir kere daha düşünce?
Gazeteler pavyon mu?
Mert'in düşündüğünün aksine bu tartışmasının uzamasından hayır doğabilir, ancak o zaman erkekler belki yazmadan önce cinsiyetçilik filtresini takarlar.
Kadın diye Mert'e yüklenecek değiliz, en fazla bu meseleden içi sıkılmış, cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin ehemmiyetinin farkında olmadan yazılmış "içten" bir yazı olsa da tartışmayı tam da buradan sürdürmekte fayda var. Neden Baydar'a hakareti haksız görmeyip Altan'ı destelemek zorunda kalmaktan... İçimizdeki erkekler üzerinden.
"Durun ama liberalizm/sosyalizm tartışması yapılıyor, cinsiyetçi deyimler sözün gelişi söyleniyor" dersek bu tartışmaları hep onlar yani erkekler yaparlar, kadınlara gitmek düşer zaten zor girdikleri, zaten en ufak tartışmada kadınlık hali üzerinden hakarete uğradıkları gazetelerden.
"Bir seks işçisinin de bir konsomatristin de "düşmesi" erkeklik sorunudur. Erkek dünyasına hizmet eden, çalışanlarının köle edildiği bir yerdir pavyon" diyip Altan'a sormuştuk "Taraf pavyon mu?" diye.
"Pavyona düşen namuslu kadın" sözü için "Ne var bunda?" diyen Mert'e de soralım ideolojik kimliklerin gazetelerde tezahürü üzerine verilen bu örnekten yola çıkarak "Gazeteler pavyon mu?" (EZÖ)