*Fotoğraf: AA
1 - 4 Ekim tarihleri arasında aile büyüğümüz ünlü ideolog, devlet adamı ve gazeteci Ahmet Ağaoğlu’nun doğumunun 150. yıldönümünü kutlamak üzere, Azerbaycan Ulusal Tarih Müzesi’nin davetlisi olarak, İstanbul’da yaşayan akrabaları olarak bizler de Bakü’deki etkinliklere katıldık.
Adeta bir şölen havasında geçirdiğimiz iki gün, bizleri hem onurlandırdı hem de gururlandırdı; gösterilen nezaket, kusursuz ev sahipliği karşısında çok mutlu olduk. Bu vesile ile tüm akrabaları bir araya getiren Azeri kuzenimiz Nigar Akhundova’ya ne kadar teşekkür etsek azdır. Rusya’nın Azerbaycan Konsolosluğu’nda Kültürel ve Turizm Ataşesi olarak görev yapan Nigar, İstanbul’da yaşayan Ağaoğlu ailesinin bireylerini bir araya getirip bu harika organizasyonun başını çekti.
Sergi, film gösterimi ve özel konser
İki gün süren etkinliklerde bir fotoğraf sergisi, “Milletin Fedaisi” adlı film ve Azerbaycan Devlet Filarmoni Derneği’nin özel konserinin yanı sıra, farklı ülkelerden katılan bilim insanlarının sunumlarını dinledik. Ağaoğlu’nun, sosyal ve politik faaliyetleri, Türkçülük ideolojisinin oluşumuna hizmeti, Doğu’daki modernleşme sorunları ile Ağaoğlu ailesinin Türkiye'nin sosyo-politik yaşamındaki rolü gibi konular hakkında bildiriler sunuldu, bu bildiriler kitap olarak yayımlanacak.
Kafkasya’dan Paris’e gelen ilk Müslüman genç olarak tanınan Ağaoğlu, modern Türkiye tarihinin en önemli figürlerinden biri, özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının en önemli öncülerinden biri…
Ana uğraşı gazetecilikti
Ağaoğlu’nun yaşamı boyunca, yaşadığı beş farklı ülkede, -Rus İmparatorluğu, Fransa, Osmanlı İmparatorluğu, Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti- yapıtlarını da Fransızca, Azerice, Türkçe, Rusça ve Farsça dillerinde yazıyor.
1920’lerde “liberal” ve “sol” sözcükler, siyasi terminolojide eş anlamlı olarak, eski rejime dair toplumsal rahatsızlıklardan kurtulmak için toplumun özgürleşmesi anlamında kullanılmaktaydı.
Devrimcilerin sözcüsü olarak Türkiye’deki liberal Kemalist devrimini Fransız devriminin karşılığı olarak görmüş, Aydınlanmacı düşünürlerden, Renan, Kropotkin ve Durkheim’ın düşüncelerinden esinlenerek, siyasi yazıları ile Fransız kültürünü Türkiye’ye entegre etmeye çalışmıştır.
Yaşamı boyunca ana uğraşı gazetecilik oldu Ağaoğlu’nun. Sayısız dergi ve gazetede makalelerini tefrika biçimde yazmış ve kitaplarını yayımlamıştır. O dönem hemen hemen tüm entelektüeller gibi romancı ve şairlerin de başvurduğu bir yoldu bu. Okur yazarlık oranının düşük olduğu, kitap yayımlamanın yüksek maliyetli olduğu dönemlerde, mümkün olduğu kadar kısa zamanda çok kişiye ulaşma isteği bir tür “kamu görevi” haline gelmişti.
Avrupa’daki öğrenim yıllarında, Fransız gazete ve dergilerinde doğuya ait konularda yazılar yazmış, (La Nouvelle Revue, Revue Blue), I.Dünya Savaşı döneminde (1914-1918) Osmanlı Devleti’nin yarı resmi nitelikli yayın organı Hilal gazetesini savaş içinde altı ay kadar yöneten Ağaoğlu, Ankara’da yayımlanan Milli Mücadelenin resmi organı Hakimiyet-i Milliye gazetesinde başyazarlık yapmıştır.
Hayat, İrşad ve Terakki gibi gazetelerdeki yazılarında mezhep ayrılıkları davalarının bir işe yaramadığını, halkı geriye iten bir efsane olduğunu, ancak milli birlik ve beraberliğin faydalı olduğunu vurguladığından, bazı tutucuların tepkisine neden olmuştur. Ayrıca Tiflis’de Hüseyinzade Ali’nin yardımlarıyla Fuyuzat’ı yayımlamıştır.
İslam, Batıcılık ve Türkçülük
II .Meşruiyetin ilanından bir yıl sonra 1909’da Türkiye’ye gelmiş, ittihat ve Terakki Fırkasına girerek, çeşitli gazete ve dergilere Türkçe ve Fransızca makaleler yazarak, Tercümanı Hakikat gazetesine başyazar olmuştur. Türkçülük hareketinin başında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Şair Mehmed Emin Yurdakul ile birlikte çalışmıştır. Türk Yurdu dergisinin ve Türk Ocağı’nın kurucularındandır.
Yazılarında ve siyasal yaşamında Batı uygarlığının tamamen benimsenmesini, Türkçülüğü ve liberal düşünceyi savunan Ağaoğlu’nun toplumsal ve siyasal düşüncesi yaşamının çeşitli dönemlerinde vurguları değişerek İslam, Batıcılık ve Türkçülük gibi üç ana çizgide gelişmiştir. Bu üç çizgi içinde belirleyici olan ve öteki alanlardaki düşüncelerini de etkileyen yönelim Batıcılıktır. Ağaoğlu için batıcılık, liberal düşünce ve özellikle birey özgürlüğü ile eşanlamlıdır. Ağaoğlu’nun Fransa’da bulunduğu yıllar onun özellikle Fransız Devrimi’nin getirdiği düşüncelere yakınlaşmasına, Batı’nın liberal kavram ve değerlerini incelemesine olanak vermiştir. İslam’a bakışındaki reformcu ve laik eğitim ile Türkçülük, anlayışındaki demokratik vurgu Batı’ya ilişkin temel kavrayışının türevleridir.
Bilindiği üzere Ahmet Ağaoğlu’nun Süreyya Ağaoğlu, Abdurrahman Ağaoğlu, Tezer Taşkıran, Samet Ağaoğlu ve Gültekin Ağaoğlu adlı 4 çocuğu vardı. Her biri, Türk siyasi, hukuk, tıp, eğitim ve iş hayatına değerli katkılar sunmuşlardı. Sempozyumda Ahmet Ağaoğlu’nun kızı, Türkiye’nin ilk kadın avukatı, sıra dışı bir kişilik olan Süreyya Ağaoğlu hakkında bir konuşma yapmak suretiyle onu da anmak istedim.
TIKLAYIN- Sıradışı Abide Bir Şahsiyet Süreyya Ağaoğlu
Azerbaycan Devlet Filarmoni Derneği’nin Ağaoğlu için verdiği konserde, konuşma yapan küçük torunu Ahmet Ağaoğlu’nun çok isabetle ifade ettiği gibi, umalım ki Ahmet Ağaoğlu için gelecek yıllarda, belki de doğumunun 155. veya 160.yılında bir anma töreni, Azerbaycan ile eş zamanlı olarak Türkiye’de yapılsın. (Yİ/DB)