Cemile Buhayrad Cezayir Bağımsızlık Savaşında Ölüme Giderken/ Ahmed Arif
Ahmed Arif, inatçı ve samimiyet kurma konusunda oldukça zorluk çekilen bir insandı. Çok az sayıda olsa da, dost bildikleri insanlar dışında pek kimseye açılmaz ve sırlarını paylaşmazdı.
Ömrü yetmediği için gerçekleştirme şansımızın olmadığı bazı dokümanter film çekimlerinin dışında 1990 Nisan ayında Cumhuriyet Gazetesinde birkaç gün boyunca bir röportajı yayınlandı.
Bu röportaj, Ahmed Arif’in hayatındaki en uzun ve hayatına dair en detaylı bilgileri aktardığı röportajı oldu. İyi ki de bunu gerçekleştirdik.
Değerli dostum ve yakın arkadaşım rahmetli Refik Durbaş, önce Cumhuriyet gazetesinde, sonra da kitap olarak yayınladığı bu röportajının sunum bölümünde zaten bu bilgileri açıklamıştı.
Epey uzaklarda yaşayan değerli bir dostumun çok önemli bulduğum bazı soruları oldu.
Babasının asker olduğuna dair bilgiler olduğuna, annesinin kim olduğuna dair soruları oldu.
Normal bir toplumsal hayatın sürdürülmekte olduğu medeni bir toplumda, "Ahmed Arif Kimdir" ve "nerelidir" sorularının muhatabı elbette ben olmamam gerek.
Ne var ki, bu ülkede pek çok insan geçmişinden kopuk ve yetkili makamlar tarafından kendilerine dayatılan bir kimlikle anılıyor. Bu itibarla, daima gururla andığım ve kendisiyle olan dostluğumuzdan kaynaklı olarak sadece bu sayfada değil, gündelik hayatımda da bazı sorularla karşılaşırım.
Yayına hazırlamakta olduğum hayat hikayeme dair notlarımda, Ahmed Arif’le ilgili olarak daha anlaşılabilir ve detaylı bilgiler aktaracağımı umuyorum.
Uzaklarda yaşayan dostumun sorularını zikretmeden, verdiğim cevapları yine Ahmed Arif’in kendi ağzından çıkan sözlerle aktarmayı uygun gördüm.
* * *
“Babam Kürt değildi. Babamın babası kaymakamlık ve mutasarrıflık yapmış. Sonra memurluğu bırakıp ticaretle uğraşmış. Adı Ahmet Hamdi. Onun da babası Mahmut Remzi Paşa. Dedeler arasında başka paşalar da var.
Birinin adı bir tuhaf: Şatır Paşa. Rivayete göre babamın bu ataları Rumeli’den oralara, yani Kerkük’e görevli gelmişler. Bunları anlatmaktan hoşlanmıyorum. Ben soyumla değil, ancak halkımla övünebilirim. Halkımdan gayrısını da övgüye layık görmem. Bir de sevgiliyi elbet. İlle de sevgiliyi.
Babam, askeri okuldayken cepheye, savaşa gönderilmiş. Bu okul rüştiye midir, yoksa sultani mi bilemeyeceğim. Babamın savaştaki rütbesi süvari başçavuşu.
Sivil hayattaki son görevi Nahiye Müdürlüğü. Üç-dört yıl Harran’da kaymakam olarak çalıştı, ama o aslında vekalet idi. Yani asli bir kadro değildi.
Benim anam, babamın üçüncü hanımı, yani öz anam Kürt’tür. O çağın soylu bir ailesinin tek kızıdır. Beni büyüten, emziren, yedirip içiren, eğiten, adam eden Arife anamız.
Babası Sabri Bey babamın komutanı, anası Ayşe Hanım… Bingöl’ün Musyan yöresinden soylu bir aile.
Nenemiz de, teyzelerimiz de birer melekti. Gerçek birer Melek. Beni sevdiler, sevdiler, sevdiler… Kendi öz çocukları gibi. Şimdi bu aileden sadece Lütfiye Abla hayatta. Yani en küçük teyzemiz. Ben onu “abla” diye çağırırım. Hepimizin hayattaki en aziz varlığı.”
Dedem, yani anamın babası ünlü bir din bilgini, çağında ulema arasında çok sayılırmış. Adı İmam Yahya Abdülkadir. Ayrıca Şeyh Abdülkadir Cibrali diye de anılır. Anamın nüfustaki adı Sâre. Serohan, Zehrahan, Zörehan öteki isimleri. Babasının tek kızı, yedi erkek kardeşi var.
Hepsi de ünlü İngiliz casusu Lawrence’in kiralık katillerince öldürülmüş. Anam ben çok küçükken ölmüş. Benden sonraki kardeşimin doğumunda. Kardeşim de doğum sırasında ölmüş.. Beni büyüten, emziren, yedirip içiren, eğiten, adam eden Arife anamız.”
Ben buralarda, bu hastanelerde, bu topraklarda değil, gene oralarda, Dicle kıyısında bir çadırda ölmek isterim. O kadar güzel ağıt yakar ki o kadınlar. Hiçbir müzik o kadar dokunaklı olmaz.
* * *
İsmail Beşikçi, Ahmed Arif, Ümit Fırat
Ahmed Arif'in yaşadığı kısa hayatında bir doğum günü anması veya kutlaması yaptığını hatırlamıyorum. Keza aramızda 18 yaş fark olmasına rağmen, benim de o dönemde bir doğum günüm olduğu pek aklıma gelmezdi.
Ne var ki insanların geçmişte yaşamadıkları bazı sosyal faaliyetleri şimdi hayatlarına yerleştirmeleri, hiç de kötü olmamış.
TIKLAYIN: Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar/ Leylim Leylim
TIKLAYIN- “Mavzerine Şiir Doldurur”, Şairdir Ahmed Arif
TIKLAYIN- Ahmed Arif Ustaya Hürmeten/ Şeyhmus Diken
Eğer Ahmed Arif erken bir zamanda hayata veda etmeseydi, 93 yılını geride bırakmış olacaktı. Resmi kayda göre doğum tarihinin 23 Nisan 1927 olduğunu biliyoruz.
Ben de doğum gününde kendisini sevgiyle, hasretle ve hürmetle anıyorum. Pek uzun bir hayatı olmasa da, doğmuş ve yaşamış olmasının dünyamıza büyük bir zenginlik kattığına inanıyorum. (ÜF/APA)