Rivayet. Kulak kulak gezinir. Sizin de kulağınıza değmiştir muhtemelen. Hani ilk mülki idare amiri olarak Yalova’ya atanan kaymakamın aktörü olduğu hikâyeyi diyorum. Çeşitli versiyonları var genç kaymakamın hikayesinin. Yalova’ya gitmek için vapura biner kaymakam bey. Vapur iskeleye doğru kıvrılırken boyacı çocuğa seslenir. Bir yandan ayakkabısını boyatırken bir yandan sohbet eder ufaklıkla. İskelede bekleşen kalabalığı sorar boyacı çocuğa. “Kaymakam gelecekmiş. Onu bekliyor insanlar. Merak ediyorlar” der çocuk.
“Sen peki, merak etmiyor musun kaymakamı?” diye sorunca kaymakam; çocuk o dillere pelesenk olacak cevabı yapıştırır: “Amannn kim takar Yalova kaymakamını?”
Çocuk işte. Yoksa “Genel yönetiminden sorumlu, ilçenin en büyük yönetimsel başı, en yetkili devlet görevlisi” için denir mi hiç “kim takar” diye…
Takılmalı zira kaymakam. Öyle ya tanımda altını kalın kalın çizdiğim “baş” olma hali öyle basit bir şey değil. Ağır mı ağır bir sorumluluk. Bir sürü iş onda bitiyor. Nüfustan, eğitime, adliyeden güvenliğe tapu kadastrodan maliyeye bütün devlet işleri ve işleyişi onun iki dudağına bağlı. Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi olduğunu hatırlatalım da tereddüt kalmasın “evet efendim takılmalı kaymakam” cevabı için.
Adaletli olun; düşmanlarınıza bile!
Ayrıca başa karşı olmak, başı takmamak başa bela olabilecek bir bahis. Yani sırf bu nedenle olsa bile takmak icap eder makamı dolduran kimseyi ama benim derdim o değil. Ben bu ağır sorumluluğun gerektirdiği ağır -ki bu bahisteki ikinci ağır kelamı çok pozitif bir anlam içermektedir- adamlıkla ilgiliyim. Ağır olmalı makamın sahibi. Görevin anlamını özümsemekten, gerekli ahlaki donanımlara sahip olmaktan bahsediyorum. Kibirden uzak olmaktan bahsediyorum mesela. Yine de benim kriterlerim kimsenin umurunda olmayabilir o yüzden kesip zamanın ruhuna uyabileceğini tahmin ettiğim kriterlerden bahsedelim…
Hazreti Ali’nin bir emirnamesinde göreve yeni başlayacak valiye Allah'tan kork, halkına muhabbet besle, onların kusurlarını ört dediğini ve adaletli olmayı emrettiğini okumuştum. Düşmanlarına bile. Haksız yere kan akıtmaktan sakınmayı sıkı sıkıya tembihlediğini… Aksi tavırların devletin batmasına sebep olacağını filan.
Bütün bunları bir süredir bu ülke kaymakamlarının sergilediği sıradışı, tuhaf, tehlikeli performansa toplu bir selam durmak için yazıyorum… “Yurdun dört bir yanına” dağılmış 957 amirden biri olan Ankara Beypazarı kaymakamının “yorum” farkıyla başlayalım…
Hakkari Dağlıca'da 16 askerin hayatını kaybettiği çatışmanın ardından Türkiye’nin hemen her noktasında “teröre lanet yürüyüşleri” adıyla düzenlenen gösterilerin bir parçası olarak Beypazarı Zafer Mahallesi'nde mevsimlik işçilerin –siz Kürt olarak okuyun- uğradığı saldırının ardından konuştu sayın kaymakam.
Taşlı, sopalı pompalı tüfekli yaralanmalı, evin barkın ateşlendiği ziyadesiyle tehlikeli olayların ardından bir basın toplantısı düzenleyen ilçe kaymakamı Suat Seyitoğlu’nun teşhisi pek manidardı. Kaymakam Seyitoğlu’na göre “halk duygusal tepkisini ortaya koymuştu”… Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “barbar sürüsü” IŞİD’in bir öfke hareketi olduğunu söylemesine çok benzer göründü bu değerlendirme ama neyse…
Kaymakam Seyitoğlu’nun bu tespiti birazcık farklı olsa da bir ara belirleme için de ilham veriyor aslında. Zira kaymakamların “duygusal” davrandığı söylemek yanlış olmaz. Yani söz konusu amirlerin bu yazıya konu olan çıkışları hiç kuşku yok ki seçimlerden sonra ülkeye egemen olan çatışma ikliminden “etkileniyor”. Tabii bunu mazeret olarak dikkate almak çok anlamlı değil. O ayrı bir mevzu.
İkinci kaymakamımız da Hakkari’de görev yapan bir polis memurunun mayın patlaması sonucu hayatını kaybetmesi haberini polisin yaşlı anne babasına haber verirken haber olmayı başarmıştı hatırlanacağı gibi. 29 yaşındaki polis memurunun ölüm haberini ailesine kameralar eşliğinde veren Hassa Kaymakamı Mustafa Pala -gösteri toplumunun ruhuna uygun olsa da- bu hareketiyle tepki toplamış ve Hatay Valiliği’nin başlattığı incelemenin muhatabı olmuştu.
Vekil bozuntusu Kürtleri temsil etmiyor
Adından bahsettirmeyi başaran son kaymakam ise Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinin kaymakamı Kadir Güntepe. Geçtiğimiz hafta yaşanan ve dört sivilin hayatına mal olan çatışmalara dair bir “bakış”a sahip olduğu çok açık olan ilçe kaymakamı Kadir Güntepe, twitter mesajıyla olaylardan sorumlu tuttuğu HDP’li siyasetçilere,“Böldürmeyeceğiz ulan” diye seslendi. Duygusal bir çıkış olarak değerlendirip üzerinde durmamak da bir seçenek olabilirdi belki ama genç mülki idare amiri el yükseltiği için yazıya konu olmayı başardı. Kaymakam Kadir Güntepe Ferhat Encü’nün ilçede yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmelerine itiraz niyetiyle yazdığı twetlerde ‘Bana bak vekil bozuntusu’ ifadesiyle parlak bir giriş yaptı ve birbirinden ilginç twetlerle devam etti.
Kaymakam Güntepe’nin “vekil bozuntusu” dediği Encü, nüfusunun ağırlıklı bir bölümünü Kürtlerin oluşturduğu Şırnak’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil eden dört vekilden biriydi. 9723 seçmeni olan ilçede oy kullanan 8632 kişinin 6822’sinin oyunu almıştı. Ve bu ilçedeki oyların yüzde 80.25’i demekti. Encü’ye vekillik için listesinde yer veren HDP’nin Şırnak genelinde aldığı oy oranı ise yüzde 85.36’ydı. Bu sandık demokrasisinin çok yüceltildiği Türkiye’de rekor bir oydu.
Ama o sayılmazdı değil mi? 7 Haziran şakaydı değil mi… Öyle olmazsa 1 Kasım’da neden seçim yapılsındı… Öyle olmazsa bir kaymakam yönettiği ilçe nüfusunun yüzde 80 küsurunun temsilci olarak Ankara’ya gönderdiği bir vekile atarlanır mıydı canım? Seçilmişlerin atanmışlara kul edilmeyeceğini bilmediğini mi düşünüyor olamazsınız herhalde…
Yalova kaymakamına dair anlatılan hikayenin bir de Atatürk’lü versiyonu var. Atatürk Yalova’yı ziyaret edecektir. Bunu duyan ahali iskelede kendisini karşılamak için erkenden toplanmış hazırlık yapmaktadır. Aslında özel yatıyla geleceği tahmin edilmektedir. Bir vapur yanaşır iskeleye. İçinde de Yalova’ya yeni atanan kaymakam vardır. Ayakkabısını boyattığı çocuğa sorar “yeni kaymakamı mı bekliyor bu insanlar?”
Boyacı çocuk “kim takar Yalova kaymakamını abi Atatürk geliyor Atatürk”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün mecliste yaptığı açılış konuşmasında “Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor” dediğini duyan milletvekili Ferhat Encü, “kim takar Beytüşşebap kaymakamını” demiş midir sizce?