Ağrı'da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir kadın cinayetinin ardından, Ağrı Valisi Ali Yerlikaya'nın açıklamalarını okurken dehşete düştüm. Vali beye, öldürülmemiz, şiddet görmemiz için harcayacakları çabayı ve inadı, şehirlerin herkes için güvenli olması adına ayırmasını tavsiye ettikten sonra olaya geleceğim.
Haber, cinayet sonrası hem annesiz hem babasız kalan altı çocuğa devletin sahip çıktığı üzerineydi. Karısını öldüren kocanın cezaevine girmesiyle altı kardeşe Ağrı Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü "sahip çıkmış!"
Önemli bulunmadığı için haber unsuru olarak geçmeyen cinayet sebebi, tahmin edilen çeşitlerden bir çeşittir sanırım. Ataerkinin zekâsı ve bekası, kadınların öldürülmesi için tuzluğu uzatmamak, iyi makarna pişirmemek, mini etek giymek, olmayan sevgililerle kırıştırmak gibi çeşitlemelerden besleniyor zira. Ama ısrarla her gün beş kadın erkekler tarafından öldürülüyor.
Kadın cinayetleri neden 'politik' diyoruz?
Bir cinsin başka bir cins üzerinde kurduğu haksız tahakkümün en barbar hali kadın cinayetleri. Kadınlar bir cins olarak, bir cins olan erkekler tarafından öldürülüyorlar.
Erkek, toplumsal erkeklik rollerine uygun davrandığı için öldürüyor. "Erkek adam", bir "nesne" olan kadının tüm varoluşunu etkileyen/belirleyen bir "özne" olarak; onu belirleyemediği, ya da belirlediği şeyden hoşlanmadığı vakit kolayca yok ediyor.
Bunu kendi sınıfsal ve sosyal yapısına uygun olarak ya bıçakla, ya av tüfeğiyle, ya daha havalı bir silahla, ya da afili bir gitar kutusu satın alarak sonrasında parçalanmış cesedini içine yerleştirerek yapabiliyor.
Yani sınıfsal durumunuz, erkekliğinizi sizin iradeniz olmadan değiştiremiyor beyler. Değiştiremez.
Ağrı valisi ne demişti?
Kadının tahakkümünü en meşru ve kolay halledebilen araçlardan biri dinlerdir kuşkusuz.
Vali bey de aileye taziye ziyaretinde bulunup öldürülen kadın için dua okuduktan sonra "Öfke bizim en büyük düşmanımızdır. Bir anlık öfke; bizim yaşamımızı çok olumsuz şekilde etkileyebilir" buyurmuş. Biraz özlü söz, biraz acıma biraz dua mua, tamam işte. Bir kadının ölüsünün arkasından ne yapılabilir ki başka!
Ayrıca devam ediyor vali: "Şu anda taziyesinde bulunduğumuz bir kardeşimiz toprağın altında, diğeri ise cezaevinde. Cezaevinde olan da vicdanen her gün ölecek. Böyle bir durumun hiç kimseye faydası yok. Allah kimseyi böyle imtihanlara tabi tutmasın".
Kadın cinayetlerini "imtihan" olarak betimlemek... Bir kadının seçtiği hayatla ve yaptıklarıyla sınanan erkeğin, onu öldürerek imtihanı kaybetmesi demek, cinayet.
Öyle mi vali bey? Erkekleri sınıyoruz değil mi biz? Hayatımız boyunca! O yüzden o pantolon istedi ama biz etek giyiyoruz ki bakalım namus seviyemiz karşısında kocamız ne tepki verecek mesela? İktidardakiler engellemediği için öldürülen onlarca kadın yüzünden erkekler imtihanları kaybedip cezaevine giriyorlar. Aman çok yazık!
Vali Yerlikaya, "İki kişinin arasında sorun varsa, büyüklerin bu konuda devreye girmesi ve sorunları çözüme kavuşturmada öncülük yapması lazım. Konuşularak halledilemeyecek hiçbir sorun yoktur. Konuşmaktan, anlaşmaktan ve barışmaktan asla vazgeçmeyin" şeklinde konuşmuş üstüne.
Kutsal aileyi korumak adına günde birkaç şaplak, şiddet, taciz, öldürülme korkusu ve hatta öldürülmek kadın için önemli değil tabii. Mühim olan ailenin bekası, kadının toplumsal aile kurumu içinde erkeğe her anlamda hizmet etmesi değil mi?
Sizin merhametinize ihtiyacımız yok!
Valinin açıklamaları iktidarın topyekûn bakış açısının cisimleşmiş hali aslında. Meseleyi kadınlar ve feministler bağlamına çekerek güya bizi topluma karşı marjinalleştiren başbakan da yer yer aynı, hatta daha cinsiyetçi söylemlere başvurarak kadınların yaşadıkları sorunların göz ardı edilmesini sağlıyor ısrarla.
Bakanlarıyla milletvekilleriyle, valileri ve belediye başkanlarıyla, polisleriyle artık bir devlet politikası haline getirilen kadına yönelik şiddet, tüm kadınların iktidara yaklaşımının temel belirleyeni olana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz Recep Bey. Siz de, valiniz de merak etmeyin. (BG/BB)