İnsan fizyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel bir varlık. Kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığında fizyolojik, psikolojik, sosyalleşme ve daha birçok ihtiyacını yeterince karşılayamıyor. Bunu karşılayamaması kişinin hem fiziki hem de ruhsal olarak zarar görmesine neden olabiliyor.
Hücrede ağır bir tecrit altında yaşam sürmenin ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar üzerinde psikolojik etkileri olduğu açık. Bu etkiler bilişsel sorunlar, algıda bozulma, kaygı, depresyon, paranoya ve psikoz ile kendine zarar verme ve intihar düşünceleri ve diğer psikolojik rahatsızlıklar olabilir. Bu etkilerin hangi sürelerde açığa çıktığı ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusları ne derece etkilediği üzerine mektuplardan edindiğimiz bilgiler ışığında fikir yürütebiliyoruz.
10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ
“Mahpuslarda depresyon, algı ve duyguda küntleşme, düşünce bozulması gelişebilir”
Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar tecrit altında tutularak diğer insanlarla iletişim kurması engelleniyor, hücrede yaşamına devam etmeleri isteniyor.
Kişinin sosyal ve fiziki ihtiyaçlarını yıllarca giderememesi, iletişimde bulunduğu kişilerin genel olarak infaz koruma memuru ve hapishane çalışanları olması, mahpuslarda bazı psikolojik ve psikosomatik hastalıkların oluşmasına da yol açıyor. Kişinin stresli bir ortamda olması, yalnız kalması, iletişim eksikliği yaşaması, hijyenik bir ortamda bulunmaması, yeterince beslenememesi mahpuslarda bazı psikolojik hastalıkları ortaya çıkarabiliyor.
Bir kişinin kendi isteği ile yalnız kalması ve yalnız kalmaya mecbur bırakılması aynı şey değildir. Kişinin yalnız kalmaya mecbur bırakılması kişide oluşabilecek psikolojik hastalıkları daha çok tetikleyebilir ya da artırabilir. Kişi kendini daha çok çaresiz, güvensiz hissedebilir. Bundan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslarda bazı psikolojik ve buna bağlı ortaya çıkabilecek psikosomatik hastalıkların daha fazla gözlemlenmesi mümkün.
Türkiye’de tecridin ve uzun tutukluluk süresinin psikolojik etkileri üzerine detaylı bir araştırmaya ihtiyaç olduğunu ve hapishanelerin bilimsel araştırma ve akademik çalışmalar ile hak ve toplum temelli çalışan sivil toplum örgütlerine açılması gerektiğini vurgulamak gerekiyor.
Ruh sağlığı ve fizyolojik sağlık
Hapishanede bulunan mahpus yeni bir ortama uyum sağlamaya çalışır. Kişinin kapalı alanda kalması kişiye boğucu gelebilir. Bunun yanında kişi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpus ise sosyal ihtiyaçlarını gideremeyebilir ve bu durum mahpus için daha stres verici bir hal almaya başlar. Kişi birden tüm sosyal ilişkilerinden soyutlanır ve yaşamı tamamen değişir. Stres yalnızca kişinin ruh sağlığını etkilemez, fizyolojik sağlığını da etkileyebilir.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bireylerde strese bağlı olarak; mideye bağlı sorunlar, boyun, bel ağrıları, göz sorunları gibi fiziki ve psikosomatik hastalıklar oluşabilir. Bunu yanında yapılan bilimsel araştırmalar da stresli olan bireylerin damar tıkanıklığına ve kalp krizine yakalanma riskinin daha fazla olduğunu gösteriyor.
Sosyal izolasyon ve stres
Sosyal izolasyonun ve sosyal destekten yoksun olmanın stres ve daha birçok psikolojik rahatsızlığı artırdığı; stresin de depresyon ve daha birçok psikolojik hastalığı tetiklediği bilimsel araştırmalarda da ortaya kondu. Gastrit hastalığının hapishanelerde yaygın olmasının nedenlerinden biri mahpusların stres altında bulunması...
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişiler hayatlarında ani ve çok büyük değişimler yaşarlar. Kişinin yalnızca bedeni değil, sosyal ilişkileri de çok büyük ölçüde kısıtlanır. Bu koşullar tecrit altında olan kişilerin bir süreliğine uyum bozukluğu yaşamalarını da tetikleyebilir. Uykuya dalmakta sorun yaşaması ya da uykunun sürekli bölünmesi ve bunun uzun süre devam etmesi uyku bozukluğudur. Birey stresli bir durumla karşılaştığında, bir yere uyum sağlayamadığında, kaygı bozukluğu yaşadığında uyku problemi de yaşayabilir.
Kişinin gündelik hayatından kopup, kapalı alanda yaşamaya başlaması kişiyi etkiler. Tüm sosyal ilişkilerinin kısıtlanıp, tecrit altına alınması ve bunun yıllarca süreceğini bilmesi ya da hapishaneden tahliye umudunun olmaması, mahpusta stres ve travma yaratabilir. Bu şekilde bir travma yaşayan insanların aile, arkadaş, bağlı oldukları dini kurumların destekleri ile iyileşme gösterdikleri gözlemleniyor. Ancak ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların böyle bir şanslarının olmaması travma yaşayan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların iyileşmelerini zorlaştırır ve geciktirir.
Sosyal fobi
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan birinin uzun süre sınırlı sayıda insanla kısıtlı bir şekilde iletişimde olması kişinin sosyal kaygı oluşturmasına neden olabilir. Bunun yanında; kontrol edilemeyen ve öngörülemeyen stresli olaylara maruz kalmak sosyal kaygının gelişmesinde önemli bir rolü olduğunu da belirtebiliriz.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpuslar yaşamları üzerinde bir kontrole sahip olamayabilirler ve bu ortamda bulunmak zorundadırlar.
Yani bu kişilerin hapishanedeyken sosyal fobi geliştirmeleri mümkündür. Dernek (Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği/CİSST) olarak ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslardan aldığımız mektuplarda bazı mahpusların geleceğe yönelik aşırı kaygıları olduğu, bazı fiziksel yetilerini kaybedip kaybetmedikleri ile ilgili korkularının olduğu, ileride sosyal ortamlara girmek ve teknolojinin geliştiği yeni dünya düzenine uyum sağlayıp sağlayamayacakları ile ilgili kaygılı oldukları rapor edildi.
Kişinin hapishanedeyken dışarıda neler olduğunu bilmemesi, hapishaneden çıktıktan sonra kişiyi neler beklediğini bilmemesi stres oluşturur. Bu bilinmezlik kişinin sosyal fobi geliştirmesine neden olabilir.
“Dedim ya burada hep aynı hareketleri yapıyorsun, hep aynı objelerle haşır neşirsindir. Mesela çok merak ediyorum, bir gün bir kapının kolunu çevirme işiyle karşı karşıya gelsem o kolu çevirebilecek miyim? O kadar yıldır ki bir kapının kolunu çevirip bir kapıyı açma veya kapama işini yapmayalı, ister istemez bu düşünce beni meşgul ediyor. (...) Mesela zaman içinde unutkanlık gelişir, düşünce dağınıklığı, havasızlıktan dolayı sürekli baş ağrısı, uykuda dengesizlik. Yanında bir şeyler paylaşacağın, tartıştığın arkadaş olmayınca zaman içinde kendine hapsolma, sese karşı hassaslaşma vb. şey sıralanabilir.” (1995’ten beri hapishanede – 2008’den beri hücrede – tahliye umudu yok) (Aydınoğlu, Yusufoğlu, 2019).
İlgi ve yaptığı etkinliklerde zevkin azalması, bitkinlik ve enerji kaybı yaşanması, kendini değersiz görme ya da suçluluk duyguları hissedilmesi, ölüm ya da intihar ile ilgili düşüncelerin olması, ya da intihar girişiminde bulunulması, ortalama olarak her gün insomni (uykusuzluk) ya da hipersomni (aşırı uyuma) durumunun yaşanması majör depresif bozukluk belirtileri arasında yer alıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların majör depresif duruma girmeleri olağandır. Mahpusun tecrit altında bulunması, tüm sosyal aktivitelerden kısıtlanmış olması kişiyi depresif bir ruh haline sokabilir.
“Karamsarlık, seslere karşı duyarlılık, baş dönmesi, kulak çınlaması, uykuya dalamama, yaşam enerjinin düşmesi, tekdüzelik, gelişmelere ilgisizlik, temel gereksinimlerin karşılanamaması sonucu yoksunluk hissi...” (Aydınoğlu, Yusufoğlu, 2019).
Bu alıntının da yer aldığı ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların mektuplarından yola çıkarak yazılan Türkiye’de Ağırlaştırılmış Müebbet Hükümlüsü Olmak kitabı da gönderdiğimiz mahpuslara çoğu zaman psikolojilerini olumsuz etkileyebileceği sebebiyle sakıncalı bulunarak verilmedi.
Özyıkım
Psikolojik hastalıkların tedavi edilmemesi özyıkım düşünceleri ile sonuçlanabilir. Yaşadıklarını dışa vurma, diğer insanlarla iletişim kurma ya da yazı yazma, çizim yapma stresin yol açtığı rahatsızlıkların tedavisinde etkilidir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişilerin diğer insanlarla iletişiminin kısıtlı olması kişilerin yazı yazarak ya da çizim yaparak yaşadıklarını dışa vurmasını tetiklemiştir. Duygusal olarak kendini açmanın yanında rahatlama ve meditasyon yöntemi de stresi azaltıcı faktörlerdendir. Ancak hapishane koşullarının buna çok uygun olmaması ve özellikle ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların tecrit altında olması iyileştirici olabilecek yöntemlerin uygulanmasını zorlaştırıyor.
Mahpuslara düzenli psikolojik destek sağlanması, diğer mahpuslar ile sosyalleşmelerine izin verilmesi, aileleri ve sevdikleri insanlar ile daha fazla görüşme hakkının verilmesi de mahpusların yaşadıkları ya da yaşanma ihtimalleri olan psikolojik hastalıkların daha az etki göstermesini sağlayabilir.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ne demek?
Türkiye’de idam cezasının kaldırılmasıyla beraber 2002 yılında bu cezanın yerine getirilmiş bir hapsetme yöntemidir ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre bir kişiye verilebilecek en ağır cezadır.
29 Aralık 2004 yılında yürürlüğe giren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’la düzenlenen infaz rejiminin içeriği oldukça sınırlayıcı kurallar bulunduruyor ve bu nedenle diğer tüm hapsedilme biçimlerinden keskin biçimde ayrılıyor.
“Adli suçlardan” ağırlaştırılmış müebbet hükmü verilen mahpuslar için 30 yıl sonra, örgütlü suçlardan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hükmü verilen mahpuslar için 36 yıl sonra tahliye umudu vardır. “Siyasi suçlardan” ağırlaştırılmış müebbet hükmü verilen mahpuslar için ise bu cezanın infazı mahpusların hayatları boyunca devam eder. Yani, “siyasi suçlardan” dolayı ağırlaştırılmış müebbet hükmü verilen mahpusların tahliye umudu yoktur.
(HZA/AS)