Neredeyse üzerinden 1 ay geçti. Ciddi bir toplantıda ciddi bir makamdan hekim özlük haklarıyla ilgili ciddi “güzellikler” yapılacağı açıklandı. Hekimlerin büyük çoğunluğu gayrı ciddi buldu ama kamuoyu anlayacağını çok net anladı: Yine hekimlere yüklü miktarda zam yapılmıştı!
Bunun böyle olacağını (herkes gibi) ben de tahmin etmiştim, tahmin etmek için “çok bilmeye” gerek de yok zaten. Şimdi zammı bir kenara koyup ciddi toplantıda ciddi makamdan dile getirilen güzelliklerden “farklı” olanını ele alalım: Hekimlere –isterlerse- 70 yaşına kadar memuriyete devam edebilme şansı verilecek, olanak sağlanacak.
Geçen yıl bu zamanlarda okuduğum bir yazı da buna benzer bir isteği içeriyordu. Türk Tabipleri Birliği'nin Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi'nde yayınlanan* ve Hacettepe Üniversitesi'nde halen görev yapmakta olan 60 yaş ve üzeri akademik ve idari personelin katıldığı araştırmada akademik personel çoğunlukla emeklilik yaşının 66-70 yaş olması gerektiğini düşünürken (yüzde 45,5) idari personel 61-65 yaş (yüzde 37) olması gerektiğini düşünmekte. En fazla beklenti ise emekliler için ikinci iş olanağı sağlanması.
Okuyucunun “çok normal, çünkü emeklilik maaşı ile geçinmek mümkün değil, ne var bunda?” dediğini duyar gibiyim.
Maliye Bakanı da emekli olma yaşı hakkında böyle düşünüyor böyle söylüyor zaten. 2014 Haziran’ında torba yasa görüşmelerinde şöyle demiş: “Sosyal Güvenlik Kurumu yılda 77 milyar lira desteğe ihtiyaç duyuyor. Bunları görmeden herkesi 40’lı yaşlarda emekli yaparak bu ülkeye iyilik yapmış olmayız” demiş. Bunları TBMM’de torba yasanın bir maddesi görüşülürken muhalefetin verdiği bir önerge üzerine söylemiş: Ülkeye iyilik yapmış olmayız!
Bu düşünceyle olsa gerek bu yıl 14 Mart vesilesiyle hekimlere iyilik yapmış oldular. İstersen 70 yaşa kadar çalışabileceksin, erkenden emekli olmak ülkenin iyiliğine değil!
Neden acaba? Öyle uzun uzun, aktüeryal denge, giren hesap-çıkan hesap vb karmaşık laflara gerek yok. Herkesin 40’lı yaşlarda, bilemedin 50 yaşında emekli olmasının hem doğru hem en sağlıklı hem de insani olduğunu düşünüyorum. Acaba bu ülke benim gibi insanlardan oluşmuyor mu? Yani?
Yani ömrünün 20-25 yılını çocukluk-gençlik ve bir “iş” öğrenmekle geçirip, sonraki 20-25 yılında da günde en az 8 saat çalışanlardan. Eğer böyleyse ve yaşam ortalama 75 yıl sürüyorsa geriye kalan 25 yılda da insanın “ne istiyorsa onu yapması” doğru, makul, iyi değil midir? Böyle olursa bu ülkede yaşayanların iyiliğine olmaz mı?
Tekrar soruyorum: Ömrümüzün geriye kalan 25 yılında da “ne istiyorsak onu yapsak” olmaz mı? Maliye Bakanı işi gereği hesapçı. Aslında bende öyle! Benim hesapta giren-çıkan belli, hepi topu bir ömür ve azalan günler! Görüldüğü gibi çok da basit. Bir daha yazayım.
Bir gün 24 saat: 8 saat çalış (aslında daha az da olabilir, olmalı), 8 saat dinlen/kendini yenile/uyku, 8 saatte canın ne isterse.
Bir ömür 75 yıl: Yukarda yazdım 25 yıl çocukluk/gençlik/iş öğrenme, 25 yıl çalış, 25 yılda canın ne isterse.
Günde 8 saat ve 25 yıl çalışma bütün bir ömrü karşılayabilecek kadar zenginliği (birileri sırtımızdan beslenmezse, sömürmezse) fazlasıyla sağlar, artar bile. Öyle sinirden şimşekler çakmasına gerek yok bu lafları duyunca, hayalcilikle suçlamaya hiç gerek yok. Hesap sade, açık. İnsanca yaşamak için gece gündüz çalışmaya, durmadan koşturmaya gerek olmadığını herkes biliyor aslında; delicesine, 70 yaşına kadar koşturmacanın sağlığa yaramadığı da bilinen bir gerçek. "Günümüzün yaşam koşulları" denen kapitalizmin dayattığı, bizi tüketen ve sömüren bir döngü.
Evet, ülkeye iyilik yapmış olmayız! Neden? Çünkü "ülke” sözcüğü bir avuç doymak bilmeyen asalağı besleme örtüsü. Benim “ülke”den anladığım ise “her dalı yemiş dolu bu dünyadan” herkesin eşit, adil yararlanarak, birbirinin sırtından değil, paylaşarak, dayanışarak yaşaması. Yaşam biricik, bu dünyada bulunuşumuz da. Tüketme, daha çok tüketme, böylece birilerine daha çok kazandırmak için daha çok çalışmaya hiç de gerek yok.
Bir hekim olarak söylüyorum ki sağlıklı olan da bu. Ama... Hekimlere –isterlerse- 70 yaşına kadar memuriyete devam edebilme imkanı bir “iyilik” gibi sunulabiliyor; affedersiniz… Sağlığınıza. (EB/HK)
* TTB STED cilt 23 sayı 2; Mart-Nisan 2014