"Finansörlük" işinde zamanla dolarları üst üste yığan, İngiliz pound'unu kıta Avrupa'sından kovalayan operasyonların mimarı olarak adı "pound'u kıran adam"a çıkan Soros'a, bundan birkaç hafta önce soğuk bir kasım günü, bir Paris mahkemesinin yolu göründü. Bu yorucu ve sinir bozucu işi başına saran savcı, para cezası olarak Soros'tan 2.2 milyon dolar istiyordu. 1988'de Fransız Bankası Societe Generale için verilecek tekliften haberi olduğu 77ve bu özel bilgiyi borsada kendine kazanç sağlamak için kullandığı söyleniyordu. Verilecek teklifle ilgili haberler henüz kamuoyuna sızmadan banka hisselerini düşük fiyata aldığı, hisseleri teklif duyulduktan sonra fırlayan fiyatlardan satıp güzelce kâra geçtiği iddia ediliyordu.
Bu işin adı borsa literatüründe "insider trading"dir. Bir şirkette olup biteceklerden haberi olan kişinin, değer kazanması kesin hisse senetlerini mevcut fiyattan alıp fiyatlar yükseldikten sonra satması, bu tanım kapsamındadır. İşte Fransız mahkemesinde de iddia olunmaktaydı ki, George Soros, 14 yıl önce söz konusu olaydan 2.2 milyon dolar kaldırmıştı.
Adının Paris'teki mahkeme salonunda sevimsiz bir biçimde yankılandığı o kasım gününden sadece dört ay önce, Soros BBC'de David Frost'la sohbet ediyordu. Endişeli Frost sormuştu: "Dünyanın her yerinde borsalar açısından sarsıntılı bir hafta geçirdik. Çarşamba günü Amerikan telekom şirketi WorldCom'la ilgili sahtekârlık haberleri geldi; cuma günü de bir başka Amerikan şirketi Xerox'un muhasebe kayıtlarındaki çelişkilerle ilgili haberler. Bunlardan önce de Enron olayı var. Şirketler tarafından açıklanan rakamlara güvenebilir miyiz ve bütün bunlar yatırım dünyasını nasıl etkileyecek?"
Soros cevabında "ahlâki prensipler"in önemini vurgulamıştı. Amerika Birleşik Devletleri'nde "sadece başarının önemsendiği bir kültür"ün varlığından söz etmiş, "başarılı olundukça, özellikle de finansal açıdan başarılı olundukça hayranlık ve saygı kazanıldığı"nın altını acı acı çizmişti. Ve işte bunları söyledikten hemen sonra da, "iş dünyasında olduğu kadar politik hayatta da yaygın biçimde görülen ahlâki prensip yoksunluğu"na getirmişti lafı.
"Katılın, değiştirelim!"
Peki ama hakkında 2.2 milyon dolarlık ceza davası açılan bir dolar mültimilyarderinin bu kadar üstünde durmak neden? Dünyada dolandırıcılık, sahtekârlık davalarında sürünen onca saygın işadamı varken; isimleri kutsal kitaplarda anılacak kadar büyük şirketler yıllardır milyarlarca dolar ceza ödeyip dururken girdikleri kanunsuz işlerden dolayı? George Soros'un diğerlerinden farkı ne? BBC'nin sabah programında Frost, çok önemli sorusunu cevaplandıracak kişi olarak neden George Soros'u seçmişti?
Şundan: Soros bir "filantropist." Yani hayırsever. Walt Disney'in "Varyemez amca"sı gibi paraları deste deste yığdıktan sonra mum ışığında destelere karşı kadeh kaldıran bencil zenginlerden değil. 2000 yılı itibarıyla kurduğu vakıflara ve desteklediği toplumsal projelere aktardığı para miktarı, yılda yarım milyar dolar.
Bağımsız iletişimden eğitime, yerel yönetimlerden sağlığa, uluslararası politika araştırmalarından yasa lobiciliğine, dünya üzerindeki pekçok ülkede "toplumların hayrına" gürül gürül akıyor Soros'un yeşil dolarları. Görünen o ki, en çok da eski Sovyet cumhuriyetleri ve sosyalist ülkelerin yerine kurulan ülkelerde. Orta Doğu'dan sonra dünyanın ikinci büyük petrol ve doğal gaz kaynağı Kafkasya - Orta Asya bölgesini en doğu noktasından işaretleyin. Petrol ve doğal gaz boru hatlarının geçeceği ülkelere ve bu ülkelerin komşularına işaret koya koya batıya doğru gelin. Soros'un insanlık hayrına vakıf açmadığı tek bir ülke yok bu hat üzerinde. Karadağ dahil olmak üzere. Bu hatta yer alan ülkeler, aynı zamanda "emerging markets" olarak bilinen ülkeler. Yani yatırımcılar ve finansörler için "yeni pazarlar."
Hangi ülkelerde Soros vakıfları var?
Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Estonya, Gürcistan, Hırvatistan, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Latvia, Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moğolistan, Moldova, Özbekistan, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Tacikistan, Ukrayna
Klassis Otel'de açık toplum girişimi
İşte bu "hayır işleri" ve "işadamlığının yanında ahlâki prensip sahipliği" nedeniyle Paris'teki mahkeme daha bir önem kazanıyor, dikkat çekici oluyor; mahkeme olayı haberciye daha bir ilginç geliyor. Mahkeme açılmadan birkaç ay önce İngiliz Frost'un kritik sorusunu Soros'a yöneltmesinin nedeni, onun "öyle" değil "böyle" bir işadamı olması.
Soros'un "Açık Toplum Enstitüsü"nün bir uzantısı da bizde var. Tıpkı dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi, bizde de pekçok toplumsal meselede bu vakıf projeleri desteklemeye hazır; destekliyor da. Zaman zaman toplumun hemen hemen her kesiminden temsilcilerle biraraya geliniyor. Tartışmalarla, yazışmalarla, son yılların modası "arama konferansları"yla sorunlar masaya yatırılıyor; çözümler üstüne kafa patlatılıyor. Arama konferanslarından biri bir yıl kadar önce Klassis Otel'de düzenlenmişti. Akşam gazetesinin öncülüğünde " Katılın, değiştirelim!" sloganıyla düzenlenen konferansta Türkiye'nin geleceğine dair "iyimser" ve "kötümser" senaryolar üretilmişti. Bu arama konferansında "Soros danışmanı" sıfatıyla katılan Hakan Altınay dışında DİSK ve Türk-iş genel başkanlarından TÜSİAD temsilcilerine, TESEV (TürkiyeEkonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) sözcülerinden Reklamcılar Derneği temsilcisine, ticaret odası başkanlarından TEMA genel müdürüne, gayet geniş bir yelpazede "temsil edilmişti" Türkiye.
"Entelektüel yön"
Soros'un "alttakiler"den çok "fikir emekçileri" arasında popüler olduğunu söylemeye ise bilmem gerek var mı? Ömer Madra (Gazeteci, yazar, Açık Radyo'nun kurucularından) ile Hasan Ersel (93 - 99 arası Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü hocalarından, Yapı Kredi Bankası Genel Müdür Başyardımcısı) arasında, Internet'te de yayınlanan sohbetten (Paris'teki mahkemeden iki buçuk ay kadar önce) şöyle bir alıntı yapsak..
Hasan Ersel diyor ki, "George Soros'un bana verdiğin kitabı var ya, o da finansın içinden bakıyor ve 'Bu, finansa da - uzun dönemde - yaramıyor' diyor. IMF'nin eski araştırma direktörü Michael Mussa da Arjantin olayına bakıyor ve 'Bu kadar işler iyi giden bir ülkeyi bu hale nasıl getirdik hep beraber?' diyor. Dolayısıyla, olayda ciddi bir sorun olduğunu görenler epeyce."
Ömer Madra: "Küreselleşme karşıtı diye adlandırılan o anarşist gruplar filan geliyor akla; ama bizatihi sistemin tam içinde yer almış olan, hatta temel taşı niteliğindeki uzmanların söyledikleri filan da dikkate alınmalıdır. Bu çok önemli.."
Taha Akyol ise 1 Mart 2002 tarihli Milliyet'teki yazı sına şöyle başlıyor: "Georges Soros dünyanın en zenginlerinde biri. Serveti daha çok 'finans' sektöründen geliyor. Beni ilgilendiren yönü, Soros'un entelektüel derinliği ve kurduğu 'vakıflar zinciri' ile 'açık toplum' kavramına verdiği destek... Önceki akşam TESEV Vakfı'nın Başkanı Can Paker'in evinde verdiği nazik davette bir grup halinde Soros'la sohbet imkânı bulduk..."
Rus doğalgazına ilgi
Taha Akyol'un entelektüel yönüyle ilgilendiği Soros'un adı, Rus doğalgaz devi, 1993'te özelleştirilen Gazprom 'un yabancı yatırımcılara açılması hazırlıkları n da da geçmişti Soros geçen yıl, şirketin "yeniden yapılandırılması" konusunda Rus yönetimine bir plan sunmuştu.
"Doğalgaz devi" deyince, kelimenin tam anlamıyla bir dev söz konusu burada. Gazprom dünya doğalgaz ticaretinin dörtte birini tek başına elinde tutuyor. Tek başına Avrupa Birliği'nin doğalgaz talebinin yüzde 30'unu karşılıyor. Avrupa'nın en güçlü ekonomileri Almanya, Fransa ve İtalya'nın, ekonomilerini ayakta tutabilmek için Gazprom'un doğalgazına ihtiyacı var. Hele Almanya'nın yıllık 80.1 milyar metreküplük doğalgaz tüketiminin neredeyse yarısı Gazprom tarafından karşılanıyor. Türkiye de hacim itibarıyla Gazprom'dan doğalgaz ithal eden ülkelerin üst sıralarında yer alıyor. Belki hepsinden de önemlisi, Rus ekonomisi Gazprom'un sattığı doğalgazı ihracat fiyatının yaklaşık yedide biri fiyattan alıyor. Ülke içinde bu kadar ucuza temin edilebilen doğalgazın biraz pahalılaşması bile binlerce Rus işletmesini kepenk kapatmak zorunda bırakabilir. Ayrıca Rusya'da devletin vergi gelirlerinin dörtte biri doğalgazdan geliyor.
Gazprom'un yabancı yatırımcılara açılmasında, iç ve dış pazarlardaki bu hayati ihtiyaçla çelişkili "yönetim çürümüşlüğü", durumu acilleştiren faktörlerden biriydi. Her yıl en az birkaç milyar doları Gazprom'dan hortumladığı söylenen eski yönetimin geçtiğimiz yaz görevden alınması ve şirketin başına Putin'in "şahsen tanıdığı" güvenilir Alexei Miller'ın getirilmesi çelişkinin çözümüne yönelik önemli bir adım olmuştu. Öte yandan, Soros'un "uzmanı" olduğu biçimde "çürümüşlükten arındırılması" ve "yeniden yapılandırılması" süren Gazprom'un bu kez de borsa spekülatörlerinin yeni faaliyet alanı haline gelmesi ihtimali ise hiç yok değil. Bugün gelinen noktada şirketin 640 bin yabancı ve yerli hissedarı bulunuyor; yabancı yatırımların şirketin sermayesi içindeki payı ise yüzde 10'u geçmiş durumda. Şirketin sloganı ise, "İnsanlara ısı, ortaklara güven!"
"Düşman bana benziyor"
6 Aralık 1998 tarihli bir New York Times makalesi nde Soros'tan şu alıntı yapılıyordu: "Kurallara göre oynamakla kuralları yapmak arasındaki farkı görmeliyiz... Kurallara göre oynayan kişi, toplumsal sonuçları ne olursa olsun, elinden gelenin en iyisini yapar. Kuralları yaparken ise kendi çıkarlarını düşünerek değil, toplumsal sonuçları göz önünde bulundurarak hareket etmelidir. Başka bir deyişle kuralları kendisine yarar veya avantaj sağlayacak şekilde eğip bükmemelidir..." Timothy O'Brien imzalı makalenin başlığı ise şöyleydi: "George Soros düşmanı görmüş. Kendisine benziyormuş."
Bu tür "ilginç" lafları bir tarafa bırakacak olursak, kazancın insanlık yararına bir ürün ya da da hizmet geliştirmeyle hiç ilgili olmadığı borsalarda milyarlar yapan Soros'un varlığı ve "hayır için" harcadığı milyarlarca dolar, kocaman bir ironi gibi dünyanın üzerinde sallanıyor. Görüntüdeki ironinin moderasyonunu ise, "politik görüşü" kapitalist ya da anti-kapitalist olan binlerce kişinin Soros destekli vakıflarda yaptığı çalışmalar, o kişilerin ciddi ve emekçi yüzleri sağlıyor.
Yukarıda sözü edilen arama konferansında, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nı içinde barındıran konfederasyonun başkanı ile gazetecilik ahlâkı ve haberleşme özgürlüğü üzerine projelerle konferansa gelmiş sendikasız gazeteci karşılaştıklarında ne hissetmişlerdir? Durum tuhaflarına gitmemiştir muhtemelen. Bağımsız habercilik şiarıyla başlatılan bir proje, hayırsever işadamları tarafından finanse edilen bir vakıf tarafından desteklendiğinde, sendikacı kendi adına bir yersizlik, yetersizlik de hissetmeyecektir.
Bir sorunun, sorunu yaşayan insan grubundan başlanarak değil de, hayırsever vakıfların çatısı altında ve sorunla doğrudan bağlantılı olmayan insanlarca tartışılması.. Çözümlerin gene bu izole çemberlerde aranması.. Kendi üretim ve tüketim alanlarında politika geliştiremeyenlerin başkaları adına ve hayrına politika geliştirme çabaları.. Kaçınılmaz bir apolitizasyon, savrulma, enstrümanlaşmayı da beraberinde getiriyor.
Öyle görünüyor ki Soros, fikir emekçilerindeki "dünya adına" politika geliştirme güdüsünü de, enstrümanlaştırmanın anlamını da çok iyi biliyor.
SoroS'un adını soldan ya da sağdan okuyun, değişmiyor. Ama yaşananlara farklı yönlerden baktığınızda belki değişik tarihsel dönemlerde önemini yitirmeyen en büyük ideolojik - politik farklardan biri ortaya çıkacak.
"Dünyayı değiştiren şey ne?" sorusunun cevabı ne? "Sınıf mücadeleleri" mi? Bence Soros bu soruya - toplumsal değişim projelerinde çalışan binlerce fikir emekçisinden, hatta sendikacılardan ve pekçok işadamından farklı olarak - net bir biçimde "evet" diyerek, o ideolojik - politik farklılığın belli bir cephesinde yer alıyor. (ŞA/EK)