"Pazar" sorunu uluslararası boyutlardaydı ama..! Batı temkinli davrandı, Doğu Avrupa'daki çözülme hareketlerini "demokrasi" adına destekledi.
Türkiye ise, kraldan daha kralcı davranarak sosyalist sistemdeki çözülmeyi davul zurna ile karşıladı. Çözülmenin dış pazar, dış borç, yabancı sermaye girişi gibi kronikleşmiş sorunlarının yanı sıra, siyasi rekabet gücünü de olumsuz etkileyeceğini hesaplamadı.
Zaman içinde köprünün altından çok sular aktı. Önce, düşük ücret , orta nitelikte emek, emek yoğun üretime dayanan sektörlerle rekabetin yakalanılamayacağı öğrenildi. Sonra, üretimden tüketime, çevreden insan haklarına, siyasi örgütlenmelerden kültür odaklarına kadar her alanda gelişmişlik düzeyinin tutturulması gerektiği.
Eski Yunanlı gibi "Bu adam hep öğreniyor, ne zaman bilecek!" diye söylenenler, hiç de haksız değiller. Zira, öğretilenleri ve öğrenilenleri düşünmeyen, sorgulamayan toplumlarda öğrenmek yetmiyor !
9 Mayıs . Avrupa Birliği'nin doğum günü. AB ülkeleri gibi aday ülke Türkiye'de de Avrupa Günü kutlanacak. Söylevler insanca yaşam standartları, barış ve dayanışma üzerine olacak.
Ama kimse, yaşam standardını yükselten düzenlemelerin ekonomik karşılıklarından söz etmeyecek. Çünkü, kısa vadede öncelikle yerine getirmesi gereken siyasi ölçütler , Katılım Ortaklığı Belgesi'nde (KOB) tavsiye niteliğinde! Yani ekonomik karşılıkları yok.
Oysa, kısa vadede yerine getirilmesi gereken öncelikli ekonomik ölçütler , Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kararlarında yer alan ve IMF niyet mektubu ve bu doğrultuda hazırlanan İstikrar Programı'nda yer alan yaptırımlarla bire bir aynı.
Nasıl mı?
* IMF ve Dünya Bankası ile mutabık kalınan enflasyonla mücadele ve yapısal reform programının uygulanmasının sağlanması;
* Saydamlığın ve izlemenin güvenceye alınması amacına yönelik olarak mali sektör reformunun uygulamasına süratle başlanması;
* Tarımsal reformun sürdürülmesi,
* Sosyal unsur dikkate alınarak, devlet işletmelerinin özelleştirilmesine devam edilmesi.
Kısacası, Avrupalı sayılmanın yolu çetin!
9 Mayıs'ı sadece AB'nin doğum günü olarak algıladığı, AB'nin kuruluş nedenlerini yani tarihini algılamadığı sürece, Türkiye'nin Avrupalı sayılması da zor!
Birileri, 9 Mayıs 1950'nin Soğuk Savaş'ın doruğa tırmandığı günlere rastladığını; askeri gücün temelini oluşturan kömür ve çelik üretimlerini birleştirmeyi hedeflediğini anlatmalı!