Tahir Elçi, faili meçhul cinayetleri aydınlığa kavuşturabilmek için uzun yıllar mücadele verdi. Ömrü boyunca hakikat arayan ve adaleti dayatan bir hukuk mücadelesinin, insan hakları mücadelesinin hakiki bir neferi oldu. Hakikatin peşinde olmak meşakkatli bir iştir malum bu topraklarda. Tahir Elçi bunu bilerek kelimenin tam anlamıyla son nefesine kadar mücadelesine devam etti.
Pek çok faili meçhul davasında aktif olarak cesaretle yer aldı. Albay Temizöz dosyasının açılmasındaki büyük emeğini ve çabasını hepimiz biliyoruz. Davanın ilk duruşmalarında ben de müdahil avukat olarak davayı izleme olanağı bulmuştum. Duruşmalar esnasında kâtibin tutanakları tutuşundaki ve hâkimin bu anlamdaki belirleyiciliğindeki eksiklikler de göz önüne alınarak, müdahil avukatlarca ısrarla yargılamanın sesli ve görsel kayıt altına alınması talebinde bulunulmuştu yargılamanın başında. Bunun için mahkeme heyetiyle avukatlar arasında uzun tartışmalar yaşanmıştı.
Düşünsenize, Diyarbakır’dasınız. Haydi, mübalağa edelim, metrekareye üç mobese ve sair görsel kayıt alan kamera düşen bir şehirden bahsediyoruz. Mahkeme salonunun da bu teknolojik imkânı mevcut. Mevzuat da buna cevaz veriyor. Ama duruşma bir türlü kayıt altına alınamıyor… Her an her hareketi kaydedilen bir kentin sokaklarında, katliamlar da bunların yargılanmaları da bir türlü kayıt altına alınamıyor. Ne yazık ki bugün Sevgili Tahir’in cinayeti için bile fail, henüz “meçhulden” öte gidemiyor…
Kayıt altında alındı, alınmadı, tutanaklar tam tutuldu, tutulmadı derken seneler süren Temizöz dosyasında yargılama geçenlerde sona erdi.
TIKLAYIN - TEMİZÖZ DAVASINDA TÜM SANIKLARA BERAAT
Dava niye açıldı, onca duruşma niye yapıldı diye sordurtacak bir beraat hükmüyle hem de. O kadar mesai, o kadar münakaşa, o kadar “adalete umut” bağlama… Heba oldu gitti dedirtecek tarzda bir kararla. Kayıt altına aldık mı peki şimdi olup biteni.
Sevgili Tahir Elçi, son derece kıymetli bir emekle, gerçekten çok cesur olunması gereken zamanlarda bile katliamlara karşı hukuk mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Fakat bir gün sokak ortasında katledildi.
Kendi kuyruğumuzun etrafında dönme lanetimizi kırabilecek miyiz diye merak ediyorum bu günlerde. Sarmal bir döngüye hasretmişiz ömrümüzü sanki…
Hukuk mücadelesi verdiğimiz alanlarda yapılan hiçbir çabanın boşa gitmediğine; hukukun girdiler ve çıktılar ilişkisi olduğuna inanırım. Ne kadar çok talep, ne kadar çok tazyik, ne kadar çok mesai yapılırsa ancak o zaman sonuç alınabileceğine yani. Eğer insan hakları alanında, hak mücadelesi alanında yapılıyorsa bu mesai, tam karşılığı hiçbir zaman alınamaz gerçi. Ama başka şansı yoktur öyle bir hukukçunun.
Adalet arayışı değildir bizimkisi, adaleti inşa etme çabasıdır. Kanunun hakkaniyet getireceğine inandığımızdan değil, hukukun üstünlüğüne inandığımız için çabamızı sürdürürüz. Adaleti, adalet istediğimiz için var ederiz. Anti demokratik kanunlarla işleyen ve tarafsızlığı her gün daha da tartışılır olan mahkemelerde, basit bir kamerayı bile açtırmak için celseler boyu kavga etmemiz bundandır. Birilerinin bize adalet vermesini beklediğimiz için değil, adaleti kaçınılmaz kılmak için uğraşırız. Adaleti adliyenin gözüne sokmaktır ceza avukatının işi.
Ama şimdi bizim içimiz yanıyor mu… Hem de nasıl; Tahir Elçi’ye 100 bin kişiyle veda ettiğimiz günün gecesinde, Tahir Elçi’nin katledilişini Cizre’de protesto ederken bir kişinin katledilmiş olması öyle kolay hazmedilecek bir şey değildir.
Şimdi bizim içimiz yanıyor mu… Hem de nasıl; Temizöz davasındaki beraat kararının mürekkebi daha soğumadan, Tahir Elçi’nin katledilmesi, öyle kolay hazmedilecek bir şey değildir.
Şimdi bizim içimiz yanıyor mu… Hem de nasıl; ömrünü malum faillerin cezalandırılmasına adamış ve cezasızlıkla mücadele etmiş bir hukukçunun arkasından, bu sefer onun failinin cezalandırılması için mücadele etmek zorunda kalmak öyle kolay hazmedilecek bir şey değildir.
Ama inanıyorum ki, hem de bütün kalbimle inanıyorum, Sevgili Tahir’in çalışma arkadaşları bu kez onun için çıkacak o meşakkatli yola. Bitmeyecek adalet ve hakikat mücadelemiz. (ÖDM/HK)
TIKLAYIN - CİZRE'DE NE OLDU, TEMİZÖZ DAVASINDA NELER YAŞANDI?