* Fotoğraf: Adalar Belediyesi
Her kent planı, hangi ölçekte ve hangi amaçla yapılırsa yapılsın, geleceğe ilişkin stratejik ve mekânsal bir kararlar belgesi niteliği taşır. Kanunlar ve yönetmeliklerce çizilen kurallar, yöntemler, teknikler ve kapsamlara göre yapılan kent planları, o kente özel bir kural belgesidir ve her kişi, kesim, grup ve kurum tarafından bu planlara uyulması gerekir. Koruma amaçlı planlar da bu kuraldan bağımsız değildir.
Kamuoyunda çok tartışılan, Adalıların tepkisini çeken koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planları, Adalar için nasıl bir gelecek öngörüyor?
Adalar ilçesi için yapılan koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planları olumlu olduğu kadar olumsuz ve hatta tartışmalı kararlar da içeriyor.
Öncelikle olumlu ve olumsuz yanlarını birlikte ele alalım. Katılım, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda koruma planları için zorunlu tutulan bir yöntemdir. Söz konusu planlarda da katılımcı bir süreç yürütüldü.
Ancak burada bir parantez açıp, katılımcı yaklaşımların sihirli değnek olmadığını, her zaman mükemmel sonuç vermediğini, plan yapımına katılan kesimlerin kararlara ne kadar etki edebildiğinin önemli olduğunu ve kararlara etki düzeyinin katılım için izlenen yöntemlerle ilişkili olduğunu belirtmek gerekir.
Dolayısıyla katılım, bir ikna aracı ya da bilgilendirme yöntemi olmadığı gibi, her plan ölçeğinde, en üst ölçekten kentsel tasarım rehberlerine kadar farklı yöntemlerle ele alınabilir.
Halk katılımı kadar paydaş ve uzman katılımının da önemli olduğunu, planlama süreci içinde tartışmaları canlı tutacak bir yaklaşım olarak önemli taşıdığını da not etmek gerekir. Adalar İlçesi için yapılan planlarda, yasa ve yönetmeliklerin gerektirdiği gibi halk katılımının sağlanmaya çalışıldığı anlaşılıyor ancak bunun nihai kararlarda ne kadar etkili olduğu anlaşılmıyor.
Etkinin takip edilebilmesi için şeffaf bir biçimde katılım raporlarının sunulması gerekmektedir. Bugün, özellikle Adalılar tarafından yapılan itirazların yüksek düzeyde olması, Adalar için yapılan koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planlarında katılımın yönetmeliklerin çizdiği çerçeve içinde kısıtlı kaldığı izlenimini doğruluyor.
Kararlar üretilmedi
Koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planlarının bir diğer önemli ve olumlu kararı, Adalar’ın yapı yoğunluğunu artırmayacak ve aksine kentsel karakteri korumak amacıyla yapı yüksekliği ve kat adedine sınırlama getirmesidir. Böylece Adalar’da yüksek yapılaşmanın, yapı ve dolayısıyla nüfus yoğunluğunun artışının önüne geçilmek istendi.
Yapılaşma eğilimi öngörüsünde proaktif bir tutum benimsenerek fazladan yapılaşma talebi oluşturabilecek 2000 m2’den büyük parseller içinde inşa edilebilecek yapı büyüklüğüne sınırlama getirmiş, ifraz ve tevhit yapılmasının önüne geçmiştir. Bu da planın olumlu yönlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Ancak koruma amaçlı nazım imar planı ile belirlenen yapı yüksekliği ve kat sınırlamasını mevcut durumda aşmış olan yapılar için bir karar üretilmedi.
Ayrıca deprem ve diğer afetlerden olumsuz etkilenebilecek, çoğu 30 yıl ya da daha önce inşa edilmiş yapıların yenilenmesi ve güçlendirilmesi için de karar geliştirilmedi.
Riskli yapıların özellikle apartman niteliğindeki çok katlı yapılarda görülmesi ve deprem dirençliliği açısından tehlike arz eden diğer yapılarla birlikte yenilenmelerine yönelik bir yönetim planını gerekli kılmaktadır. Adalar’ın coğrafi şartlarının neden olduğu erişim problemi düşünüldüğünde maliyet açısından da ana karadan önemli ölçüde farklılaşacak yenileme faaliyetinde önerilen diğer mekânsal kararlarla ilişkili bir kaynak yönetimi senaryolaştırılmalıdır.
Nüfus projeksiyonu
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planındaki en tartışmalı karar, nüfus projeksiyonudur. Adalar İstanbul’un sayfiyesi olarak kalan az sayıdaki ilçelerden biri iken, nüfus projeksiyonu, planın öngördüğü yapı stokuna göre yapılmıştır. Adalar’da yaşayan sabit nüfusun bu şekilde kabul edilmesi, sayfiye karakterinin de ortadan kalkması anlamına gelecektir.
Yapılan hesap, her ne kadar nüfus yoğunluğunu azalttığı iddiasındaysa da bu öngörü, mevcut yapılaşma koşullarına göre tüm konutlarda sabit (yaz kış yaşayan) nüfusu öngörmektedir. Oysa Adalar’ın sayfiye karakterinin korunması ve projeksiyonun da buna göre yani yaz kış yaşayan sabit nüfusa göre yapılması, daha doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilebilirdi. Plan raporunda bu karara ilişkin tatmin edici bir açıklama bulunmuyor.
Sonuç olarak hesaplanan nüfus için ayrılması gereken donatılar mevcut eğilimler düşünüldüğünde, mekanı kısıtlı olan mahalleler için gereksiz donatı alanı ayrılması sonucunu ortaya çıkardı.
Bununla birlikte mahalle ölçeği ile adalarda kentsel donatılara yönelik esnekleştirilmiş programlar ile mekânsal kullanımların dört mevsim optimize edilmesi sağlanabilir.
Planlamada güncel şartlara yönelik mekânsal performansların arttırılmasında yenilikçi yaklaşımlar arazi kullanımını yapılı çevreyi çoğaltmadan kullanım çeşitliliğine hazırlayabilir.
Turizm
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında yapılan tespitler ve alınan kararlar, Adalar’da turizm açısından taşıma kapasitesinin belirlenmesi ve ziyaretçi yönetim planına duyulan gereksinime vurgu yapmaktadır. Hedefler de bu yönde belirlenmiştir. Ancak taşıma kapasitesi ve ziyaretçi yönetimine ilişkin ayrıntılı veri, bilgi ve hesaplar olmadığı gibi, nazım ve uygulama imar planlarında yer alan özellikle sektörel işlevlere ilişkin kararlarda turizm ve ticaret işlevlerine yer verildiği görülmektedir. Bu durum, üst ve alt ölçek plan hedefleri ile kararları arasında çelişki oluşturuyor.
Denetim altına alınması gerektiği açık olan turizm işlevlerine yenilerinin eklenmesi, ticaret işlevinin geliştirilmesi, Adalar’ın sosyo-ekonomik ve mekânsal yapısından kaynaklanan gereksinimleri kadar mevcut potansiyelinin de değerlendirilmediğini ortaya koymaktadır. Son yıllarda Adalar’ın dört mevsim yaşayan nüfus profilindeki ve sayısındaki dalgalanmalar, plan kararlarının geliştirilmesinde tüm sosyal ve ekonomik katmanları ile çalışılmış bir sentezi gerektiriyor.
Pandemi sonrası ulaşımda artan maliyetler Adalar’ın barındıracağı sabit nüfus için güncel bir eğilim olarak dikkate alınmalı ve önümüzdeki dönemde yerleşmesi muhtemel olanların tercih sebeplerini ve bu bağlamda yoğunlaşmış turizm dışında hangi iş gücü hub’larına fırsat sağlanması gerektiğini değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Bu anlamda, Adalar'da yaşayan ve çalışan kesimlere ilişkin ayrıntılı analizlerin yapılmadığı görülmektedir. Adalar’da yaşayanların Adalar’ın kültür mirası ile etkileşimi ve mirasa katkısı değerlendirilmedi.
Kültür, tarih ve doğa mirası
Kültür, tarih ve doğa açısından önemli bir miras alanı olan Adalar’ın kendi özgün değerleri ve Adalıların potansiyeli ile ele alınmamış olması, büyük bir eksiklik.
Bu eksiklik, plan kararlarına da yansımış ve Adalar plaj, mesire ve eğlence turizmi ve bunlara bağlı ticaret işlevleri ile geliştirilmeye çalışıldı.
Oysaki mevcut durumda bile bazı tesislerin ölçeği ve kullanım biçimi ile Adalar’ın mirasına zarar verdiği bilinmektedir. Örneğin koyların yatlar tarafından işgal edilmiş olması, bu durumun denizde yarattığı kirlilik, ses, gürültü ve ışık kirliliğinin hem yaşayana hem ekosisteme zarar vermesi, Adalar karakterine uygun olmayan, tüketimci kullanım biçimlerine işaret etmektedir. Kaldı ki planlar bir taraftan Adalar’ın topoğrafyası ile siluet yönetimine ilişkin detaylı bir ele alış geliştirmeye çalışıyor.
Oysa doğal alanların eteğindeki eğlence tesislerinin, silueti sadece yükseklik olarak değil, imaj olarak da bozan görüntülerine ilişkin sınırlandırıcı bir kıyı yönetim çerçevesini belirtmek zorundadır.
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında verilen işlevsel kararların da turizm, konaklama, günübirlik tesis ve plajlar üzerine kurgulandığı görülüyor.
Bununla birlikte, Adalar’ın korunmaya değer mirası sadece somut miras öğeleri olarak görülmüş ve somut olmayan kültürel mirasa ilişkin analizler yapılmamış, kararlar geliştirilmemiştir. Turizm ve ticarete yönelik kararlarla bağlantılı olarak, Adalar’ın lojistik ihtiyacı büyümüş ve Adalar’da lojistik alanlarının ayrılması gündeme gelmiştir. Bu kararın turizm ve ticaret işlevini değil, Adalıların gereksinimlerini merkeze alması gerekir.
Ulaşım sorunu
Bu karar ile Adalar’da ulaşım sorununun büyümesi muhtemeldir. Ulaşımla ilgili kararların ayrıntılandırılmamış olması da başka bir sorundur. Ayrıca her adada motor ve vapur iskelelerinin birleştirilmesi kararı da Adalarda yeni iskele ihtiyacı doğuracak, mevcut nitelikli ve tarihi iskelelerin korunmasını güçleştirecek, tüm deniz ulaşımını birleştirecek büyük bir iskele inşası silüet ve kimlik sorununa neden olacak ve sonuçta özellikle yaz aylarında büyük bir kalabalığın Adalardaki dar rıhtımda karşılama, uğurlama ve adaya adım atma mekânı olmasına neden olacak.
Bu karar da ziyaretçi yönetimi ve taşıma kapasitesine uygun kullanım kararı ile çelişmektedir. Deniz otobüsü iskelelerinin işlevsizleşmesi bu alanları atıl hale getirirken, diğer taraftan motor iskelelerinin bazı adalarda özellikle kış ayları için kullanım konforunu ciddi bir şekilde etkileyen açık bekleme alanlarının kaynak tasarrufunu da gözeten hangi müdahalelerle çözüleceği yine eylem projelerinde tanımlanmalıdır.
Buraya kadar açıklanan nedenlerle, üst ve alt ölçek planın bağlantılarının zayıf kaldığı görülmektedir. 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının hedefleri ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı kararları arasındaki ilişki son derece güçsüzdür. Bu sonucun ortaya çıkmasındaki nedenlerden biri, üst ölçekli plandaki hedeflere ilişkin stratejilerin zayıf kalması, bunlara ilişkin analizlerin (nüfus, kültürel miras, taşıma kapasitesi, ekosistem, vb.) yeterli derinlikte ele alınmamış olması ve sonuç olarak bu kararların alt ölçeğe yansıtılamaması olarak sayılabilir.
Ayrıca alt ölçekli plan kararlarını desteklediği belirtilen Kentsel Tasarım Rehberinin yayınlanmamış olması da bir çelişki oluşturmaktadır, çünkü bu rehber olmaksızın üst ve alt ölçek plan kararları arasındaki ilişkiyi kurmak olanaksız hale geliyor.
Yeşil bina ilkeleri
Kentsel Tasarım Rehberlerinin bir uygulama aracı olarak düşünülmesi ve ele alınması olumlu olmakla birlikte, rehber ile plan kararları arasında olması gereken ilişkinin planlarda gösterilmemiş olması ve ayrıca şeffaflığın sağlanmaması bir sorun oluşturmaktadır. Öte yandan rehberin, tavsiye niteliğindeki araçsallığını planın yaptırım gücü ile nasıl ilişkilendireceği konusunda da belirsizlik bulunuyor.
Tasarım standart ve kodlarının tanımlanması bu anlamda rehberden daha kuvvetli bir yaptırım sağlayacak. Özellikle sürdürülebilir yapı şartlarına yönelik tanımlanan yeşil bina ilkeleri geliştirilmiş bir sertifika modeli olmayacaksa yere özel geliştirilecek mekânsal standartlara dayalı kodlarla ilişkilendirilebilir.
Bunlar dışında, Adalar ekosistemi içinde flora ve faunanın ele alındığı ancak plan kararlarında ekosistemin nasıl korunacağına dair kararların geliştirilmediği de görülüyor.
Koruma kullanma dengesi ve ziyaretçi yönetimine ilişkin karar eksiklikleri burada da karşımıza çıkmaktadır, örneğin mesire alanları ve günübirlik tesislerin bu açıdan ele alınmadığı görülüyor.
Hayvanlar
Ayrıca Adalar’da yaşayan hayvanların ele alınışında özellikle sokak kedileri ve köpekleri için veteriner eksikliğini giderecek, popülasyonun denetim altına alınmasını sağlayacak araçlar ve kararlar da geliştirilmemiştir.
Adalar’da yaşayan atlar için de bakım hizmetinin nasıl olacağı konusunda hayvan hakları savunucuları ile iş birliği yapılmadığı ve kabul görmeyecek bazı işlevlerin tanımlandığı (binicilik gibi) görülüyor.
Bakanlık yetkisi
Planları kendi içinde tutarsız hale getiren konulardan biri de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yetkileridir. Örneğin kıyıların plan dışı kalması, tamamen Adalar’ın statüsü gereği Bakanlığın yetki alanına ilişkindir. Yani Adalar’ın özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilmiş olması, kıyılarda da tek yetkilinin Bakanlık olması sonucunu doğurmaktadır. Türkiye mekânsal planlama sitemindeki en büyük sorunlardan biri bu şekilde yasalarda birbiri ile çelişen yetkilerin tanımlanmış olmasıysa, bir diğeri de kurumlararası iş birliğinin ve eşgüdümün olmaması.
Plan onaylama yetkisine sahip olan Bakanlık, İmar Planlarının 3194 sayılı İmar Kanunu’na göre bütüncül yapılması gerektiğini göz önüne alarak iş birliğine gidebilirdi.
Benzer şekilde özel statü verilmiş ancak Adalar ekosisteminin bir parçası olan ve ne yazık ki belli bir süre özel sektöre devredilerek tamamı bir işletmeye dönüşmüş olan Yassıada’nın ve komşusu Sivriada’nın plan dışı bırakılması da benzer bir nedenden kaynaklanıyor.
“Adalar” mirası altında gerçekleştirilen ele alışta tüm adaların kent hafızasının coğrafyasında bütünsel bakışı gerektirdiği unutulmamalı.
Sonuç olarak, korumak demek, saklamak demek değildir. Diğer yerler gibi Adalar da yaşayan, yeni gereksinimleri ortaya çıkan, üzerinde insanların yaşadığı dinamik bir yerleşmedir.
Dolayısıyla korurken saklanacaklar ve geliştirilecekler ayrımına dair kararlar hedef, strateji ve karar silsilesi içinde, güncel ve doğru yaklaşımlarla verilmeli. (EFÖ/İÖ/EMK/AS)