Sosyal medyanın yeni kıyas değeri IŞİD ve İsrail oldu. Sanki katliamlar kıyaslanabilirmiş gibi…
IŞİD’in yaptığı katliamlarda ölü sayısı, İsrail’in öldürdüğünün bilmem kaç katı imiş, ama nedense basında hep İsrail gösteriliyormuş. Bak sen şu işe?
Peki nasıl yaptın o hesaplamayı? Nelere baktın? Ana kriterin saat başı ölen insan sayısı mı? Bir vuruşta kaç kişinin öldürüldüğü mü? Suyun debisini mi ölçüyorsun?
Yoksa ölenin milliyeti mi? Öldürenin dini mi? Rengi mi? Coğrafyası mı kriterin? Peki IŞİD’İn öldürdükleri Afrika’da Tutsi – Hutu katliamında öldürülen insan sayısından daha fazla mıdır? Hani 90’lı yıllardı. Pardon, o zaman Facebook, twitter yoktu değil mi? O zaman acıyı ölçmeni sağlayacak nur topu gibi yeni bir aracın daha oldu. Sosyal Medya.
Yoksa kriterin ölüm şekli mi? Bombayla parçalanarak ölmek mi daha zalimce? Asit kuyusunda yok edilmek mi? İşkence mi? Yoksa bir bıçakla başın gövdenden ayrılarak mı? Hangi şekildeki ölümde, ailesi, ardında kalanı -kalmışsa- daha çok acı çekmiştir sence?
Bu soruları arka arkaya duyunca ne hissettin? Dur bir dakika ne yapıyorsun dedin mi? Bize ölümlerden ölüm mü beğendiriyorsun diyebiliyor musun? Bu soruları kendine sorduğunda ne hissettiğini tarif edebiliyorsan, hayata karşı durduğun yeri de tarif edebilirsin. Nedir o yer? Hümanizm veya Irkçılık. Gerçekten üçüncü bir seçenek yok. Sadece dereceleme farklılıkları olabilir. Birde bu, gerçekten çok kötü ve rahatsız edici kıyaslama değerlerinden sıyrılma şansı. Ki bu olasılık, beni bunları yazmaya itti. Sanırım hala bir umudum var.
Acı insanları bir araya getirebilir. Tıpkı Berkin’in babasıyla Burak Can’ın babasını bir araya getirdiği gibi. Ya da düşman yapabilir. Çok uzağa gitmeye gerek yok, tıpkı kendi coğrafyanda olduğu gibi.
Peki neden acıyı kıyaslama ihtiyacı duyarız? Milliyetleri, dinleri bir kenara bırak. Kendi acına bak. Herkesin bireysel bir acısı vardır değil mi? Bir iş, bir ilişki veya bir hayat deneyiminde başarısızlık, kayıp veya haksızlık duygusu. Genelde bunlar değil midir bir acının bize nüfuz etmesine neden olan? Bazen bizi bizden alan, bazen zaman ve mekân kavramımızı yitirmemize neden olacak kadar bizi yaşamdan koparan…
Yaşadığın böyle bir acıyı düşün. Öyle bir anda debelenirken seni en çok rahatsız eden neydi? Acının küçümsenmesi olabilir mi? Yumuşak bir şekilde seni, kendinle dalga geçmeye yönelten bir dosttan bahsetmiyorum. Bas bayağı seni, yaşadığın acıdan dolayı küçümseyen birinden bahsediyorum. Ne hissettiğini hatırlıyor musun? Öfke? Hınç? Direnç? Yoksa değersizlik mi? Suçlulukta olabilir mi?
Karakterinize veya o an acının ne kadar derinde olduğuna bağlı olarak tepkiler tabii ki değişecek ve çoğalacaktır. Zaten yoğunlaşmak istediğim nokta o değil. Diyorum ki acının kıyası olmaz. Tıpkı vücudunun bir yerindeki bir acının, diğer bir yerindeki acıyla kıyaslanamaması gibi. Yoksa büyüklerimiz “Neren acıyorsa canın oradadır” diye yanlış mı demiş?
Peki, senin neren acıyor? Canını en çok ne yakıyor?
Herkes her acıya çare olabilir mi? Her acının hemen yanında bitebilir mi? Onu sona erdirmek için cansiperane mücadele edebilir mi? Dünyadaki tüm acılara çare olabilir mi? Çok zor değil mi? Tıpkı tarihteki birçok önemli ismin her sorunu değil, sadece belli sorunlara eğilmiş olması gibi. Sevdiğin bir liderin tüm sorunları çözmemiş olmasından dolayı onu suçlayabilir misin? Ha tabi üstüne sorun yaratmışsa o ayrı.
Sanırım en önemlisi tutarlı olmak. Bir acıya ait nedenleri araştırıp, onun karşısında ahlaklı bir şekilde (ahlakçı değil) durabilmek. Acın küçümsendiğinde, kıyaslandığında ne hissettiğini hatırlamak ve gerektiğinde hem kendine, hem karşındakine hatırlatmak. Sonuçta herkesin bir acısı ve o acının acıttığı bir yeri var. Oradan hareket edersen, başkasının acısıyla da empati kurabilirsin. İşte o an kıyaslamayı bırakıp, acını dönüştürebilirsin. Tıpkı Berkin’in babasının yaptığı gibi? Evlat acısını başka bir evlat acısıyla birleştirip dönüştürmeyi başarmış en yakın tarihli, en güzel örnek o değil mi?
Peki şimdi tekrar sorayım: Şu an senin neren acıyor? (ŞS/HK)
Şebnem Sünnetçioğlu Psikolog. Uzun yıllar Hasta Hakları üzerinde çalıştı. Buenos Aires'te yaşıyor ve gönüllü sosyal projelerde yer alıyor. Araştırmacı ve gezgin. Sosyal Psikoloji ve Eleştirel Psikoloji çerçevesinde sosyo-psikolojik ve politik konularda yazıyor. |